Adnan YILDIZ
Düzce Ormanlarındaki Ordulular
Değerli vekilimiz Rıdvan Yalçın geçen dönem meclisinde görev yaparken Düzce’ye yaptığı bir ziyareti sonrasında orada gördüğü Ordulu nüfus karşısında şaşırmış ve nedenini bir vesileyle bize de sormuştu.
İşin doğrusu o zamanlar elimizde pek bilgi olmadığı için sıradan göçler olarak algılamıştık. Ama araştırınca gördük ki, bir zamanlar Ordu’dan azımsanmayacak sayıda nüfus 1890’lı yıllardan itibaren Düzce taraflarına göç etmişlerdi.
Şunu da belirtmek gerekir ki bu yıllarda Ordu dışarıya göç verirken aynı zamanda da dışarıdan göç almaktaydı. Çünkü 1876-77 Osmanlı Rus Harbi sonrasında yurtlarını terk etmek zorunda kalan Acaralı muhacirlerin büyük bölümü de Ordu’ya yerleştirilmekteydi.
Düzce taraflarına verilen göçün başlıca nedenleri ise yersizlik, işsizlik, dolayısıyla geçim darlığıydı. Çünkü Ordu’da arazilerin büyük bölümü ağaların elinde toplanmıştı. Bunun yanında bazı suçlardan hükümet takibinde olanlar da göç edenlerin arasına kaynamaktaydı. Gidenlerin çoğunluğu Türk nüfus olmasına rağmen az sayıda Rum nüfusunda göç ettikleri belgelerde yer almaktadır.
Göç edenlerin çoğunluğu ise Perşembe, Bolaman, ve Çamaş civarındandı.
Her nasılsa Düzce ormanlarını keşfetmişlerdi.
Kafileler halinde gidiyorlardı. Önce ormanlara yerleşerek kendilerine kulübeler yapıyorlar daha sonra ise ormanları keserek veya yakarak ekip-dikecekleri alanlar oluşturmaya çalışıyorlardı.
5 Ekim 1901 tarihli bir belgede (BOA.DH. MKT, 38/3) Orduluların sebep oldukları orman yangınlarından şöyle bahsedilmektedir.
“Ordu kazası ahalisinin Düzce kazasına hicret etmiş olanları şu anda yedi yüz doksan üç (793) hanede üç bin beş yüz yetmiş kişi olup sadece bu senenin başından Mart ayına kadar, 16 yerde 417 dönüm orman yangınına sebep olmuşlardır ”.
Devlet her ne kadar tedbirler alsa da bu orman yangınlarını bir türlü önleyemiyordu. Bu yüzden yakala dıklarını bazen geriye gönderiyor ya da daha müsait yerlerde köy ler kurmalarına müsaade etmek zorunda kalıyordu. Bu arada Ordu mahalli idarecileri de göçün önlenmesi yönünde devamlı uyarı lıyordu. Ama ne mahalli idareciler nede devlet göçün önüne geçemi yordu. Göç edenlerden bazıları ise devletten izin alarak gitmeye çalışıyordu. Bu yüzden devlete devamlı dilekçe yazıyorlardı.
Perşembeli Keşişoğlu Alı Çavuş gibi…
Ali Çavuş dilekçesinde;
‘‘Toprağımız yok fakrû zaruret içindeyiz. Düzce ormanlarına yerleşmemize müsaade ediniz’’ diyordu.
Ama sonuçta devlet izin verse de vermese de gidiyorlardı.
Ve 1913 yılına gelindiğinde sayıları 3158 erkek 2647 kadın olmak üzere toplam 5805 kişiye ulaşmıştı.
Tanin Gazetesinde 19 Aralık 1913 tarihinde yayınlanan Ahmed Şerif’in seyahat notlarına göre bu yıllarda Düzce’de yaşayan nüfusun sayılarına göre dizilişi şöyleydi.
Türk (1.), Çerkes (2.), Abaza (?) Ordulu (3.) Rumeli muhaciri (4.) Laz ve Gürcü (5.) ve diğerleri şeklinde sıralanmaktaydı. Bu rakamlara göre Düzce’denüfus olarak üçüncü sırada bulunan Ordulular toplam nüfusun yaklaşık yüzde 10’u civarındaydılar. Aynı gazetede bu nüfusun kayıtlı nüfus bilgileri olduğu ve özellikle Orduluların birçoğunun kayıtsız olduğu da belirtilmektedir.
Ahmed Şerif, Tanin Gazetesinde “Anadolu’da Tanin” başlığı ile yayınladığı notlarında Düzce’deki Ordulular ile ilgili ayrıca şu bilgileri de vermektedir.
“Ordulular (Düzce) nüfusunun cinslerine göre sıralanması bak ımından sayı olarak üçüncü sıra da bulunuyorlar. Aslen Türk’ türler, dilleride Türkçedir . Ordu’dan bu bölgeye gelme lerinin başlıca nedenleri ise ora da (Ordu) yersizlik, işsizlik, hükümetten kaçmak gibi neden lerdir. Ordu Kazasında, ara zi zamanla sayılı kişilerin ellerin de çiftlik ve fındıklık haline dö nüştüğünden bunlar arazisiz kalıvermişler. Ordu’nun asayiş noktasından iyi yerlerimizden olmadığı malumdur. Buraya gelenlerin bazıları da takip altında bulunanlar, mahkum olanlar ve askerlikten firar edenlerdir. Böyle adamların ise, her yerde asayiş için zararlı ola cakları şüphesizdir.
Ordulular için; aslında uyanık, zeki, çalışkan adamlardır yalnız
yaşadıkları yerlerin şartları ve alışkanlıkları zararlı oluyor, diyorlar. Gerçekten bunlar ormanların en azılı düşmanlarıdırlar. Köyleri ve yerleri olsa dahi bununla yetinmezler ormanların en güzel yerlerine birer kulübe yapar tarla açmaya başlarlar. Daha sonra başka bir yere atlarlar Böylece ormanları bitirirler. Hükümetin ve Orman İdaresinin bunu önlemeye gücü yetmez. Bazen jandarma ve orman bekçilerinin dayak yedikleri bile olur. Özetle Ordulular ormanların tahribinde doğal ve geçici sebeplerle sanki yarışa çıkmışlardır.
İçlerinden bazılarının asıl memleketlerindeki (Ordu) durumları ve buraya geliş nedenleri (Düzce) göz önünde tutulduğunda buradaki asayişe de az çok zarar vereceklerini yukarıda belirtmiştim. Bundan başka aralarında “ bekar ” denilen yersiz yurtsuz bir grup daha vardır ki, bütünüyle dizginsizdir. Bunlar bazen yol keser öteye beri ye saldırırlar. Saldırıya uğrayanların da yine çoğunluğu Türkler dir.”
Ahmed Şerif gibi devletin belgelerinde de Ordulular, Düzce’de yaptıkları asayişsizlikten dolayı suçlanmaktaydı. Ama devlet asıl suçun kendisinde olduğunun farkında değildi.
Çünkü zamanında tamamen devlete ait olan araziler daha sonra yapılan düzenlemelerle güçlü ve imtiyazlı kişilerin eline geçmişti. Bugünkü anla mıyla toprak ağaları türemişti. Bu topraklar üzerinde yaşayan halkın çoğu ise ya bunlara ırgatlık yapacak ya da yersiz yurtsuz kalacaktı. Ordu’da da böyleydi. Üstelik kendi halkının çoğuna yetmeyen topraklara muhacirler de yerleştirilmek zorunda kalınmıştı.
Sonuç olarak bu durumda olan insanlar yaşamak için bir çıkış yolu bulacaklardı. Ordulular bu çıkış yolunu verimli toprakları olan Düzce ormanlarına yerleşmekte bulmuştu. Bazı suçlular ve asker kaçakları da bu durumu fırsat bilerek aralarına katılmıştı. Ama onların bunları göre cek halleri yoktu.
Çünkü tek dertleri ekmekti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.