ALEVİ OLDUĞU İÇİN
Gözaltına alınan Aleviler tezgahta solcu, Sosyalistliklerinin dışında ağza alınmayacak yakıştırmalarla daha fazla, yetmedi daha fazla acımasız işkencelere maruz kaldılar. Bunları yazarken ne yazdığımı bilerek yazıyorum. Şimdi bizim eski arkadaşların bir
ALEVİ OLDUĞU İÇİN
Karşımda bir boş sayfa dururken ve yazacaklarım öylesine birikmişken yazıyı çok zorlanarak toparlamaya çalıştığımın farkına vardım. Bu hızlı ve çok karmaşık geçen hareketli günlerden mi kaynaklanıyordu yoksa yol yorgunluğumu onun ayrıtına çok varamadım. Bir sürü anlaşılmaz senaryolar yazılıyordu etrafımızda bazen konuşulanlar sadece gülünüp geçilecek kadar basit, sıradandı. Ancak bazıları hazin ve derin bir sorunun dışa vurumuydu.
Aslında yazacağım konunun şekillenmesine intihar eden Tatar"ın eşinin söylediği sözler yardım etti. Tabi bu arada belki sayısı sınırlıda olsa kadınların ne denli yürekli olduğunu da televizyon karelerinden görmeye başladık. Yanan ana yüreklerinin yanına eklenen eş feryadındaki isyan yüzyılların haksızlığa uğramış son 15- 20 yıldır suskunluğunu bozmaya çalışan bir alevi seslenişiydi. Yolda sokakta bu konuya insanlar ne düşünüyor diye kulak verdiğimde değerlendirmeleri dinlediğimde anlaşılmaz bir samimiyetsizlikle karşılaştım. İnsanlar kimseye inanç farklılığından ötürü böylesi şeyler yapabileceğini adeta hiç duymamışlardı. Aslında orada başka bir şey vardır diye konuşuyorlardı ve ısrarla Alevilikle ne ilgisi var diyorlardı. Elbette orada başka bir şeyde vardı. Hiç tanımadığım insanların ilişkilerinin nerelere dayandığını, nasıl bir organizasyon içinde olduklarını anlamam ve ifade etmem mümkün değil. Ancak bildiğim bir şey var ki onu ifade etmek zorundayım Aleviler Alevi oldukları için daha dün yakıldılar, karınlarında bebeleriyle öldürüldüler, yaşlı kadınların gözleri oyuldu, hakarete uğradılar, 12 Eylül döneminde sadece Alevi kimliklerinden ötürü Alevilerin oturduğu bölgelerde daha fazla baskı yapıldı, daha fazla işkence gördü ve daha fazla inancına, kültürüne değerlerine hakaret edildi. Gözaltına alınan Aleviler tezgahta solcu, sosyalistliklerinin dışında ağza alınmayacak yakıştırmalarla daha fazla, yetmedi daha fazla acımasız işkencelere maruz kaldılar. Bunları yazarken ne yazdığımı bilerek yazıyorum. Şimdi bizim eski arkadaşların bir kısmı homurdanmaya başlar canım nerden çıkarıyorsun, hepimiz işkence görmedik mi diyecekler. Bende elbette buna itirazım yok hepimiz işkence gördük diyerek yanıtladıktan sonra söylemeye devam edeceğim. Evet işkencede doğduğu bölge esas alındı bazen kurulan Filistin askılarında, inlettiler odaları sizler için fark etmez alışkınsınız siz böyle görüntülere diyerek kadınlara en dayanılmaz ağır işkenceden ziyade daha etkili psikolojik işkenceler yapıldı. Bu örneklerin biride arkadaşım pamuğun kitabını okurken sayfalarının aralarına sıkıştırılmış acıları hala vücudunda hissettiği ancak dayak ve falakadan etkili sözlerle oluşan ifadelerin bedene kazınmasıydı. Bütün bunları bilip hala alevi olduğu için olmaz denilebiliniyorsa bende onlara siz nerede yaşıyorsunuz, fanus içine girmiş dünyanın dışında bir yerde mi yoksa böylesi olaylar karşısında gözünüz kör, kulağınız sağır olduğu için mi dünyadan haberiniz yok derim. Yine benzer ağızlardan bir başka sesleniş eskiden Alevi, Sünni işi yoktu, bu nereden çıktı lafları. Alevi işi yoktu derken de hemen arkasından sözler sıralanır hatta bizim apartmanın temizlikçisi Aleviydi, iyi davranıyorduk demekle sözler devam eder. O zaman yapılacak onlara göre Aleviler hep apartman temizlikçisi kalacak, Sünnilerde hep apartman sakini hep Alevinin işvereni olacaktı. Öyle kalmaya da devam edecekti.
Ve onun için diyorlar sıklıkla nereden çıktı bu Alevilik, Sünnilik. Kente göç eden Alevilerin ömürlerinin sonuna kadar temizlikçi olarak kalması sonra da o göreve dünyaya getirdikleri çocuklarının devam etmesi gerekiyordu. Bir dönemin belediye başkanı için ısrarla işe aldığı kişiler hep Alevi diyorlardı, o zaman belki ilk defa Alevi bir belediye başkanı seçilmesi nedeniyle göreve başlayanların çoğunluğu Alevi olabilirdi ancak işe alınanların birçoğu da belediyeye temizlik işçisi olarak alınmıştı.
Tabi nereden nereye gidiyoruz diye düşünülebilir evet geldik üzerinden 31 yıl geçen Maraş Katliamına. Elbette bu katliamlarda salt Alevilik yüzünden değil ama öldürülenler, gözü oyulanlar, evleri yakılanlar, talan edilenler en fazla da alevi oldukları için maruz kaldılar böylesi katliamlara. Alevilere mahkemeler de farklı davranmaktan, sokakta polis dayağına, otel yanarken seyretmekten çocuklarımıza okullarda öğretilen hem bedenen hem de ruh dünyalarını altüst eden zorunlu din derslerinde Alevi inancına ve kültürüne hakarete kadar hepsi söylendi ve ötekileştirildi çocuklarımız hala da bu biçimiyle yapılmaya devam ediyor. Maraş Katliam Belgeselini yarın yapacağımız ( 24 Aralık) panel nedeniyle bir kez daha izlerken fark ettim ayniydi bütün katliamların sorumluları. Ve ne yazık ki katledilenler de ayniydi. Katledenler yüzlerinde insanı dehşete dönüştüren nefret dolu kıvılcımlar çıkararak aldıkları görevleri yerine getiriyorlardı. Aleviler hala zındıktı, hala Alevilere karşı her şeyden fazla kin ve nefret dolulardı. Ağızlarından çıkan Alevilere söylenen sözler de ayniydi. Katledenler Aleviye düşmandı, bunlar aydınlığa düşmandı bunlar Kızılbaşa düşmandı. Hala bu kini görmek öylesine mümkün ki. Daha dün açılım adıyla düzenledikleri Alevi Çalıştayına çağrılan ökkeş efendi de Alevilere ayni böylesine düşmandı Ve onu Alevilere haksızlık yapıldığını ve bu haksızlığı düzeltmek için topladıklarını söyledikleri Alevi Çalıştayına davet etmişlerdi. Bu davet aslında iktidarın niyetinin, açılımın amacının ve samimiyetinin ne olduğunun somutlanmasıydı. Evet ülkede yaşayan azınlıklarda, Alevilerde, Kürtlerde, Ateistler de kendi vatandaş oldukları topraklarda ne yazık ki asli vatandaş olamamışlardı. Vatandaşlığa vekalet edenlerdi, belki görevden alınacak belki de azledileceklerdi. Adeta kimlikleri çıkarılmakla çıkarılmamak arasında sıkışmış kalmıştılar.
Ve korkuları var. Bu korku bütün bu kesimler için anlaşılabilir bir korkuydu. Çünkü yaşamışlardı. Çorum"u, Maraş"ı, Sivas"ı, Gazi"yi, 6-7 Eylül 1955 yaşanmıştı bu topraklarda.
Bu korku ancak yaşanabilen gerçek bir demokrasiyle belleklerden silinebilir bunu görüyorum. Ama hala Alevi oldukları için yapılmış olamaz söyleminin ne zaman son bulacağının ayrıtında değilim.
O nedenle bu dönemde çok sözü edilen bu işin sorunluları özür dilesin derken kastedilen bu ülkeyi yönetenlerin özür dilemesiyse ben bu özrün bir şey ifade edeceğini asla düşünmüyorum. Çünkü özür dilemek yetmiyor bugün özür diliyor yarın yenisini yapıyor, yine özür yine katliam, yine özür. Böylesi sürüp gidiyor. Sürüp giden bu tabloda Bozuk düzende sağlam çark olmazın gözler önünde somutlanması.
Dönemin filozoflarından sayılı biri olan Sakallı Celal"in dediği gibi
"Türkiye'de aydın geçinenler Doğu'ya doğru seyreden bir geminin güvertesinde Batı yönünde koşturarak Batılılaştıklarını sanırlar."
Evet böylesi bir tabloda sadece kulaklarda kalan feryat
Alevi olduğu için yaptılar söylemini o cenazede her şeyin dışında ve üstünde tutarak değerlendirdiğimde. Evet Alevi olduğu için çok şeyi yaparlar ve bu katliamları yapanların inançları için yapılan bütün bunlar sevaptır. Bütün böylesi sevapları onlara bırakarak 31 yıl önceki vahşetin kurbanı olan tüm canları saygı, sevgi ile anıyorum. Bütün bu katliamlara seyirci kalan hatta ortamı hazırlayan ülkenin en üst yönetiminden alt sıralamaya kadar herkesi nefretle kınıyorum. Bu toprakları güzelleştirecek olanın toprakların üzerinde yaşayan insanların eşit yurttaş oldukları zaman gerçekleşeceğine inanıyorum.
Ancak böylesine güzel günleri ne yazık ki anneannem görmedi, annem görmedi ben neredeyse bu dünyadan göç edeceğim ben göremeyeceğim umarım torunlarım görür ve Anadolu adına yaraşır biçimde mutlu insanların toprağı olur. Çünkü topraktan çok daha değerli olan üzerinde yaşayan insanların huzuru ve mutluluğudur. Bu mutluluğu yaşatacak olanlar ise koltuklarda, makamlarda, gizli ofislerde konuşup ülkenin geleceğini planlayanların planını suya düşürmekle gerçekleştirecek olanlardır. Ve örgütlerde günü birlik siyasetler, bireysel çıkarcı politikalar yerine uzağı ve tuzağı gören yöneticilerdir bu düzeni sağlayacak olan.
24 Aralık 2009
Emel Sungur
Karşımda bir boş sayfa dururken ve yazacaklarım öylesine birikmişken yazıyı çok zorlanarak toparlamaya çalıştığımın farkına vardım. Bu hızlı ve çok karmaşık geçen hareketli günlerden mi kaynaklanıyordu yoksa yol yorgunluğumu onun ayrıtına çok varamadım. Bir sürü anlaşılmaz senaryolar yazılıyordu etrafımızda bazen konuşulanlar sadece gülünüp geçilecek kadar basit, sıradandı. Ancak bazıları hazin ve derin bir sorunun dışa vurumuydu.
Aslında yazacağım konunun şekillenmesine intihar eden Tatar"ın eşinin söylediği sözler yardım etti. Tabi bu arada belki sayısı sınırlıda olsa kadınların ne denli yürekli olduğunu da televizyon karelerinden görmeye başladık. Yanan ana yüreklerinin yanına eklenen eş feryadındaki isyan yüzyılların haksızlığa uğramış son 15- 20 yıldır suskunluğunu bozmaya çalışan bir alevi seslenişiydi. Yolda sokakta bu konuya insanlar ne düşünüyor diye kulak verdiğimde değerlendirmeleri dinlediğimde anlaşılmaz bir samimiyetsizlikle karşılaştım. İnsanlar kimseye inanç farklılığından ötürü böylesi şeyler yapabileceğini adeta hiç duymamışlardı. Aslında orada başka bir şey vardır diye konuşuyorlardı ve ısrarla Alevilikle ne ilgisi var diyorlardı. Elbette orada başka bir şeyde vardı. Hiç tanımadığım insanların ilişkilerinin nerelere dayandığını, nasıl bir organizasyon içinde olduklarını anlamam ve ifade etmem mümkün değil. Ancak bildiğim bir şey var ki onu ifade etmek zorundayım Aleviler Alevi oldukları için daha dün yakıldılar, karınlarında bebeleriyle öldürüldüler, yaşlı kadınların gözleri oyuldu, hakarete uğradılar, 12 Eylül döneminde sadece Alevi kimliklerinden ötürü Alevilerin oturduğu bölgelerde daha fazla baskı yapıldı, daha fazla işkence gördü ve daha fazla inancına, kültürüne değerlerine hakaret edildi. Gözaltına alınan Aleviler tezgahta solcu, sosyalistliklerinin dışında ağza alınmayacak yakıştırmalarla daha fazla, yetmedi daha fazla acımasız işkencelere maruz kaldılar. Bunları yazarken ne yazdığımı bilerek yazıyorum. Şimdi bizim eski arkadaşların bir kısmı homurdanmaya başlar canım nerden çıkarıyorsun, hepimiz işkence görmedik mi diyecekler. Bende elbette buna itirazım yok hepimiz işkence gördük diyerek yanıtladıktan sonra söylemeye devam edeceğim. Evet işkencede doğduğu bölge esas alındı bazen kurulan Filistin askılarında, inlettiler odaları sizler için fark etmez alışkınsınız siz böyle görüntülere diyerek kadınlara en dayanılmaz ağır işkenceden ziyade daha etkili psikolojik işkenceler yapıldı. Bu örneklerin biride arkadaşım pamuğun kitabını okurken sayfalarının aralarına sıkıştırılmış acıları hala vücudunda hissettiği ancak dayak ve falakadan etkili sözlerle oluşan ifadelerin bedene kazınmasıydı. Bütün bunları bilip hala alevi olduğu için olmaz denilebiliniyorsa bende onlara siz nerede yaşıyorsunuz, fanus içine girmiş dünyanın dışında bir yerde mi yoksa böylesi olaylar karşısında gözünüz kör, kulağınız sağır olduğu için mi dünyadan haberiniz yok derim. Yine benzer ağızlardan bir başka sesleniş eskiden Alevi, Sünni işi yoktu, bu nereden çıktı lafları. Alevi işi yoktu derken de hemen arkasından sözler sıralanır hatta bizim apartmanın temizlikçisi Aleviydi, iyi davranıyorduk demekle sözler devam eder. O zaman yapılacak onlara göre Aleviler hep apartman temizlikçisi kalacak, Sünnilerde hep apartman sakini hep Alevinin işvereni olacaktı. Öyle kalmaya da devam edecekti.
Ve onun için diyorlar sıklıkla nereden çıktı bu Alevilik, Sünnilik. Kente göç eden Alevilerin ömürlerinin sonuna kadar temizlikçi olarak kalması sonra da o göreve dünyaya getirdikleri çocuklarının devam etmesi gerekiyordu. Bir dönemin belediye başkanı için ısrarla işe aldığı kişiler hep Alevi diyorlardı, o zaman belki ilk defa Alevi bir belediye başkanı seçilmesi nedeniyle göreve başlayanların çoğunluğu Alevi olabilirdi ancak işe alınanların birçoğu da belediyeye temizlik işçisi olarak alınmıştı.
Tabi nereden nereye gidiyoruz diye düşünülebilir evet geldik üzerinden 31 yıl geçen Maraş Katliamına. Elbette bu katliamlarda salt Alevilik yüzünden değil ama öldürülenler, gözü oyulanlar, evleri yakılanlar, talan edilenler en fazla da alevi oldukları için maruz kaldılar böylesi katliamlara. Alevilere mahkemeler de farklı davranmaktan, sokakta polis dayağına, otel yanarken seyretmekten çocuklarımıza okullarda öğretilen hem bedenen hem de ruh dünyalarını altüst eden zorunlu din derslerinde Alevi inancına ve kültürüne hakarete kadar hepsi söylendi ve ötekileştirildi çocuklarımız hala da bu biçimiyle yapılmaya devam ediyor. Maraş Katliam Belgeselini yarın yapacağımız ( 24 Aralık) panel nedeniyle bir kez daha izlerken fark ettim ayniydi bütün katliamların sorumluları. Ve ne yazık ki katledilenler de ayniydi. Katledenler yüzlerinde insanı dehşete dönüştüren nefret dolu kıvılcımlar çıkararak aldıkları görevleri yerine getiriyorlardı. Aleviler hala zındıktı, hala Alevilere karşı her şeyden fazla kin ve nefret dolulardı. Ağızlarından çıkan Alevilere söylenen sözler de ayniydi. Katledenler Aleviye düşmandı, bunlar aydınlığa düşmandı bunlar Kızılbaşa düşmandı. Hala bu kini görmek öylesine mümkün ki. Daha dün açılım adıyla düzenledikleri Alevi Çalıştayına çağrılan ökkeş efendi de Alevilere ayni böylesine düşmandı Ve onu Alevilere haksızlık yapıldığını ve bu haksızlığı düzeltmek için topladıklarını söyledikleri Alevi Çalıştayına davet etmişlerdi. Bu davet aslında iktidarın niyetinin, açılımın amacının ve samimiyetinin ne olduğunun somutlanmasıydı. Evet ülkede yaşayan azınlıklarda, Alevilerde, Kürtlerde, Ateistler de kendi vatandaş oldukları topraklarda ne yazık ki asli vatandaş olamamışlardı. Vatandaşlığa vekalet edenlerdi, belki görevden alınacak belki de azledileceklerdi. Adeta kimlikleri çıkarılmakla çıkarılmamak arasında sıkışmış kalmıştılar.
Ve korkuları var. Bu korku bütün bu kesimler için anlaşılabilir bir korkuydu. Çünkü yaşamışlardı. Çorum"u, Maraş"ı, Sivas"ı, Gazi"yi, 6-7 Eylül 1955 yaşanmıştı bu topraklarda.
Bu korku ancak yaşanabilen gerçek bir demokrasiyle belleklerden silinebilir bunu görüyorum. Ama hala Alevi oldukları için yapılmış olamaz söyleminin ne zaman son bulacağının ayrıtında değilim.
O nedenle bu dönemde çok sözü edilen bu işin sorunluları özür dilesin derken kastedilen bu ülkeyi yönetenlerin özür dilemesiyse ben bu özrün bir şey ifade edeceğini asla düşünmüyorum. Çünkü özür dilemek yetmiyor bugün özür diliyor yarın yenisini yapıyor, yine özür yine katliam, yine özür. Böylesi sürüp gidiyor. Sürüp giden bu tabloda Bozuk düzende sağlam çark olmazın gözler önünde somutlanması.
Dönemin filozoflarından sayılı biri olan Sakallı Celal"in dediği gibi
"Türkiye'de aydın geçinenler Doğu'ya doğru seyreden bir geminin güvertesinde Batı yönünde koşturarak Batılılaştıklarını sanırlar."
Evet böylesi bir tabloda sadece kulaklarda kalan feryat
Alevi olduğu için yaptılar söylemini o cenazede her şeyin dışında ve üstünde tutarak değerlendirdiğimde. Evet Alevi olduğu için çok şeyi yaparlar ve bu katliamları yapanların inançları için yapılan bütün bunlar sevaptır. Bütün böylesi sevapları onlara bırakarak 31 yıl önceki vahşetin kurbanı olan tüm canları saygı, sevgi ile anıyorum. Bütün bu katliamlara seyirci kalan hatta ortamı hazırlayan ülkenin en üst yönetiminden alt sıralamaya kadar herkesi nefretle kınıyorum. Bu toprakları güzelleştirecek olanın toprakların üzerinde yaşayan insanların eşit yurttaş oldukları zaman gerçekleşeceğine inanıyorum.
Ancak böylesine güzel günleri ne yazık ki anneannem görmedi, annem görmedi ben neredeyse bu dünyadan göç edeceğim ben göremeyeceğim umarım torunlarım görür ve Anadolu adına yaraşır biçimde mutlu insanların toprağı olur. Çünkü topraktan çok daha değerli olan üzerinde yaşayan insanların huzuru ve mutluluğudur. Bu mutluluğu yaşatacak olanlar ise koltuklarda, makamlarda, gizli ofislerde konuşup ülkenin geleceğini planlayanların planını suya düşürmekle gerçekleştirecek olanlardır. Ve örgütlerde günü birlik siyasetler, bireysel çıkarcı politikalar yerine uzağı ve tuzağı gören yöneticilerdir bu düzeni sağlayacak olan.
24 Aralık 2009
Emel Sungur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.