Av. Tevfik KARABULUT: GÜNE BİR KAÇ SÖZ VEYA BOP, SURİYE SATRANCI VE TÜRKİYE
İsrail'de yayınlanan,İsrail Genelkurmay'ına yakın Kivunim (Yönelişler ) adlı derginin ta 1980 li yılların başında ,2000 li yıllarda İsrail'in güvenliği için Irak'ın üçe,Suriye'nin dörde bölünmesi gerekir ana fikirli bir makale yayınladığını bu işleri
GÜNE BİR KAÇ SÖZ VEYA BOP, SURİYE SATRANCI VE TÜRKİYE
Av. TEVFİK KARABULUT
04 Aralık 2024 Çarşamba
SÖZ 1:Dönemin ABD Dış İşleri Bakanı Condoleezza Rice ,Fas'tan Çin'e kadar 22 ülkenin sınırlarını değiştireceğiz diyerek Büyük Ortadoğu(Genişletilmiş Kuzey Afrika ve Büyük Ortadoğu) Projesinin hedeflerini açıkladığında ,başta Suriye ve Irak olmak üzere İslam coğrafyasının dört bir yanında bu güne kadar olanların olacağı o günlerden belliydi.Hatta bu projenin ana hedeflerinden birinin de biz olacağımız yani Türkiye olacağı belliydi.Ne yazık ki dönemin siyasal aktörleri bunu göremediler veya proje sahiplerinin yanında olursak karlı çıkarız gibi fayda sağlamadığı sonradan ortaya çıkan bir tercihte bulundular.Her neyse.Olan oldu geçen geçti.
SÖZ 2: Az çok bu işlere kafa yoranlar ve geçmişten bugüne gelişmeleri iyi takip edenler ,ABD ve müttefiklerinin Yeni Dünya Düzeni adı altında dünyanın tek egemen gücü olma hedefi kapsamında dünya enerji kaynaklarının büyük bölümüne sahip olan ayrıca dünyanın en merkezi coğrafyası olan bu bölgeye mutlak hakim olma niyetlerini ve bu sebeple bölgeyi istedikleri gibi yeniden şekillendirmek istediklerini görüyordu.
İşin bir başka tarafı da özellikle Evangesit çevrelerin İsa'nın gelişine dünyayı hazırlama misyonu çerçevesinde bölgede ve elbette dünyada İslam'ın etkisinin devre dışı bırakılmasını sağlamak niyeti idi.
ABD polıtıkalarının fikir babaları olan Samuel P.Hundington'dan, Kissinger'e, Brzezinsky'den, Fukuyama'ya, Graham Fuller'e, Bernard Lewis'e ve benzerlerinin yazdıklarına ve söylediklerine bakanlar bunları çok açık biçimde görüyordu.
Eee bunların yanına ABD'nin ve dünyanın küresel muktedir güçlerinin doğal ortakları olan İsrail'in Siyonist çevrelerinin Vadedilmiş Topraklar (Arzı Mev'ud) hedeflerini de koyduğumuzda yapılmak istenenler uzun zaman öncesinden beri belliydi.
Bilenler bilir.
İsrail'de yayınlanan, İsrail Genelkurmay'ına yakın Kivunim (Yönelişler ) adlı derginin ta 1980 li yılların başında ,2000 li yıllarda İsrail'in güvenliği için Irak'ın üçe,Suriye'nin dörde bölünmesi gerekir ana fikirli bir makale yayınladığını bu işleri takip edenler bilir.
Yani bugün gelinen nokta anlık gelişme değil geçmişi uzun yıllar öncesine dayanan emperyalist politikaların sonucudur.
Ne acıdır ki bu emperyalist projelere karşı Türkiye ve bölge ülkeleri çeşitli sebeplerle Anti Emperyalist bir dayanışma ve tadbirler zinciri geliştirememişlerdir.
SÖZ 3 :Neyse geçmişi bırakalım ve bugüne bakalım.
-Suriye'nin bugün fiilen dörde bölündüğü gerçeği ile karşı karşıyayız.Ve işin ilginci bu bölünmenin tetikleyicisi olan ve güya rakip olan güçler konu Türkiye olduğunda el altından birbirleriyle işbirliği yapmaktadırlar.
Nasıl mı bir bakalım isterseniz.
-ABD ile Rusya aralarında açıkça sıratan bir anlaşmayla Fırat'ın doğusu sana batısı bana şeklinde anlaşmış durumdadırlar ve birbirlerinin tekerine asla çomak sokmamaktadırlar.
-ABD ve onun taşeron örgütü PKK/PYD/YPG lehine alan açma görevi ile sahaya sürülen DEAŞ/İŞİD başta olmak üzere güya İslamcı/Cihat'çı örgütler,kuruluşlarından bu yana ABD,İsrail ve İngiltere gibi ülkelerin istihbarat örgütleri yapımı olup onların hedefleri doğrultusunda faliyet göstermektedirler.
Bu kapsamda HTŞ ve yanındaki bir çok güya İslamcı/Cihatçı örgüt esasen ABD ve İsrail istihbaratının doğrudan veya dolaylı olarak kontrolü /en azından yönlendirmeye açık etkisi altındadır.
-Benzeri şekilde PYD/YPG yani PKK nın Suriye uzantısı yapı da ABD koruması altında olmasının yanında Rusya,İran ve Esad yönetimi ile de iyi ilişkiler içerisindedir.
Rusya'nın Tel Rıfat'ta yıllarca PKK yı himaye etmesi ve Türkiye'nin bunlara operasyon yapmasını engellemesinin ,aynı şekilde Esad'ın Halep'ten çekilirken bazı noktaları PKK lılara bırakması boşuna değildir.
SÖZ 4:ABD ve İsrail'in Suriye özelinde hedefleri bellidir.
-Suriye'yi bir daha Üniter ve Güçlü bir yapı olamayacak şekilde bölmek,en azından 3 dört tane özerk yapı oluşturmak.
-Bu şekilde başta Golan Tepeleri ve Lübnan bölgesi olmak üzere yayılma hedeflerinde Suriye'nin olası engel çıkarmasının önünü tamamen kesmek.
-İran, Rusya ve elbette Türkiye'nin kendi hedefleri aleyhinde güç kazanmasını engellemek.
-HTŞ ve paydaşlarının hakim olduğu Sünni bölgesi ile Fırat'ın doğusunda oluşturmak istedikleri Kürt Devleti/Özerk yönetim (İkinci İsrail veya Müslüman İsrail) bölgesini tam kontrole alarak gelecekteki yayılmacı hedeflerinde müttefik olarak kullanmak.
-Mümkünse Türkiye'yi kendi politikalarına destek verme konusunda ikna ederek Türkiye'nin bu projeye engel çıkarmasının önüne geçmek. Bunun için kullandıkları argüman ta 1960 lardan beri ısıtılıp ısıtılıp önümüze konan Üniter yapıdan vazgeçip çok milletli bir yapıya uygun anayasal değişiklik yapın bunları size bağlayalım hikayesidir. Bu hikaye bugünlerde yeniden devrededir.
SÖZ 5 :Rusya ve İran'ın da bilinen hedefleri var.
-Deli Petro'dan beri sıcak denizlere inme hedefleri olan Rusya,Suriye krizi sayesinde bu fırsatı buldu.Buralarda üs kurdu.Bu kazanımlarını kaybetmek istemiyor.Ayrıca her ne kadar çıkarları gereği Türkiye ile ilişkileri geliştirmek istiyorsa da esasen Türkiye'nin bölgede güçlenmesini istemiyor,Türkiye'nin içinde ve bölgesinde problemlerle uğraşması onun da işine geliyor.
-ABD nin Ukrayna kozuna Suriye kozu ile olabildiğince denge getirmek istiyor ve üzerinde İran'la birlikte etkili olduğu Esat yönetiminin varlığı onun işine geliyor.
-İran,açıkça Şii hilali peşinde .Dünyadaki bütün Şiilerin hamiliği ve onları İran'ın kontrol alanı içine alma hedefi var.Irak ve Suriye'deki BOP süreci sonrası gelişmeler bu bakımdan esasen İran'ın işine geldi.(İşin ilginç yanı Müslüman toplumlar arasında mezhep ayrılığı merkezli çatışmalarda çıkar uman ve bununla ilgili medeniyet içi çatışma tezi adı altında tez geliştiren ABD ve müttefikleri de başlangıçta İran'ın bu yöndeki çabalarına kolaylaştırıcı etki yaptılar ).
Bu bakımdan Suriye ve Lübnan İran için çok önemli ve buralarda sağladığı kazanımları kaybetmek istemiyor.
-İşin dikkat çekici yanı şu.İran aslında kendisi için de yanlış olan bir politika takip ederek Türkiye'yi kendisine rakip gören tavırlar içinde ve bunun için PKK,PYD/YPG gibi yapılara uzun süredir,üstelik Türkiye'nin taleplerine rağmen müsamahakar ve bazen de kol kanat gerer tavırlar sergiliyor.
SÖZ 6 : Rusya'nın Ukrayna'daki gelişmeler sebebiyle sıkıştığı ve Suriye'den güç çekmek zorunda kaldığı,aynı zamanda İran'ın da gerek Lübnan'daki Hizbullah-İsrail çatışması, İsrail ile olan çatışmaları ve kendi iç gelişmeleri sebebiyle eskisi kadar Suriye'de etkin olamadığı bir dönemde aslında HTŞ ve paydaşları ile Suriye'deki diğer muhalif çevrelerin bir karşı saldırıya geçmesi için zamanın olabildiğince uygun oldugu ortadaydı.Ve ifade edilenlere göre aslında daha önce yapılacak olan bu karşı saldırı Türkiye'nin de çabası ile bir müddet de ertelenmiş olduğu görülüyor
.Nitekim arkasında İran ve Rusya'nın destek gücü zayıflayan Suriye'nin askeri gücü ve varlığı HTŞ ve paydaşı muhalif güçlerin harekatına engel olamadı. Arkasındaki destekler kaybolan PKK/PYD/ YPG de aynı şekilde Özgür Suriye Ordusunun Tel Rıfat ve Halep çevresindeki terörden temizleme harekatına engel olamadı.
HTŞ ve paydaşlarının hedefinde Hama ve Humus var.Özgür Suriye Ordusu da Münbiç'i ve çevresini PKK ve ortaklarından temizlemek istiyor. Bakalım gelecek günler neyi gösterecek.
SÖZ 7 :TÜRKİYE NE YAPMALI VE MUHTEMEL RİSKLER :
- Kim ne derse desin,binlerce km öteden gelip ABD ,Rusya,İran ve İsrail,Suriye'de meydana gelen ve süren gelişmelerde etkin rol alıp kendi lehlerine sonuç sağlama peşinde iken Türkiye'nin 911 km sınırı olan bir ülkedeki gelişmelere seyirci kalması mümkün değildir.
- Ama anahtar tutum şu olmalıdır.Türkiye,meydana gelen gelişmelere karşı tavırlarını,gerektiğinde Türkiye'ye karşı birleşen diğer aktörlerin (ABD/ İsrail,İran/Rusya ) baktığı gözden bakarak yani bunların her hangi birinin paralelinde geliştirmemelidir. Konjonktürü kollamalı,her iki tarafla da ilişkilerinde dikkatli olmalı ve kendi milli çıkarları doğrultusunda politika oluşturup tavır geliştirmelidir.
-Elbette Türkiye'nin milli çıkarları bitişiğinde kendi içinde istikrarı sağlamış, iyi ilişkiler içinde olacağı,üniter bir Suriye'den yanadır. Bunu Türk devlet yetkilileri de öteden beri söylüyorlar .Türkiye bunu sağlama adına yapılacak her işte yardımcı ve kolaylaştırıcı olmaladır.
-Görünen odur ki bu noktadan sonra bu hedefin sağlanması imkansız değil ama çok zordur. Çünkü karıştırıcı aktörlerden ABD ve İsrail bunu asla istemeyeceği gibi Rusya'da Esat'a bırakılacak Akdeniz kenarındaki bölgede kendi üsleri devam edecekse diğer gelişmeler onu ilgilendirmeyecektir. Yalnız başına İran'ın gücü yetmeyeceğine ve hatta kaybeden taraf olma ihtimali fazla olduğuna göre durum zordur. Türkiye'nin de bunu tek başına yapabilmesi mümkün görülmemektedir.
-Ama Türkiye şunları mutlaka yapmaya çalışmalı hatta yapmalıdır. Birincisi güçlerini Türkiye'nin baskısı ile Fırat'ın doğusuna çeken PKK/YPG/PKK nın burada ABD ve İsrail himayesinde bir devletçik/Özerk yapı kurmasına asla müsade etmemeli ve Fırat'ın batısında yaptığı Terörden temizleme işini Fırat'ın doğusunda da yapmalıdır. Burada ikinci İsrail veya diğer adıyla Müslüman İsrail kurulmasının önüne geçmelidir.
-İkinci husus da yine ABD ve İsrail'in taşeron örgütleri olan HTŞ ve paydaşlarının kontrolünde bir sünni bölge projesine de şiddetle karşı çıkmalı ve engel olmalıdır.Zira bunların kontrolündeki alanların da ilerde İsrail'in doğrudan kontrolünde alanlar olacağı unutulmamalıdır. Bu yapılar Türkiye'nin dostu yapılar değildir.
- Üçüncü ve önemli bir husus da şudur.Türkiye'de bulunan Suriyeli göçmenlerin büyük bölümünün geldiği yerler olan Halep, Tel Rıfat,nMünbiç gibi bölgelerle halen Türkiye'nin kontrol ettiği alanlarda Türkiye'nin aleyhine hiç bir gelişmeye Türkiye müsaade etmemelidir. Gerekise Suriye'de bir merkezi yapı yeniden kurulana ve istikrar sağlanana kadar bu bölgelerdeki kontrolünü /etkisini sürdürmelidir.
- Bu arada önemli bir hususu da ifade edelim.
- HTŞ ve paydaşları üzerinden yapılacak provokasyonlara karşı da çok dikkatli olunmalıdır.Zira bunların içinde çok sayıda İsrail ve ABD istihbarat elemanı olduğu unutulmamalıdır.
- Suriye merkezli gelişmeler milli meseleler olup siyasal güç devşirme aracı olarak bakılmamalıdır.Bu gibi konulara partiler üstü milli mesele olarak bakmak ve ortak tavır geliştirmek çok önemlidir.
- Ve bir not : Son dönemlerde önemli liderlerinin çoğunu süikastlarla kaybeden Hizbullah'ın üst yönetiminden ve karar alma mekanizmasının içinde bulunan birisinin bu günlerde İsrail'e kaçtığı söyleniyor.
Yani kimin elinin kimin cebinde olduğu belli değil.
Çok sıkıntılı günlerden geçiyoruz ve zaman aklı kullanma zamanı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.