Canan Yücel:NELER KAÇIRDIK, KAÇIRIYORUZ!
Her gün Çelebioğlu yolundan gelip, Yeni mahalleden geçip, Bahçelievlerdeki işyerine geliyorsun Akşama kadar didin dur. Sonra yine aynı güzergâhı kullanarak evine dön. Kendine zaman ayırana kadar zaten saat koşar adım ilerlemekle meşgul, televizyona baka
Canan Yücel 15 Temmuz, 09:15
NELER KAÇIRDIK, KAÇIRIYORUZ!
Şu dünyada neler kaçırmadık ki ömrümüzde… Düğünler, cenazeler, toplantılar, lise arkadaşlarıyla buluşma, bahar şenlikleri vb. birçok etkinlikler…
Ömründen ömür akıp giderken hala bazı şeylerin peşine düşmekten vazgeçmeyen biz insanoğulları; yüzümüze kırışıklık, saçlarımıza ak düşene kadar, belimiz bükülüp elimize baston alıncaya dek didinip duruyoruz.
Ah gençlik ah! Para etmiyor tabi ki…
Çocukluk hızla geçer. Sen sapanla kuş kovalarken bir de bakmışsın ki elindeki sapanın yerini bir avuç bozuk para almış, kendini kuş yerine ekmek kovalarken bulmuşsun… Zamanın bizden neler götürdüğüne akıl sır ermiyor.
Büyüyoruz. Bir gün bir günün yerine geçmez dediklerini anımsıyorum: ben büyüyünce bakarım o işlere dediğimde.
Evet, bir gün bir günün yerine geçmiyormuş. Dalların yapraklandığını, papatyaların çiçeklendiğini, kirazların ne zaman olgunlaştığını göremeden yaz gelmiş. Devekuşu gibiyim sanki kafamı kuma gömmüşümde, zaman geçtikten sonra kafamı kumdan çıkarmış bakmışım etrafıma…
Çalışan kesim!
Çalışan birçok insanın da benim gibi bazı güzelliklerden mahrum kaldığını düşünüyorum. Evine, çocuklarına iki ekmek götürebilmek için hayatından ödün veren onlarca insan tanıyorum. Hepsi de benim gibi ne yeşillenen ağaçlardan, ne papatyalardan, ne de kirazların olgunlaştığını görebildiler. Pazardan alma meyve dalından koparılanın yerini tutar mı hiç?
Çıkacaksın ağaca, oturacaksın dalına, üzerim kirlenir hesabı yapmadan yiyeceksin. İki dakika kendine vakit ayıracaksın. Ne de olsa bu sana verilmiş bir ödül. Zevkini çıkar!
Her gün Çelebioğlu yolundan gelip, Yeni mahalleden geçip, Bahçelievler’deki işyerine geliyorsun… Akşama kadar didin dur. Sonra yine aynı güzergâhı kullanarak evine dön. Kendine zaman ayırana kadar zaten saat koşar adım ilerlemekle meşgul, televizyona bakarken koltukta uyuklamaya başlıyorsun. Biri gelip seni dürtükleyene kadar şekerleme yapıyorsun.
Sonra kalk doğru yatağa. Sabahım nasıl olduğunu anlayamadan aynı koşturmaca tekrar başlıyor. Ömür bu şekilde akıp geçiyor.
Şu dünyada neler kaçırmadık ki ömrümüzde… Düğünler, cenazeler, toplantılar, lise arkadaşlarıyla buluşma, bahar şenlikleri vb. birçok etkinlikler…
Karşılaştığınızda sitem eden arkadaşlar, acaba ne söylesem de işin içinden kurtulsam diye bakıyorsun. Olmadı yalana başvuruyorsun. Keşke’lerin bile çaresiz kaldığı günümüzde neler kaçırmadık ki!
Ah gençlik ah! Para etmiyor tabi ki…
CANAN YÜCEL
Şu dünyada neler kaçırmadık ki ömrümüzde… Düğünler, cenazeler, toplantılar, lise arkadaşlarıyla buluşma, bahar şenlikleri vb. birçok etkinlikler…
Ömründen ömür akıp giderken hala bazı şeylerin peşine düşmekten vazgeçmeyen biz insanoğulları; yüzümüze kırışıklık, saçlarımıza ak düşene kadar, belimiz bükülüp elimize baston alıncaya dek didinip duruyoruz.
Ah gençlik ah! Para etmiyor tabi ki…
Çocukluk hızla geçer. Sen sapanla kuş kovalarken bir de bakmışsın ki elindeki sapanın yerini bir avuç bozuk para almış, kendini kuş yerine ekmek kovalarken bulmuşsun… Zamanın bizden neler götürdüğüne akıl sır ermiyor.
Büyüyoruz. Bir gün bir günün yerine geçmez dediklerini anımsıyorum: ben büyüyünce bakarım o işlere dediğimde.
Evet, bir gün bir günün yerine geçmiyormuş. Dalların yapraklandığını, papatyaların çiçeklendiğini, kirazların ne zaman olgunlaştığını göremeden yaz gelmiş. Devekuşu gibiyim sanki kafamı kuma gömmüşümde, zaman geçtikten sonra kafamı kumdan çıkarmış bakmışım etrafıma…
Çalışan kesim!
Çalışan birçok insanın da benim gibi bazı güzelliklerden mahrum kaldığını düşünüyorum. Evine, çocuklarına iki ekmek götürebilmek için hayatından ödün veren onlarca insan tanıyorum. Hepsi de benim gibi ne yeşillenen ağaçlardan, ne papatyalardan, ne de kirazların olgunlaştığını görebildiler. Pazardan alma meyve dalından koparılanın yerini tutar mı hiç?
Çıkacaksın ağaca, oturacaksın dalına, üzerim kirlenir hesabı yapmadan yiyeceksin. İki dakika kendine vakit ayıracaksın. Ne de olsa bu sana verilmiş bir ödül. Zevkini çıkar!
Her gün Çelebioğlu yolundan gelip, Yeni mahalleden geçip, Bahçelievler’deki işyerine geliyorsun… Akşama kadar didin dur. Sonra yine aynı güzergâhı kullanarak evine dön. Kendine zaman ayırana kadar zaten saat koşar adım ilerlemekle meşgul, televizyona bakarken koltukta uyuklamaya başlıyorsun. Biri gelip seni dürtükleyene kadar şekerleme yapıyorsun.
Sonra kalk doğru yatağa. Sabahım nasıl olduğunu anlayamadan aynı koşturmaca tekrar başlıyor. Ömür bu şekilde akıp geçiyor.
Şu dünyada neler kaçırmadık ki ömrümüzde… Düğünler, cenazeler, toplantılar, lise arkadaşlarıyla buluşma, bahar şenlikleri vb. birçok etkinlikler…
Karşılaştığınızda sitem eden arkadaşlar, acaba ne söylesem de işin içinden kurtulsam diye bakıyorsun. Olmadı yalana başvuruyorsun. Keşke’lerin bile çaresiz kaldığı günümüzde neler kaçırmadık ki!
Ah gençlik ah! Para etmiyor tabi ki…
CANAN YÜCEL
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.