Doç. Dr. Birol ERTAN
TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİNDE KIRILMA BEKLENTİSİ
Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM) için kaleme aldığım Türkiye ve ABD ilişkilerinin son durumu konulu bu analiz, http://www.usgam.com internet sitesinde de yayımlandı. Mümkün olduğunca objektif biçimde bir değerlendirme yapmaya çalıştım. Bu değerlendirmede ABD’ye yönelik ciddi uyarılarımız da bulunuyor. Türk-Amerikan ilişkileri konusundaki analizi sizlerle de paylaşmak istiyorum.
İkinci Dünya Savaşı sonrası yoğunlaşan Türk-Amerikan ilişkileri, Soğuk Savaş dönemi boyunca sıkı bir müttefiklik ilişkisi biçiminde devam etti. Özelikle Sovyetler Birliği’nin kontrol edilmesi açısından Türkiye’nin jeo-politik konumunu kullanan ABD, Türkiye’de bulundurduğu çok sayıda üs ve özellikle 1954’de kurulan İncirlik üslerinde konuşlandırdığı özel silahlar ile kendini güvende hissetmiştir. Diğer yandan, Sovyetler Birliği’nin Akdeniz’e inmesinin engellenmesi ve her hareketlerinin anında gözetlenmesi açısından Türkiye bir üs olarak kullanılmıştır. Bu nedenlerle ABD, Türkiye’ye Soğuk Savaş dönemi boyunca özel bir önem vermiştir.
Soğuk Savaş’ın bitmesiyle Türkiye’nin jeo-politik konumunun zayıflayacağını savunanların tezleri fiyaskoyla sonuçlandı. Kafkaslar ve Orta Doğu’daki (özellikle Avrupa ülkelerine) enerji geçiş noktalarından birisine dönüşmesi ve enerji hatlarının güvenliği açısından olduğu kadar, eski Sovyetler Birliği’ndeki Türkî Cumhuriyetlerinin kontrolü açısından da Türkiye’nin önemi tartışılmaz noktaya geldi. Bunların yanına, Orta Doğu ülkelerinde -İsrail’in güvenliğini sağlamak amacıyla- yürütülen planlanmış hareketlerin odak noktasına taşınması gereği, Türkiye’yi ABD açısından vazgeçilmez bir ülke konumuna getirdi.
Bu süreçte Türkiye’nin elindeki bu kozları kullanarak çözmesi gereken 3 sorunu bulunmaktaydı. Bunlar: 1. Kıbrıs sorunu; 2. Terör sorunu; 3. Akdeniz ve Ege’deki anlaşmazlıkların Türkiye lehine çözülmesiydi.
ABD’nin Türkiye’yi küresel çıkarları için Orta Doğu’da ve Kafkaslarda etkin biçimde kullanmasına karşın, Türkiye’nin üç önemli sorununun çözümü konusunda hiçbir katkı koymaması, Türk Amerikan ilişkilerinde kırılmanın habercisi olarak görülmelidir.
ABD, Türkiye’de istediği gibi iç politikada etkin olsun, iktidarları denetlesin ve yönlendirsin, ülke içinde operasyonlar gerçekleştirme gücü olsun, eninde sonunda Türk milli çıkarlarına karşı sessizliği ve ilgisizliğinin bedelini ödemek durumunda kalacaktır.
Türk-Amerikan İlişkilerin Geleceği
Türk-Amerikan ilişkiler, daha önce birkaç noktada gergin dönemler yaşamıştı. Haşhaş krizi ve Kıbrıs Barış Harekâtında, iki ülke ilişkilerinin ciddi biçimde gerildiğine tanık olmuştuk. Bu gerginliğin, Amerikan silah ambargosunun 1978 yılında ABD Kongresi kararıyla kaldırılması sonrasında 1980 sonrasında sona erdiğini gördük.
Türk-Amerikan ilişkilerinde diğer kırılma, ABD’nin Irak müdahalesinde yaşandı. 1 Mart Tezkeresinin TBMM tarafından reddedilmesi ile ABD’nin Türkiye karşısında tavrı sertleşti. Bununla bağlantılı olarak, Ermeni iddiaları ve PKK terörüne yönelik ABD’nin gizli ve açık tehditleriyle karşılaşıldı. Bu konularda Türk-Amerikan ilişkilerinin hala gerginlikler yaşadığı biliniyor.
Teröre Destek ve Kürt Devleti, Türk-Amerikan İlişkilerini Bitirir
Türk- Amerikan ilişkilerini tehdit eden en önemli sorunlar; Türkiye’de yaşanan teröre ABD’nin gizli desteği, terörün ABD tarafından inşa edilmiş Irak devleti topraklarında ve özellikle ABD-İsrail güdümlü Kuzey Irak bölgesinde yoğunlaşması, bölgede İsrail’in çıkarlarına uygun biçimde bir Kürt devletinin inşa edilme sürecidir.
Kuzey Irak’ta ABD-İsrail ikilisinin kontrolündeki Kürt yönetimi, Türkiye’ye karşı yürütülen terör harekâtının merkezi konumundadır. Terör örgütü, Irak’ın ABD kontrolündeki Kuzey Irak bölgesinde serbestçe faaliyet göstermekte, terör kamplarında askeri eğitimlerini kolayca yapmakta ve Türkiye’ye geçerek terör eylemleri gerçekleştirmektedir. Ayrıca, bölgede her türlü lojistik ve silah ihtiyaçlarını karşılayabilmektedir. Buna karşın, Türkiye’nin Kandil başta olmak üzere Irak içinde kara harekâtı gerçekleştirmesi, ABD tarafından engellenmektedir.
Türk-Amerikan ilişkilerinde kopuşun ipuçları, ABD’nin sarsılmaz müttefiki olan İsrail’in ve kendi küresel çıkarları amacıyla yürüttüğü Orta Doğu planlarında Türkiye bir üs noktasına getirildiği halde, başta terör ve Kürt devleti kurulması gibi planlar olmak üzere Türk milli çıkarları konusunda hiçbir adımın atılmamasıdır.
Türkiye’nin dış politikası, ister istemez milli çıkarlar temeline oturmak durumundadır. Türk Dış Politikası, küresel güçlerin oyuncağı olacak biçimde uzun süreli olarak hiçbir biçimde sürdürülemez. Bunun ipuçlarına, yakında ortaya çıkacak gelişmeler ile hepimiz şahit olacağız.
ABD, Orta Doğu’da Bataklığa Saplandı
ABD, Orta Doğu’da bataklığa saplandı. Libya’da iç çatışmalar sonucu yakın zamanda çok büyük bir iç savaşın ortaya çıkma olasılığı yükseliyor. Suriye’de ABD’nin istediği başarı kazanılamadı. Irak merkezi hükümeti, ABD’den çok İran ile yakınlaşma içine girdi. İran müdahalesinin riskleri her geçen gün büyüyor. Bunlar da yetmiyormuş gibi, küresel ekonomik kriz, ABD’yi ciddi biçimde etkiliyor ve ABD müttefiki Avrupa ülkelerinin bu planlardaki katkısını ortadan kaldırıyor. Ancak, en önemli sorun, ABD’nin İsrail çıkarları için yürüttüğü Orta Doğu planlarının bölgede büyük bir uyanışa ve direnişe zemin hazırlamasıdır.
ABD, Yahudi lobisinin yönetimindeki etkisiyle her dönemde İsrail ile çok yakın ilişkiler geliştirmiş ve sarsılmaz bir müttefiklik ilişkisi içine girmiştir. Bu doğrultuda, Orta Doğu’da Amerikan planları, İsrail’in çıkarlarına hizmet etmiştir. Orta Doğu’daki yeni planların da İsrail milli çıkarları için dizayn edildiği anlaşılıyor. Bu durum, ABD için ileride çok önemli riskler taşımaktadır. ABD, her ne kadar bu planların yürütülmesinde İsrail’i dışarıda tutmaya çalışsa da her adımda Orta Doğu projesinin İsrail çıkarlarına hizmet ettiği gün geçtikçe ortaya çıkıyor. Özellikle Suriye ve İran’a yönelik açık ve gizli planlarda İsrail’in çıkarlarının gözetildiğini anlamamak için çok saf olmak lazım.
ABD İçin Tehlike: Kürt Devleti !
Orta Doğu’da Suriye, Irak, İran ve elbette ki Türkiye’den koparılacak topraklarla İsrail güdümünde bir Kürt devleti kurma planları da netleşmeye başladı. Bu durum, ABD için ciddi bir “direniş hattı” kurulmasına neden olabilecektir. Böylesine bir direniş hattı içinde Türkiye ve Rusya’nın da yer alması, ABD için Orta Doğu rüyasının bitişi, Kürtler için hezimet ve İsrail için çanların çalmaya başlaması anlamına gelecektir.
ABD’nin İsrail çıkarlarını gözeten Orta Doğu planlarından vazgeçmemesi, İsrail güdümündeki Kürt devleti kurma planlarında ısrar etmesi ve bölgemizde kaba güce dayalı politikalar ile hareket etmeye devam etmesi durumunda yalnızca Türk-Amerikan ilişkileri bozulmakla kalmayacak, bölgede tahmin edilemeyen ittifakların aniden gelişmesine de zemin hazırlanacaktır.
Bizden uyarması…