Hapishaneler işadamlarıyla dolacak Rıza Zelyut
Dikkat edin; Maliye; KDV'den vazgeçmemek için milletten vazgeçti... Türkiye gerçekten de uzun süreceği belli olan bir açmaza girdi. Üstüne üstlük; krizin birinci faturası da çalışanlara kesiliyor
Hapishaneler işadamlarıyla dolacak
Rıza Zelyut
Bir işadamı diyor ki: 'Şimdiye kadar kredilerimi tıkır tıkır ödedim; işçilerimin tümü sigortalı, primlerini de her ay yatırdım. Devlete olan vergilerim de zamanında verildi. Lakin; böyle giderse hapse gireceğim.
En az 250 sene hapis yatmam gerekecek.'
Bu ithalat ve ihracat yapan işadamının çekleri bankalarda. Kriz yüzünden ödeyemiyor. Onu da özellikleTürkiye'deki yabancı bankalar sıkıştırmış.
Devam ediyor: 'Benim hapse girmem hiç önemli değil ama ülkemiz beş-on milyon dolarlık ihracat gelirinden olacak. Devlet, benden aldığı vergiyi yitirecek. Çalıştırdığım işçiler işsiz kalıp belediyelerden ekmek dilenmeye başlayacak. borcum borç. Lakin hükümetimiz bunu yapılandırmalı. Beni batırmak yerine borcunu ödeyecek duruma getirsinler ki krizin etkisini hissettirmeyelim.'
Anadolu'dan bir işadamı yazıyor: 'Ben ve benim şirketimde kesinlikle çek kullanılmaz.Geçen hafta yazdıgınız yazıda ; çeklerle ilgilenmeniz dikkatimi çekti ve şöyle etrafıma baktım: Yakınlarım, arkadaşlarım, müşterilerim, uzaktan takip ettiğim kişilerin ya kredi kartı yada çek batağında olduğunu ve bu sıkıntıların da çığ gibi büyüdüğünü müşahade ettim. Tüm alacaklıların alacakları kanuni takipleri baki kalmak üzere mahkemelerin verdiği adli para cezalarının bir kısmının affedilmesi; şu ekonomik krizin derinleştiği günümüzde kaçınılmaz hal almıştır. Bu cezalar uygun bulunacak bir oranda affedilse, işadamları yeni bir şevk ve azimle çalışacak, verimli hale gelecekler...'
Bir başkası tabloyu daha net özetliyor: 'Rıza Bey, yakında binlerce tüccar ve işadamı hapishanelere konulacak. Bu facia geliyorum diyor. Hükümetin bir an önce yasal düzenleme yapması gerekiyor. Lakin, sanki bir kurtarıcı gelip Türkiye'yi düzlüğe çıkaracakmış gibi bekliyor hükümet. Bunu da dile getirin lütfen.'
Onlara, hükümetin yeni devreye soktuğu Cansuyu Projesi'ni soruyorum. Diyorlar ki: 'Bu proje sizi bir bankaya yönlendiriyor. Banka da sizi iyice inceliyor. Borcun olmayacak, çekin yazılmamış olacak, vb.. Zaten bankanın istediği gibi iyi durumda olsam niçin o kredinin peşinde koşayım. Bunun daha açık anlatımı şudur: Hükümet; Cansuyu isimli bir ilaç yaptı. Bu ilacı ihtiyacı olan hastaya değil de sağlam olana veriyor. İşte cansuyu dedikleri iş budur. Suyu; yangına değil de yeşil bahçeye sıkmak gibi dersem belki daha iyi anlatmış olurum.'
İşin garip bir boyutu daha var: Bunca yakınmalarına karşın işadamları; İstanbul Ticaret Odası'nın seçimlerinde yine eski yönetimi iş başına getirdiler. Siz İTO Başkanı Sayın Murat Yalçıntaş'ın hükümetin ekonomik politikalarına ilişkin tek laf ettiğini duydunuz mu?
TEK SORUMLU AKP DEĞİL AMA
Bugün yaşadığımız krizin iki ayağı var. Birincisi, krizin küresel boyutunun yarattığı yıkıcı etki. İkincisi ise Türkiye'nin uyguladığı ekonomik modelin getirdiği açmaz. Liberal ekonomi adı altında Türkiye'ye dayatılan sistem; AKP hükümetinden önce de vardı. IMF güdümündeki bu sistemin; dünya krizi olmasa bile Türkiye'yi sarsıp yatağa düşüreceği belli idi. Bu yüzden, şimdi krizi daha ağır yaşıyoruz.
Lakin, seyretmekle, dua etmekle, devekuşu taklidi yapmakla bu derin problemi çözemeyiz. Hükümet; mutlaka, küçük ve orta boy işletmelerden geçmişi temiz olanlara destek kaynağı yaratmalı, ticari yasalarda gerekirse düzenlemelere gitmelidir.
Dikkat edin; Maliye; KDV'den vazgeçmemek için milletten vazgeçti...
Türkiye gerçekten de uzun süreceği belli olan bir açmaza girdi. Üstüne üstlük; krizin birinci faturası da çalışanlara kesiliyor. Krizin çıkmasında hiç suçları bulunmayan insanlara krizin faturasını yıkmak gibi çok acımasız bir uygulama insafsızca yürütülüyor. Hükümetin vurdumduymazlığına, muhalefet de başka konularla uğraşarak destek oluyor.
Yazık değil mi bu millete?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.