Doç. Dr. Birol ERTAN
SİMİT KURAMI
“Simit Kuramı”, bugüne kadar birileri tarafından kullanılmış ya da bilim adamları tarafından üretilmiş bir kavram değildir. Bu kavramı, ilk kez bu yazıda kullanacağım.
Türkiye’de halkın yoksullaşması ve gelir dağılımı uçurumunun artmasının en önemli göstergelerinden birisi, halkın besin kültüründeki değişimde açık olarak görülebilir. Bazı besin tüketimi verileri açısından Türkiye ve AB ortalamalarını karşılaştırdığımızda ilginç sonuçlara ulaşıyoruz :
Kişi başına yıllık et tüketimi :. Türkiye : 16 kg - AB : 88 KG
Kişi başına, yıllık süt tüketimi: Türkiye : 20 litre - AB : 110 litre
Meyve suyu tüketimi: Türkiye 6 litre -AB 35 litre
Şarap: Türkiye 0,8 litre -AB 50- 60 litre
Ekmek tüketimi: Türkiye 128 kg - AB 50 kg
Bu rakamların başka rakamlarla da bağlantılı olduğunu göreceğiz. Bazı sektörlerdeki karşılaştırmalara bakarsak, aşağıdaki tabloyla yüzleşiriz:
Bilgisayar kullanımı : Türkiye % 12 -AB : % 54
Sağlık harcamaları : Türkiye : 200-250$ - AB : 9000- 10000 $
Eğitim harcamaları: Türkiye : 400 $ - AB : 4000 $
Kitap harcamaları: Türkiye : 2 $ - AB : 500 $
Tarımda çalışan nüfus : Türkiye % 35 - AB % 4
Buğday tüketimi: Türkiye : 193 kg -AB : 100 kg
Kaynak : http://blog.milliyet.com.tr/
Bu rakamlarda dikkatinizi çeken nedir? Türkiye’de buğday tüketiminin AB ortalamasından fazla olması mı? Bundan nasıl bir sonuç çıkarmamız gerekir? Aziz Nesin’in etle beslenenler otla beslenenler arasındaki ayrımına girmeden, Türkiye’de unlu mamuller ve özellikle simit tüketimindeki artış ile ülkenin ekonomik, siyasal ve kültürel yapısı arasında bir paralellik kurmaya çalışacağız.
Dünya’da ekmek tüketiminde kişi başına yılda ortalama 41 kg. ile 303 kg. arasında değişmektedir (http://www.ek-meksan.com/
DPT, Ekonomik ve Sosyal Sektörlerdeki Gelişmeler raporlarına göre, 2000’li yıllarda Türkiye’de yılda 10 milyon tondan fazla ekmek üretilmiştir (http://www.hububatbirlik.org/
Simit, susamla kaplı yuvarlak biçimli ekmeklere verilen isimdir. Türkiye ve Yunanistan'da yaygın olarak tüketilen simit, Yunanistan'da kuluri isiyle anılır. Simit ismi, ilk üretildiği yer olan Smiti'den (İzmit) geliyor (http://tr.wikipedia.org).
Prof. Dr. Artun Ünsal’ın “Susamlı Halkanın Tılsımı” isimli kitabına göre; Türkiye’de günde yaklaşık 2,5 milyon simit tüketiliyor. Bu rakamın başka kaynaklarda da 2,5 milyon olduğu görülmektedir. Son dönemde bu sayısının daha da arttığı söylenebilir.
Türkiye’nin her bölgesinde simit tüketimi artıyor. Örneğin, Bursa Simitçiler ve Unlu Madde İmalatçıları Odası Başkanı Kerem Çelik’e göre; ekonomik krizin etkisiyle 2009 yılının ilk 4 ayında 24 binden fazla kişinin işsiz kaldığı, Tofaş, OYAK Renault ve Karsan gibi önemli otomotiv firmalarının faaliyet gösterdiği Bursa'da günlük simit tüketimi % 75 artmış ve 70 bine yükselmiştir (http://www.milligazete.com.
Simit tüketimi artarken, simit üreticileri de çağ atlamaya başlamıştır. Misyonunu “tüm dünyayı simitle tanıştırmak”, vizyonunu ise “yenilikçi yaklaşımlarla Simit Sarayı’nı bir dünya markası yapmak” olarak belirleyen, Türkiye’de 200’ün üzerinde şubesi ve 3 binden çok çalışanı bulunan Simit Sarayları ortaya çıkmaya başlamıştır (http://www.simitsarayi.com). Neden acaba?
Simit Kuramı, Türkiye’de simit tüketiminin artması ile halkın yoksullaşmasının ve gelir dağılımı dengesizliğinin arttığına işaret eden basit bir yaklaşım ya da iddiadır. Başta Ankara ve İstanbul olmak üzere birçok ilde kitapevleri, tiyatrolar, kültürel faaliyetler gerçekleştiren iş kollarının temsilcilikleri ya da şubeleri kapanırken, yerlerine Simit Dünyaları ve Simit Sarayları açılmaktadır. Simit kuramı, ülkenin yalnızca ekonomik açıdan yoksullaşmasının değil, kültürel açıdan yoksullaşması ile de simit tüketiminin paralellik gösterdiğini iddia eden siyasal bir yaklaşımdır.
Simit kuramına göre, simit tüketiminin artması ile halkın yoksullaşması, demokrasinin zayıflaması, ülkenin kültürel ve sanatsal aktivitelerinin azalması arasında doğrudan bir ilişki vardır. Ülkemizdeki bu gelişmede, simit üreticilerinin katkısı yok denecek kadar az olsa da ülkeyi yönetenlerin katkısı çok büyüktür.
Bu konuda biraz düşünmeye ne dersiniz?