Doç. Dr. Birol ERTAN
Gerginleşen Türk-Fransız İlişkilerinin Perde Arkası
Son dönemde özellikle bazı Arap ülkelerinde Fransız kaynaklı provokasyonlar ile Türkiye karşıtı hareketler yaratılmaya çalışıldığını görmezden gelmek mümkün değildir. Özellikle Libya’da Bingazi’de Türk Büyükelçiliğine yönelik planlı eylemlerin ardında Fransa’nın etkin biçimde rol aldığı açıktır. Peki, Türkiye’de üçüncü büyük yatırım ortağı olan Fransa, hangi nedenlerle Türkiye karşıtı politikaların merkezine oturtulmuştur.
Fransa-Türkiye ilişkilerini gerginleştiren geçici nedenler olduğu kadar, kalıcı ve stratejik nedenler de bulunmaktadır. Bu nedenleri ayrı ayrı incelemekte yarar vardır.
Fransa ve Türkiye ilişkilerini gerginleşmesi konusunda öne çıkarılan bazı nedenler şunlardır :
· Fransa’da yaklaşan seçimler ve Türkiye düşmanlığının iç politika malzemesi olarak kullanılması
· Fransa Devlet Başkanı Sarkozy’nin Yahudi ve İsrail dostu kimliği
· Fransa-Ermenistan ilişkileri ve Fransa’da yaşayan Ermeni diasporasının etkisi
· Fransa’nın özellikle ülkesinde bulunan ve istikrarsızlık kaynağı olarak görülen Müslüman nüfustan korkusu.
Yukarıdaki nedenlerin, Türk-Fransız ilişkilerinin gerginleşmesinde az ya da çok rolleri olduğu elbette yadsınamaz. Örneğin, Fransa’da peçe yasağının gündeme gelmesi, 1915 yılında yaşananlara ilişkin Ermeni iddialarını tanıyan bir yasanın 2001’de kabul edilmesi, Fransız Meclisinde 2006 yılında kabul edilen Ermeni iddiaların inkarının cezalandırılmasını öngören yasa teklifinin Mayıs ayında yeniden Senato gündemine getirilme planı yapılması ve Fransa-İsrail yakınlaşması, Fransa’nın dış politikasına elbette yansımaktadır. Ancak, bunların hiçbirisi, Fransa’nın Türkiye politikasını bu denli gerginleştirmek konusunda belirleyici olamaz. Bu nedenle, Türk-Fransız ilişkilerinin gerginliğinin perde arkasında yatan üç önemli nedeni görmekte yarar vardır.
Fransa’nın Türkiye ile ilgili plan ve politikalarını belirleyen üç temel şunlardır :
· Akdeniz’de stratejik rol kapma savaşı
· Almanya ve Fransa’nın AB planları
· Türkiye’nin İngiltere ile yakınlaşması
İşin gerçeği, Fransa’nın uzun dönemdir ekonomik kriz ve AB üyeliğinden ekonomik olarak istenilen verimin alınamaması nedeniyle küresel emperyalist planlar içine girdiği biliniyor. Daha önce çekildiği ya da çekilmek zorunda kaldığı bazı coğrafyalarda yeniden etkin olarak emperyalist sömürüden pay alabilirse, içerde ekonomik krizin etkilerinin daha kolay atlatılacağını planlayan Fransa, bu konuda özellikle Akdeniz’de stratejik bir emperyalist hareketlilik içine girmiştir. Bu strateji değişikliği, Libya konusundaki sabırsız tavrı ve Fildişi Sahili müdahalesi ile uyuşmaktadır.
Fransa’nın Akdeniz’de ve bunun da ötesine taşarak Kuzey Afrika’da Türkiye ile stratejik olarak karşı karşıya geldiği açıktır. Bunun nedeni, AB sürecinden umudunu kesen Türkiye’nin İngiltere ile imzaladığı stratejik anlaşma ile yeni bir Akdeniz ve Kuzey Afrika projesinde rol almaya başlamasıdır. Türkiye’nin İngiltere’ye yakınlaşması ve bu planların arka planında ABD’nin de olması, başta Fransa olmak üzere, İsrail ve İtalya ile Almanya’yı ciddi ölçüde rahatsız etmektedir. Bu nedenle, bu ülkelerin Türkiye politikalarında uzun dönemde daha da sertleşmeler görülmesi doğal karşılanmalıdır. Bütün bunların, bu ülkelerin çıkarları ile İngiltere’nin stratejik çıkarları arasındaki ciddi çatışmayı ortaya koyduğunu da görmek gerekir.
Türkiye’nin yumuşak karnı olarak bilinen Kıbrıs konusunda yaşanan gelişmeler, bu iddiamızı doğrulayacak ipuçları vermektedir. Kıbrıs Rum kesiminin önce Fransa ile ciddi biçimde yakınlaşması ve bu yakınlaşmanın Kıbrıs Rum kesiminde Fransa’ya üs verilmesi noktasına getirilmesi, İsrail’in Kıbrıs Rum Yönetimi ile Akdeniz’in münhasır ekonomik alanlarını paylaşan anlaşmalar imzalaması ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Kıbrıs Rum Yönetimi’ni ziyaret etmesi, Akdeniz’de yeni kamplaşmanın işaretlerini vermektedir. Bu kamplaşmada Rusya’nın rolünü merak edenler için Rum Devlet Başkanı Medvedev’in yakın zamandaki Kıbrıs Rum Yönetimi ziyareti ve Rum lider Hristofyas’ın Rusya ziyaretleri önemli ipucu olmalıdır.
Dünyada ve özellikle bölgemizde perde gerisinde yeni ittifaklar oluşmakta ve yeni stratejik planlar yapılmaktadır. Bu gelişmeler doğrultusunda Akdeniz’ın ılık sularının ilerideki günlerde daha da ısınması kaçınılmaz olacaktır. Fransa ve Türkiye ilişkilerindeki gerginleşmeyi, bu çerçevede değerlendirmekte yarar vardır.