SEROP NASIL KAÇTI?

 

SEROP NASIL KAÇTI?

Osmanlı  devletinin son yıllarında emperyalist devletlerle işbirliği yapanların bu topraklara yaşattığı acıların izleri kolay unutulacak türden değildir.

O yüzden Milli Mücadele sadece emperyalist devletlere karşı değil, onlarla işbirliği içerisinde olanlara karşı da yürütülmüştür.

İşbirlikçilerin çoğunluğu ise yıllarca hiçbir ayrıma tabi tutulmadan hatta Tanzimat sonrasında daha da avantajlı hale gelmiş unsurlardan oluşmaktaydı.

Ve onlar işbirliklerinde kural tanımamışlardır. Yıllardır ekmeğini ve suyunu kendileriyle paylaşan kapı komşularını dahi gözlerini kırpmadan katledebilmişler ve yaşadıkları toprakları yakıp yıkmışlardır. Üstelik savaştan savaşa koşan genç erkeklerini kaybetmiş ve sadece yaşlılar, çocuklar ve kadınların yaşadıkları savunmasız köyleri…

İşte bu yıllarda, Karadeniz bölgesinde de işbirlikçi çeteler unutulmaz acılar yaşatmışlardır.

Serop adlı Ermeni’nin kurduğu çete sadece bunlardan bir tanesidir.

Serop çetesi, Birinci Dünya savaşının hemen başlarında kurulmuştu. Özellikle Ünye ve Niksar arasında faaliyet göstermekteydiler. Çetenin kurucusu Serop, önceleri yine bölgede faaliyet gösteren Avadis adlı bir çetenin üyesiydi. Avadis’in bir çatışmada öldürülmesinden sonra çoğunluğu Rum ve Ermenilerden oluşan kendi çetesini kurmuştu.

Ve başta Ünye köyleri olmak üzere birçok yerde katliamlarına devam etmişti.

Bu dönemde, Ünye Jandarma Bölük Komutanı Ahmed Halid tarafından İçişleri Bakanlığına (Dahiliye Nezaretine) yazılan bir raporda, bu çetenin işlediği cinayetler sıralanmıştır. Sabri Bacacı tarafından hazırlanan ‘‘Arşiv Belgelerinde Ünye’’ adlı çalışmada da yayınlanmış ve Osmanlı Arşivlerinde BOA, DH. EUM. AYŞ, 64/37 olarak kayıtlı bulunan 9 Eylül 1919 tarihli bu raporda, Ünye Jandarma Komutanı Ahmed Halid, Birinci Dünya Harbi esnasında askere alınıp şehit olan veya esir düşenlerin yakınlarından geride kadın, ihtiyar ve çocuklarından başka kimsenin kalmadığını bilen ve Rusya'dan silahları ile dönen yerli ve yabancı ermeni ve rum komiteleri mensuplarının Ünye'nin bazı köylerinde gizlenerek ahaliden birçok şahsı tereddüt etmeden ve hunharca katlettiklerinden bahsederek bu cinayetleri şöyle sıralamıştır.

1-Manastır köyünden Kapıcıoğullarından İbrahim oğlu Ali’nin ailesinin huzurunda katledildiği.

2- Aynı köyden Delibaşoğlu Tahir Çavuş'un hanesinde ailesi huzurunda kurşunla feci bir surette katledildiği.

3- Aynı köyden Hatipoğlu Çakır Mustafa, amcasınınoğlu Recep, gelini Şerife, diğer gelini Hamide, yeğeni Emine'nin hanesi içerisinde kurşuna dizilmek suretiyle katl ve imha edildikleri.

4- Aynı köyden muhtar Tunukluoğlu Halil Çavuş’un Çilader köyünde başının kesilerek kazığa takıldığı ve şimdiki Muhtar Mustafa'nın ise fidye karşılığında kurtulduğu,.

5-Köy hatibi Kabakçıoğlu Mustafa Efendi’nin evinin önünde kurşuna  dizilerek hayvanlarına el konulması .

6-Yine aynı köyde ikamet eden Şiranlı Ahmed’in kurşunla öldürülmesi .

7-Yine aynı köyden Kapıcıoğlu İbrahim Çavuş'un hanımı Fatma’nın tarlada ot kazmakta iken öldürülmesi.

Bunlar Serop çetesinin sadece çok kısa sürede ve bir köyde gerçekleştirdiği cinayetlerdi.

Halbuki bu çete, bunlardan başka birçok katliamı bu rapordan sonra da gerçekleştirmeye devam etmişti ve 1923 yılına kadar da Ünye ve civarında varlıklarını sürdürmüşlerdi.

1923 yılı 15/16 Kasım gecesi ise avanesiyle birlikte Ünye-Terme arasında bir yerden iki motora binerek Rusya’ya gitmek üzere Romanya’ya kaçmışlardı.

Serop çetesinin bu şekilde kaçışı dikkat çekiciydi. Çünkü bu tarihe kadar bölgede saklanmasına ve kaçışına yardımcı olan birileri olmadan bu işi başarmaları mümkün değildi.

Nitekim Ordu milletvekili Hamdi Bey (Yalman), konuyu TBMM gündemine taşımıştı. Hamdi Bey’in İçişleri Bakanlığına verdiği önerge, meclisin 16 Ocak 1924 tarihli oturumda görüşülmüştü. Hamdi Bey önergesinde bu çetenin hükümete teslim olduktan sonra mı kaçtığını ve bunlara kimlerin yardım ettiğini İçişleri Bakanına sormaktaydı.

Meclis zabıtlarına geçen bu görüşmelerin sadeleştirilmiş hali şu şekildedir.

HAMDİ  BEY (Ordu): -Ordu vilâyetinin Ünye kazası köylerinde eşkiyalık eden ve cinayetler işleyen Ermeni Serop çetesine ne olmuştur, Hükümete teslim olmuş mudur? Olmuşsa ne muamele yapılmıştır? DahiliyeVekili Beyin buna şifahi bir cevap vermelerini rica ederim.

DAHİLİYE VEKİLİ FERİD B. (Kütahya) -Efendim muhterem Mebusun bahsettiği, Ordu ve havalisinde eşkiyalık eden Serop çetesi hakkında mahallinde gerçekleştirilen takibat ve araştırma neticesinde elde edilen bilgilere göre, bu çete 1923 yılı 15/16 Kasım gecesi iki motorla Ünye-Terme arasında bir yerden firar etmişlerdir. Binaenaleyh bugün Serop çetesi Ordu havalisinde mevcut değildir.

HAMDİ  B. (Ordu) — Efendim bu Serop çetesi Birinci Dünya Harbinin başında ortaya çıkmış, Ünye ve Niksar arasında bulunan köylerde birçok fecaat ve birçok kötülük yapmış eşkıyadır. Kezalik bu çete Ünye ile Niksar arasında Kertepe denilen bir yere yerleşerek gelen geçenleri umumiyetle soymuş ve köylü, eşraf ve hanedanın çocuklarını dağlara kaldırarak onlardan fidye alıp bütün memleketi ıstırap içinde bırakmıştır..

DAHİLİYE VEKİLİ FERİD B. — Hangi tarihte Beyefendi ?

HAMDİ  B. (Ordu) — Bu sene, 1339 (1923) tarihinde, fakat bu şakinin eşkiyalığı, kendi gücüyle yaptığına ben inanmıyorum. Bunların arkalarını dayadıkları birtakım adamlar vardır ki, Dahiliye Vekili Bey bunları meydana çıkarmaya bugün mecburdur. Bunlardan bir tanesini kendilerine misal olmak üzere söylerim.

Ünye’nin Karakuş (Akkuş) nahiyesinde Emin Çavuş denilen, eski eşkiyalardan bir adam vardır. Bu adam hesapta pişman olmuştur. Fakat bu adam hükümetin emrine hâlâ itaat etmemekte ve civarda dolaşan çetelere yardım etmektedir. Çünkü bu adam başlı başına hareket eden bir adam değildir. Bunların Ünye merkezinde birtakım destekçileri vardır.

MUSTAFA B. (İzmit) — Men'i Şekavet Kanunu oraya gitmemiş mi!

HAMDİ  B. (Ordu) — Maalesef tatbik olunmadığını işitiyorum.

HALİL B. (Zonguldak) — Hayır efendim! Olmaz öyle şey, niçin yaptık o kanunu, keyif için mi?

HAMDİ  B. (Ordu) — Efendim Ferid Beyefendinin buyurdukları gibi Serop çetesi eşkiyalık halinde iken doğrudan doğruya motorlara binerek Rusya'ya gitmiş değildir. Serop çetesi sonbaharda Eylül sonlarında hükümete teslim olmuştur. Hükümet silâhiyle ve avenesiyle köyünde oturmasına müsaade etmiştir.

Köyünde oturduğu sırada adamları vasıtasıyla üç tane motor tedarik etmiştir. Erbaa'dan, Niksar'dan ve Çarşamba'dan kendisine katılan dörtyüz kadar silahlı ve gayri silahlı Rumlarla beraber motorlara binerek Romanya sahillerine çıkmak üzere gitmişlerdir. Motorlar bunları götürdükten sonra, dönüşte yakalanmışlardır ve motorların tayfaları ve reisleri Ordu'da Valiliğe teslim edilmişlerdir. Vali bunları Ünye'ye göndermiştir. Ünye'de ise bunlar serbest bırakılmışlardır.

Efendiler! Size şunu arz ederim ki, Ermeni Serop çetesinin Ünye civarında yapmadığı facia kalmamıştır. Yani onun yapmış olduğu faciayı kimse yapmamıştır. Ferid Beyefendiden rica ederim, bu durumu araştırsınlar. İşte kendilerine bir isim verdim. Karakuş nahiyesindeki Emin Çavuştur. Emin Çavuşu kim himaye ediyor? Bunu da incelesinler! Hattâ bundan evvel memleketimizde meşhur bir çete daha vardı, Fethi Beyefendinin bilgileri vardır. Yüz kadar avenesiyle beraber geziyorlardı. Fatsa civarında şimdi Bölük Kumandanı olan Ziya Bey, bu çeteyi adamlarıyla birlikte sıkıştırmış ve aralarında çatışma başlamıştı.

Çatışma sonucunda bu eşkıya ve yüz kadar adamı, Karakuş (Akkuş) nahiyesinde Emin Çavuşa sığınmışlardı. Emin Çavuş bunları saklamıştı. Ziya Bey ise bunları takip etmiş ve Emin Çavuş’un evini abluka altına almıştı. Ziya Beyin karşısına evin içinden bir sarıklı hoca çıkmış ve Ziya Bey’i eşkiyaların orada olmadığı yönünde aldatmıştı. Ziya Bey ise müfrezesiyle oradan ayrıldıktan sonra bu eşkiyalar da Emin Çavuşun evinden ellerini kollarını sallayarak ayrılmışlardır. Bunun hakkında Ordu adliyesinde evrak vardır, Ordu İstinaf Müddei umumisindedir. Rica ederim Ferid Beyefendi bunu araştırsın ve bu şekavet ocaklarını kaldırsınlar, memleketi huzurlu bir hale getirsinler.

Efendiler! Bugün Hacı Mevlûd denilen bir şehir eşkiyası daha vardır. Bunlar da ele geçmiyor. Yine Ordu vilâyetinde Derviş Mehmed vardır. Bu gibiler ele geçmiyor. Rica ederiz valiyi sıkıştırsınlar, kaymakamları sıkıştırsınlar, asayişi temin etsinler. Bahar geldiği vakit bu memleket yine kana boyanacak. Bilhassa rica ederim, bu meseleye sahip çıksınlar.

DAHİLİYE VEKİLİ FERİD B. (Kütahya) Efendim değerli Milletvekilinin buyurdukları meselelerin çoğu gerçektir. Bu (Serop) çetesi, arkadaşları bulunan diğer (Borika) çetesiyle beraber ve bir de (Gavur Mevlûd) le hep beraber eşkiyalık ederlermiş. Bunların tamamı Birinci Dünya Savaşı yıllarında Rusların desteğiyle silahlandırılan Avadis adlı çetenin devamıdırlar. Yine buyurdukları veçhile Ordu dâhilinde bir de (Emin Çavuş) vardır. Bir de (İstanbullu Ramiz) vardır. Gerek Serop çetesi ve arkadaşları Borika çetesi ve diğerleri, devletin jandarma gücüne ve elde mevcut kanunlara dayanılarak takip edilmektedirler. Allahın izniyle, bu adamlar en son neferine kadar ya hapse sokulacaktır. Veyahut jandarmanın kurşunu karşısında mahvolacaklardır. Buna hiç şüphe etmeyiniz.

Şimdi efendim söyleniyor ki, bunların bir kısmi Romanya'ya gitmişlerdir. Evet efendim, gidenler iki kafiledir. Birinci kafile, 1 Kasım 1923 tarihinde Keşanlı Salih’in motoruyla hareket etmişlerdir. Bunlar iki yüz elli kişilik kafile halinde gitmişlerdir.

İkinci kafile, asıl bu Serop'u, Borika'yı ve Gâvur Mevlûd'u ihtiva eden bir kafiledir. Bunlar Salih ve Osman reisin motoruyla hareket etmiştir. Bu motorlar bunları Tüapse'ye götürmüştür. Tüapse'ye götürdükleri kesindir. Çünkü oraya sağ-salim gittiklerini buradaki arkadaşlarına ispatlamak için yanlarında giden bir kişiyi geri göndermişlerdir. .Bunların firarını haber alır almaz sahillerde bulunan liman başkanlıklarına müracaat ederek, hangi motorlarla hareket ettiklerini soruşturdum. Tahkikat sonucuna göre Osman Reisle Keşanlı Salih’in motorları ilk kafileyi götürmüşler. Bunları Kemal Bey’in istimbotu yakalamıştı. Adliyeye havale edildiler.

Sonuçta gerek tayfalar ve gerek reisler adliye tarafından serbest bırakıldı. Çünkü suçları ispat edilemedi.

Mahallî  adliyesi (Ordu adliyesi) bunu böyle uygun gördükten sonra Dahiliye Vekâleti, bu durumu sadece arz etmekle mükelleftir ve biz de bu hususta ortada olan vaziyeti arz ediyoruz.

Meclis zabıtlarında kayıtlı olan görüşmelerden de anlaşılacağı  üzere bu topraklarda her türlü kötülüğü yapmış, birçok cinayeti işlediği sabit olan bir çete elini kolunu sallayarak sahiplerinin yanına gitmişti. Ve onlara yardımcı olanlar da suçları ispatlanamadığından serbest kalmışlardı.

Ama hiçbir zaman kendini korumaktan başka bir mücadele ve eylemin içerisinde olmamış ve emperyalistler ile onların işbirlikçileri tarafından her türlü acının yaşatıldığı bu milletin yüreğinde ise tedavisi zor yaralar kalmıştır.

O yüzden bu millet hala tedirgindir. Hala bu topraklarda emelleri olan emperyalistlerin yeni eşkiyalarla işbirliği sonucunda acılar yaşamaktadır.

Ve her zaman yeniden Milli Mücadele verecekmiş gibi hazır durmaktadır…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.