Canan YÜCEL:DERİN DENİZİN İÇ SESİ
Bir ses var uzaklarda bir yerlerde duyuyorum. Beynimi kavuruyor. Sese gidesi geliyor insanın. Ayaklanıp harbe gider gibi koşa koşa ulaşmak istiyor ayakların. Sesin nerden geldiği değil de nasıl geldiğini çözmek istiyorsun ve bunun için tüm engelleri aşma
DERİN DENİZİN İÇ SESİ
Kulaklarımda bir uğultu var bu gece. Karanlığa baş kaldıran dolunay bulutların arasından göğsünü gere gere dolaşmaya çıkıyor gizlendiği yerinden. Gün batımında kızıl olan hava güneş veda ettikten sonra katran karasına dönüşüveriyor. Bir ses var uzaklarda bir yerlerde duyuyorum. Beynimi kavuruyor.
Sese gidesi geliyor insanın. Ayaklanıp harbe gider gibi koşa koşa ulaşmak istiyor ayakların. Sesin nerden geldiği değil de nasıl geldiğini çözmek istiyorsun ve bunun için tüm engelleri aşmaya çalışıyorsun. Evinden fırlayarak çıkıyor atıveriyorsun kendini bahçeye. Ardında açık kalan kapının farkında bile değilsin. Ayaklarına dikenler batıyor, kana bulanıyor her yerin sen sadece sese odaklanıp hızla koşmaya devam ediyorsun. Ağır ağır burnuna yosun kokuları gelmeye başlıyor. Ciğerlerin bayram ediyor. Çalılıkların arasından gün yüzüne çıktığında gördüklerin karşısında yüzündeki ifade şaşkınlığını ele veriyor. Bir deniz, bir büyüklük, bir şırıltı, bir ses, iki ses, üç ses… Ses!
Ses!
Denizden gelen bu ses alıp bizi düşüncelerimize götürüyor. Düşüncelerde boğuluyoruz. Boğuldukça batıyoruz. Battıkça derinleşiyor deniz. Derin denizin iç sesine yolculuk devam ediyor. Özlemlerimizi, hasretlerimi, hayallerimize ekliyoruz. Yaşamın bir kıyısından tutup; eteklerini savura savura sesle dans ediyoruz. Ses elimizden tutup nasihat veriyor bize. Bizde yenilgiyi kabullenmiş boksör misali “pekâlâ sanırım haklısın” der gibi kafa sallayarak onay veriyoruz. Hem de hiç mi hiç tereddüt etmeden. Sakinleşiyor ve dinginleşiyoruz. Aldığımız fevri kararlardan vazgeçmek durumunda kalıyoruz, çünkü; bu ses bizi doğruya sürüklüyor. İki cihan bir araya gelse bile olmaz dediğimiz kendinden gayet emin cümlelerimiz yerini pişmanlığa bırakır. Keşkeler baş gösterir. Asıl biz ortaya çıkarız. Koyu yeşil yosun kokusu bizi kendimize getirir. Kafamızdaki tüm sorular netleşince yola koyulur aynı çalılıklardan bu defa daha emin ve sakin yol alır eve döneriz. Kapının açık olarak bizi karşılamasına şaşırır, ayaklarımızın kanına bakakalırız. Bir koltuğa kıvrılır sabahı orda karşılarız.
Kulaklarımda bir uğultu var bu sabah. Karanlığa baş kaldıran dolunay bulutların arasından süzülerek mevkisini güneşe bırakıyor. Ses. Ses hala aynı ses. Fakat geceye oranla biraz daha şımarık. Gün ışığını gören haylaz çocuklar gibi.
Bir ses var uzaklarda bir yerlerde duyuyorum. Beynimi kavuruyor.
CANAN YÜCEL
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.