ABDULLH AYDIN:ALİ YAZAR VELİ BOZAR
En doğru, en çelişkisiz, en anlaşılır ve kalıcı olması gereken Anayasamız ve yasalarımız çoğu kez sakat doğuyor ve zaman içinde düzeltilmesi gerekiyor. İyi yapılanlar da, kötü yapılanlar da gücü eline geçirenin isteği yönünde olmayınca, isteğe uygun düz
ALİ YAZAR VELİ BOZAR
ABDULLH AYDIN
Değerli sanatçı Barış Manço’nun yazıp bestelediği “Ali yazar Veli bozar” şarkısı, sanki Türkiye’mizin bu günleri için yazılmış… Doğru da yapılsa, yanlış da yapılsa yerinde kalmıyor, biri yapıyor, biri bozuyor…
En doğru, en çelişkisiz, en anlaşılır ve kalıcı olması gereken Anayasamız ve yasalarımız çoğu kez ‘sakat’ doğuyor ve zaman içinde düzeltilmesi gerekiyor. İyi yapılanlar da, kötü yapılanlar da gücü eline geçirenin isteği yönünde olmayınca, isteğe uygun düzeltilmek isteniyor. Yap-boz sırasında da birbirimizin kafasını kırıp, gözünü patlatmaktan geri kalmıyoruz…
Sıkıyönetim Mahkemeleri savcılarından daha kuşkucu davrandıkları kanaati uyandıran ‘Ergenekon Savcıları’nın suçlamalarındaki itham, suçlanan kişiler arasındaki düşünce ve eylem uzaklığı toplumda korku atmosferinin oluşmasına neden oluyor. ‘Ergenekon Mahkemeleri’ kararlarına Savcıların itirazı ve aynı mahkemenin bir başka Hâkiminin verdiği bir öncekinin tam tersi karar, toplumda bazı korku ve şüphelerin oluşmasına neden olduğu için, toplumun yasa ve Mahkemelere olan güveni zedeleniyor. Öyle görünüyor ki: yakın gelecekte, Devletin ve yurttaşların haklarını korumakla görevli savcılar ve hukuk dağıtmakla görevli Hâkimlerin birbirleri il kavgalaştığına tanık olabileceğiz…
Ülkemizde kırk bin insanın ölümünden sorumlu tutularak, yasalar çerçevesinde ömür boyu hapse mahkûm edilen birisinin doğduğu köydeki evi, türbe misali yöre halkının ziyaret hücumuna uğruyor. Evinin bahçesindeki toprağa yüz sürülerek kutsanırken, resimleri önünde hatıra fotoğrafları çektiriliyor. Garip ve anlaşılması zor halkımız, ‘ölüm olmasın’, ‘Analar gözyaşı dökmesin’ derken, bir yandan da gözyaşı ve ölümle oyun oynuyor. Kitlesel katliamları, terör olaylarını ve Hukuku görmezden geliyor… Halkımız yapmaya çalışıyor, aynı anda yıkmaktan da kaçınmıyor…
Son aylarda kendimize sosyal bir savaş oyuncağı daha bulduk; ‘Anayasa değişikliği’. İnsanlar ve yönetenler mutlak bencilliklere sahip olduklarından, suçu ve çözümsüzlük nedenlerini başkalarında ararken, kendilerini hep haklı konumda görmüşlerdir. Sanki mevcut Anayasanın toplum yararına olan bazı maddeleri uygulanıyormuş da, ‘Sivil ve yeni bir anayasa’ ihtiyacı kaçınılmazmış! Bu Anayasa ‘Darbe Anayasasıymış’. Doğrudur. Doğrudur da, önemli olan Anayasayı kimin yaptığı değil, içeriğidir, Demokrasi ile ne ölçüde bağdaştığıdır. Yazılı hükümler sadece ilk adımın atılması içindir. Demokratik doğru yolda yürümek, ancak hukuksal haklılığa ve insan haklarına dayalı uygulamalarla olur. Anayasa ve yasaları çok kez yazıp bozmakla Demokrasi olmaz, topluma hizmet edilemez…
Bir ülke düşününüz ki; yirmi birinci asırda toprakları üstünde kaç yurttaşı yaşıyor ve bu yurttaşların içinde seçme yeterliliği olan kaç kişi var bilmiyor. Hatta bir köyünde oluşan orta ölçekli yer sarsıntısında ölmemesi gereken, ama yoksulluğun oluşturduğu nedenler yüzünden damı başı çöküp yaşamını yitiren yurttaşlarını bile sayamayan bizler, yasalarımız, sistemimiz ve anlı şanlı yöneticilerimizle güya Demokrasi arıyoruz! Bu utanılası sonuç, yaz-boz düzenimizin ve kapkaççı yönetsel anlayışımızın sonucu değildir de nedir?
Yaz-boz düzenimizin bitmeyen dertlerinden biri de, Üniversiteye giriş sistemimizdir. Başarı puanlarını nasıl tespit edeceğimiz üzerine senaryo üzerine senaryo yazıyoruz. Eğitim verildiği iddia edilen, aslında sadece bir Müdür bir Mühürle eğitim kadrosunun oluştuğu Anadolu’nun ücra köşesindeki Liseden mezun bir öğrenciyle, her türlü olanağın sunulduğu liselerden mezun olan öğrencilerin aynı şartlarda Üniversite giriş sınavına sokulması, hangi insani düşünce, hangi hukuk anlayışı ile savunulup izah edilebilir? Okul tedrisatları iktidarlara göre neden değiştirilir? Bir ülkeye, o ülkenin yurttaşına bundan daha büyük hakaret ve kötülük yapılabilir mi? İlkokuldan Üniversiteye, Eğitim sistemimiz kaç kez yazılıp bozuldu?
Lebalep ağzına kadar doldurulan hapishanelerimizdeki insanların büyük çoğunluğu, hüküm giymemiş tutuklu insanlardan oluşuyor. Suçluluğu kanıtlanmamış insanların özgürlüğünü elinden alıp, çalışma hayatından mahrum etmek, ailesinden, çocuklarından ayırmak, toplumdan tecrit etmek, yüz binlerce insanı yoksulluğa itmek hangi hukuk anlayışının eseridir? Hukuk bir ülkenin temel yapısıdır, ulusun yaşam güvencesidir. Bu temel oynak ve kaygan olmamalıdır. Hukuk anlayışı insanların yaşamlarını iyileştirmeye yönelik ve yeniliğe açık olmalı, ancak isteğe göre yaz-boza açık olmamalıdır…
N e diyor değerli sanatçı Barış Manço:
“Ali yazar, Veli bozar
Küp suyunu çeker azar azar.
Üzülmüşüm neye yarar?
Keskin sirke küpüne zarar.”
Keskin sirke gibi kendimize zarar vermekten kaçınmanın yollarını bulmak, hepimizin acil görevi olmalıdır. Devleti yönetenlerin görevi kavga çıkartmak değil, kavga ortamını barışa döndürmektir.
Bu ülkeyi yönettiğini zannedenlerin kulakları çınlasın?
Ali olup yazıyorlar, Veli olup bozuyorlar!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.