Birol Ertan:Papandreu' ya Gereken Yanıt

Birol Ertan:Papandreu' ya Gereken Yanıt

Erzurum'da gerçekleştirilen 2011 Kış Olimpiyatları tesislerinin açılışına katılmak için Türkiye'yi ziyaret eden Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu, soydaşı Kıbrıs Rumlarının her konuda sözcülüğünü yapan tavrını sürdürerek, diplomatik teamüllere aykırı

 

Yunan Başbakanı Papandreu'ya Verilmesi Gereken Yanıt

Erzurum'da gerçekleştirilen 2011 Kış Olimpiyatları tesislerinin açılışına katılmak için Türkiye'yi ziyaret eden Yunanistan Başbakanı
Yorgo Papandreu, soydaşı Kıbrıs Rumlarının her konuda sözcülüğünü
yapan tavrını sürdürerek, diplomatik teamüllere aykırı biçimde,
Türkiye'ye Türkiye'de ağır suçlamalarda bulunmuş. Yunan Başbakanı,
Avrupalı dostlarının desteğinden ve Avrupa Birliği'nden güç alarak
Rum-Yunan şımarıklığının bir örneğini daha sergilemiş.

Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu, Türk Başbakanı'na, "Kıbrıs'ta
işgal sürdükçe Türkiye AB üyesi olamaz" diye konuşmuş. Bu konuşmayı da
davetli olduğu Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yapmış. Diplomatik
küstahlık anlamına gelen bu sözlere, Türkiye Cumhuriyeti
yetkililerinin nasıl yanıt vermesi gerekirdi?

Yukarıdaki soruya yanıt vermeden önce, Ulu Önder Atatürk'ün diplomatik
nezaketi çiğnemeden yabancı bir ülke temsilcisine verdiği yanıtı
içeren, ders alınması gereken bir olayı anlatmak istiyorum.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet kurulduktan sonra, Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurulması nedeniyle Türkiye'deki yabancı ülke
yetkilileri ve komutanlarına Dolmabahçe Sarayı'nda resmi bir
resepsiyon vermiş. Cumhuriyet Resepsiyonuna katılanlar güler yüzlü
biçimde eğlenirlerken, genç bir İngiliz komutan yüzü asık biçimde
Atatürk'e sert biçimde bakıyormuş. Bunu fark eden ve bu tavrı merak
eden Atatürk, yaverini İngiliz komutana gönderip "Sor Bakalım, bana
niye bu şekilde bakıyor" diye haber göndermiş. İngiliz komutanın
yanına giden Atatürk'ün yaveri, Mustafa Kemal'in sorusunu komutana
iletmiş ve İngiliz'in yanıtını alarak Atatürk'ün yanına gelmiş. İşte
bu noktada, Atatürk'ün hepimize ders olması gereken "tarihi sorusu"
doğmuş.

Atatürk: Sordun mu yaver, niçin bana öyle bakıyormuş?
Yaver: Sordum Paşam
Atatürk: Eee, ne dedi?
Yaver: Paşam, Çanakkale Savaşında babasını kaybetmiş, o nedenle size
öyle bakıyormuş.
Atatürk: O zaman git sor bakalım, babasının Çanakkale'de ne işi varmış?

Ulu Önderimizin diplomatik nezaketi çiğnemeden İngiliz askeri
yetkilisine verdiği bu yanıt, Yunan Başbakanı Papandreu'nun diplomatik
nezaket kurallarını çiğneyen küstahça yaklaşımı karşısında
tekrarlanabilir miydi?

Türkiye Başbakanı Erdoğan, Yunan Başbakanı'na, Türkiye'nin Kıbrıs
adasında niçin ve hangi garantörlük hakkına dayanarak müdahale
ettiğini hatırlatabilir miydi?

Başbakan Erdoğan, Yunan Başbakanı'na; Kıbrıs adasında Türk varlığını
yok etmek için gerçekleştirilen Rum katliamlarını, Kıbrıs
başarısızlığı nedeniyle darmadağın olan Yunan faşist darbesini,
Yunanistan'ın ve Kıbrıslı Rumların faşist askeri darbe yönetiminden
Türkiye'nin Kıbrıs müdahalesi ile kurtarıldığını hatırlatmalı mıydı?

Her konuda ve zeminde küstahlık yapmayı sürdüren şımarık Yunan/Rum
yetkililerine, gerçekleri hatırlatmanın bir görev olması gerekmez mi?

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum