Hakan GAZİOĞLU
DİKKAT!
DİKKAT:TÜRKİYE BÖLÜNME SÜRECİNE SOKULMUŞTUR!
Felaket tellalı değilim.Bilimin ve özellikle insan ve toplum ilişkilerinin gözleminde siyaset biliminin yasalarıyla hareket ediyor tarihselci bakış açısıyla değerlendiriyorum.
Tarih ne yazık ki bütün konularda ,çok acı şekilde bizi haklı çıkarmıştır.Keşke haksız çıksaydık bu acılar yaşanmasa idi.Lakin toplumsal gelişmenin motor gücü sınıf savaşı ve meseleyi bizim böyle algılayış biçimimiz polyannacılık oynamaya izin vermediği gibi,Türkiye burjuvazisinin çılgınlıklarına karşı bizi uyanık tutuyor.Toplumumuzun da asıl sorunu bir anlamda bu bakış açısına sahip olmayıp toplumsal ve siyasal süreçleri hep sömürenlerin gözleriyle görüyor olmasıdır ve pek tabi ki yanılgı ve yıkım noktası tam da burasıdır.
Bu uzun girizgah için özür diliyorum ama sonraki gelişmeler açısından bunun bilinmesini önemsiyorum.
Aktütün karakoluna yapılan baskın,verilen 17 şehit ve bugün itibariyle Diyarbakır'da gerçekleştirilen saldırı Kürt sorununu yine Türkiye gündeminin ortasına bırakıverdi.
Pkk neden baskın yaptı,bu kadar adam nasıl geldi,ne mesaj verdi,karakolun yeri neden değişmedi yada tsk neden hazırlıksız yakalandı türünden tartışma başlıklarının hiçbir önemi bulunmuyor.
Önemli olan Bu ülkede ki iki büyük halkın çok açık biçimde kan kaybettiği ve bir çatışma ortamına sürüklendiği gerçeğidir.Burada ki mesele ; bir "terör" sorununa indirgenmiş olan Kürt sorununda, bu kapsamın sınırları içerisinde doğru ve çözüm üreten politikaların üretilemediği gibi,yeni çözümsüzlüklerle beraber ortaya çıkan bir emperyalist parçalanma planının sinsice sürdürülmesidir.Ve açıktır ki son saldırılarla Türkiye bir bölünme sürecine sokulmuştur.Burada süreci kimin tetiklediğinin sanırım önemi ikincil yada daha gerilerdedir.Asıl önemli boyut bu sosyo-ekonomik temelli etnik sorunun emperyalist projelerin bölgede ki işgalinde bir yayılma aracı olarak görülmesi.
Özellikle ABD'nin Türkiye cumhuriyetinin tasfiyesini içeren dönüşüm planı dahilinde ülkenin fizik bütünlüğü de tasfiye sürecinin bir parçasıdır.Açıktır ki Türkiye burjuvazisi bu büyük ülkeyi yıllardan beri yönetmekte zorlanmaktadır ve emperyalizmin orta doğu planlarıyla çakışan Türkiye'nin payına bölünmek düşmüştür.
ABD bölgede Türk Kürt - İsrail devletlerinden oluşan işbirlikçi,militarist ve ABD politikalarını bölgede yürütecek bir devletler ittifakına ihtiyaç duymaktadır.Kürt devleti ayağı ise tasfiye sürecine sokulan "işbirlikçi" Türkiye'den çıkacaktır.Uzun vadede düşünülen bu plan ABD'nin bölgedeki işgalinin selameti için bir olmazsa olmazlık taşımaktadır.Lakin Türkiye'de ki halkların iç içe geçmişliği ve ülkenin mevcut dengeleri düşünüldüğünde bunun yolunun bu tür provokatif , savaş kışkırtıcısı,militarist ve milliyetçi basınçlarla denendiği açıktır.
Bu açıdan karşılıklı her tür silahlı müdahale bu planın her adımda Türkiye toplumu üzerine bir kara bulut gibi çökmesini sağlayacaktır.Bugün geçmiş olan tezkereyi soruna atılmış bir neşter olarak değil Türkiye halklarının birlik ve beraberliğine dönük bir müdahale olarak okumak daha doğru olacaktır.İki tarafta "silahla siyaset"i hemen bir kenara bırakmalıdır.Yıllardan beri "kanı kanla yıkama politikası sorunu" derinleştirdiği gibi halkları bir çatışma ve linç psikolojisi içine sokmuştur.Oysa kan hala ülkenin ortasında durmaktadır.
Bugün 1926 yılında yapılan Ankara antlaşmasıyla Türkiye'nin Irak sınırına bir tampon bölge oluşturma hakkı olduğu konuşulmaktadır.Türkiye'yi yönetenler birkaç yıldır nato bünyesinde bir tampon bölgenin doğu ve batı arasında oluşturulması gerektiğini,bu anlamda barış gücü askerlerinin ;Yugoslavya'da, Lübnan'da,Irak'ta,Afganistan'da olduğu gibi Türkiye'de de bulunması gerektiğini dillendiriyorlar.
Açıkçası bu tampon bölge tartışmasının Irak sınırından Türkiye'nin içine kaydırılması muhtemeldir ve bu ülkeye parçalanmak konusunda emperyalizmin davet edilmesidir.
Emperyalizm Yugoslavya'nın parçalanmasını barış gücü askerlerinin konuşlandırılmasıyla gerçekleştirmiştir.Ülkede ki tüm farklılıklar birbirine karşı kışkırtılmış,Yugoslavya bir iç savaşın içine çekilmiştir.Aynısı Irak'ta,Lübnan'da ve Afganistan'da yapılmaktadır.Türkiye'nin ise bu tablodan sağlam çıkma şansı bulunmamaktadır.
Sürecin böyle gitmesi,Kürt ve Türk haklarının bir iç savaşın içine çekilmesi ülke emekçileri açısından son derece tehlikelidir.Açıkçası aylardır bu köşede yazdığım "AKP faşizmi" nin tesis edilmesinin bir boyutu tam burada gizlidir.ABD Türkiye coğrafyasında iki faşist amerikancı devletçik istemektedir ve bunu en çok üstüne alınan AKP'dir.Diğeri ise açıktır militarist yönü öne çıkmış amerikancı bir kürt devleti olacaktır.Sürecin devamında ise AKP'nin Kürt düşmanı yüzü daha belirgin hale gelecektir.
Asıl mesele bu kavganın Türkiye toprağında yaşanacak olmasıdır.Kavganın tarafları ise Türklerden ve Kürtlerden oluşan Türkiye işçi sınıfı ve emperyalizmdir.Şimdi emperyalizmin niyeti bu kadar açıkken emekçi halkımıza düşen milliyetçi didişmeleri bir kenara bırakıp Kürt ve Türk kardeşleriyle emperyalizme karşı Yurtseverlik mücadelesini yükseltmek olacaktır.Bunun başka bir yolu yoktur,çünkü birlikte yaşamak adına yolun sonuna gelinmiştir ama Türklerin ve Kürtlerin birbirlerinden başka tutunacak dalı da kalmamıştır.