TÜRKİYE’DEKİ GELİŞMELERİ DOĞRU OKUMAK

 

 
Siz ne derseniz deyin ben Oya Baydar’ı arıyorum. Ama “nostaljik çığlıkları” atmadan önce, yurt dışına gitmeden önce, 12 Eylül darbesinden önce, Politika Gazetesinde günlük yazılar yazarken ki Baydar’ı. Ne tür bir olay yaşanırsa yaşansın hemen yorumunu yapardı. Çoğu da doğru çıkardı. Günlük değerlendirme yapan örgüt/birim sorumluları Baydar’ın yazılarını okumadan sokağa bile çıkmazlardı. Şimdi ise bakıyoruz; ülkede neler oluyor neler! Kimse, günler sonra bile olayları değerlendiremiyor.
 
Tutuklu gazeteciler gazete çıkarıyor. Bakıyorum, hemen hepsi sanki ayrı ayrı davalardan tutuklular. Aslında hepsinin yorumları aynı olması gerekirken, Hemen hepsi farklılıklarını anlatıyor. Ne için içeride olduklarını bilmiyorlar sanki!
 
Nedim Şener diyor ki; “aslında Ergenekon davası başta olumlu başlamıştı, destekliyordum” Şener şimdi Ergenokan sanığı olarak tutuklu. Ahmet Şık Yalçın Küçük’e; “sen kendi adına konuş” diyor. Şık, Küçük’ten farklı bir nedenle içeride olduğunu sanıyor. O onlarla farkını ortaya koyarsa salınaverileceğini sanıyor.
 
Bazı komutanlar oruç tuttuklarını, namaz kıldıklarını filan söyleyerek tahliye olacaklarını umuyor.
 
Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ 5-7 saat ifade vererek masum olduğunu kanıtlamaya çalışarak; “ben yapmadım Hasan yaptı” diyor. Bir tek Yalçın küçük; “bütün büyük davalarda beni içeri almışlardır, ben bu yüzden buradayım” diyerek oyuna katılmıyor.
 
Haydi diyelim ki diğerleri politik olarak deneyimsiz. Ya peki, komutanlar, yazarlar, bilim adamları göz altına alınırken sevinen BDP’lilere ne demeli? Onlara göre de Ergenekon, Balyoz vb. davalar iyi KCK tutuklamaları kötü. Diğerleri için de tam tersi. Böyle olunca egemenlerin oyunu kolaylaşıyor.
 
Şimdi Oya Baydar Politika Gazetesi’nde köşe yazısı yazıyor olsa idi ne yazardı?
 
Bence;
 
“Adım adım gerileyen, kapitalizmin eşit olmayan gelişim yasası sonucu egemenliğini doğu kapitalizmine kaptıracağını anlayan ABD emperyalizmi, arkasına batı kapitalizmini de alarak, enerji kaynaklarının merkezi olan orta-doğuyu yeniden biçimlendirmek, ulusal nitelikli iktidarları devirerek, tüm ülke kaynaklarını küresel sermayeye açmak istiyor. Ayrıca bölgede İsrail gibi kendine bağlı büyük Kürdistan devleti kurarak bölgede kontrolü elinde bulundurmak istiyor.
 
Büyük Kürdistan devleti ise, Irak, İran, Süriye, Türkiye topraklarını yeniden biçimlendirmek demek. Haritalar ortalarda dolaşıyor.
 
Irak’ta Kürdistan devletinin temelleri atıldı. Sırada İran ve Suriye var. Türkiye gönüllü olarak Suriye’deki iktidarı kendisinin devireceğini açıkladı. ABD, batı şimdi bu görevi yapmasını bekliyor. Bu nedenle Türkiye ekonomik kriz dışında tutuluyor.
 
Türkiye’ye verilmiş görev ilk etapta şu; Suriye’de “kurtarılmış bölge” yaratmak. Yani Suriye ordusunun giremeyeceği, Türkiye sınırda bir bölge. Türkiye bu bölgeyi havadan, gerekirse karadan koruyacak. Batı emperyalistleri buna güzel isim takmışlar “insani koridor” Suriye’de ne kadar muhalif varsa, yabancı ülke ajanları varsa bu bölgede toplanacak, eğitilecek, silahlandırılacak ve buradan Suriye kentlerine saldırılar düzenlenecek sonra bu bölgeye sığınacaklar. Türkiye de onları koruyacak.
 
Ama ne olduysa sanki Türkiye ödevini yapmıyor. Tam Başbakan Erdoğan Suriye sınırına gidip, yaptırımları açıklayacak, başbakanın annesi vefat ediyor. Daha sonra gidecek, ameliyat oluyor, tekrar erteleniyor. Fakat ABD’nin fazla beklemeye niyeti yok.
 
ABD’nin insansız uçakları ile havadan ve karadan alınan istihbarat ile Uludere  provakasyonu gerçekleştiriyor. Başta genel kurmay saldırıyı onaylamıyor. 3-4 saat bekletiyor fakat ordu içindeki ABD’ci subaylarla bu saldırı gerçekleştiriliyor ve Kürt kökenli 35 Türk yurttaşı yaşamını yitiriyor.
 
ABD Uludere olayı ile Türkiye’ye, AKP hükümetine net mesaj veriyor. “eğer siz Suriye’deki görevinizi yapmazsanız, biz de Suriye’yi erteler Türkiye’ye öncelik veririz” Uludere olayı ne olursa olsun kendi halkını bombalamak demek. Birkaç provakasyon sonrası ise Türkiye hepten güç durumda kalacağı çok açık. BDP’de zaten bunları bekliyor. O zaman uçuşa yasak bölge, Türk askerinin giremeyeceği bölge vb. zaten Avrupa Uludere olayı sonrası bir çizgi atmış durumda.
 
 AKP hükümeti de karşı hamle yaparak, alel acele Genel Kurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’u tutukluyor. Burada ABD’ye verilen mesaj açık, “yolunuzdan gidiyoruz, merak etmeyin” Başbuğ’un tutuklanması batıda demokratikleşme olarak yorumlanarak Uludere olayı da perdelenmiş oluyor.
 
Dış İşleri Bakanı İran’a giderek bir orta yol arıyor ama bulamamış olmalı ki, Türkiye’nin Suriye halkının yanında olduğu açıklaması yapıyor.
 
Neler olacağını göreceğiz. Ama emperyalistlerin çıkarları uğruna komşulara saldırgan tavırlar alan hükümetler, ülkeler için gelecek oldukça karanlık görünüyor.
 
Saygılarımla…

Önceki ve Sonraki Yazılar