Canan YÜCEL
ÇOK OLUYORUM!
Çok oluyorum!
Hakkımı aradığım için çok oluyorum. Sessiz sakin kalanyaşıtlarıma oranla ben biraz fazla oluyorum. Kör gözlere sürme çekipgüzelleştirmek yerine, iyileştirmeye çalıştığım için çok oluyorum…
Çok oluyorum!
Çünki; bir olguya körü körüne bağlanmak yerinearaştırıyorum. Doğruya yaklaşınca etrafımda olan kişilere anlatıyorum.Anlattıkça ve paylaşıldıkça büyüyen bu düşünceler, uyanmamızı sağlıyor ve benyine çok olmuş oluyorum…
Çok oluyorum!
Ben bunu biliyorum. Bilerek ve isteyerek çok olmaya devamediyorum. Kulak duyarken, göz görürken yürek dayanır mı kuru laflara,geçiştirmelere?
Oyalanıyoruz…
Israrla kör edilmeye çalışılıyoruz. Kim farkında buolayın? Kaçımız bilinçli bir şekilde sohbet ediyoruz? Ya da bir araya gelinenarkadaş toplantılarında kaç defa devlet meseleleri ele alınmıştır? Olmadı içkisofrasında “ne olacak bu memleketin hali” diyen kaç kişiyiz?
Bir elin parmaklarını geçer mi?
Saymaya kalksamrakamlar biter mi?
Çok oluyorum!
“Sana mı kaldı boş teneke” sözlerini duyunca şokoluyorum. Edeb yahu dememek için kendimi zor tutuyorum. Üzerine anlaşılmadığımıgörünce sinir küpü oluyorum.
Var mı öyle bir şey?
Yok…
Evet, gerçekten çok oluyorum!
Tamam bardağa dolu tarafından bakabilirsin, amaboşlukları da göz ardı etmemek gerekir. İnsanlar fikirlerini, görüşlerini beyanedemeyecekse ne anlamı kaldı ki?
İşsizsem İŞ-Kur’a gideceğim, hasta isem hastaneye… Bu böyledir ve olması gereken budur. Bu ve benzeri hizmetleri başkalarına mal ederek–sözüm ona- baş tacı etmenin ne gereği var?
Çok oluyorum!
Yapılması gerekenleri bilemeyecek kadar küçük değilim çok şükür. Akla karayı ayırt edip, pirinç tepsisindeki taşları da görebiliyorum.Yeri gelir ayıklarız da hiç sorun değil!
Çok oluyorum!
Olmaya da devam edeceğim. Göle maya çalan hoca misali, yatutarsa değil; yaptım olacak olmalı! E haliyle “sokma nasihat, tutmaz yarımsaat” olunca bizde kendi yöntemlerimizi buluruz.