Daha demokrat ve sivil Türkiye
kamu görevlilerinin yüzde 90.9u kredi kartı, yüzde 88,1i ise tüketici kredisi aracılığıyla bankalara, yüzde 74.7si, arkadaşlarına yüzde 77.2si ise akrabalarına borçludur
Memur-Sen"in yetkili konfederasyon olarak katılacağı 2009 toplu görüşme taleplerini, başında, "toplu sözleşmeli grev hakkı" ilk sırayı alıyor.
MEMUR-SEN Ordu İl Başkanı Gökşin ŞENOL yazılı bir açıklama yaptı.
Şenolun açıklamasını yayınlıyoruz.
Değerli Basın Mensupları;Biz Memur-Sen Konfederasyonu olarak, bu yılki toplu görüşmeye 376 bin 355 üye sayısıyla heyet başkanı olarak katılacak olmanın sorumluluğuyla hazırlandık. Kamu görevlilerinin bize verdiği bu gücün ve sorumluluğun farkındayız. Üyelerimizle birlikte 2 milyon 200 bin memur adına sıkı bir pazarlık yapacağız. Kamu görevlilerinin mali, idari ve sosyal haklarını artıracak ve geliştirecek kazanımlar elde etmek için toplu görüşme boyunca var gücümüzle mücadele edeceğiz.
Değerli Basın Mensupları;
Kamu görevlilerinin taleplerini, beklentilerini ve sorunlarını tespit ettik. Tespitlerimizi bilimsel verilerle desteklemek için "Ekonomik Kriz ve Kamu Çalışanları Etki-Analiz Araştırması" yaparak ekonomik krizin kamu çalışanları üzerindeki etkisini tespit ettik. Araştırma sonucunda gördük ki, kamu çalışanlarının yüzde 93.7"si ekonomik krizden olumsuz etkilenmiş, tamamına yakınıysa borçlu hale gelmiştir. Araştırmanın sonuçlarına göre, kamu görevlilerinin yüzde 90.9"u kredi kartı, yüzde 88,1"i ise tüketici kredisi aracılığıyla bankalara, yüzde 74.7"si, arkadaşlarına yüzde 77.2"si ise akrabalarına borçludur. Daha açık bir ifadeyle, memurlar hayatlarını borçla idame ettirmektedir. Ülkemizde 9 milyon kredi kartı borçlusunun olması ve bunların 875 binin icra takibiyle karşı karşıya kalmış olması bizim bilimsel çalışmamızı da teyit etmektedir.
Diğer taraftan, AR-GE birimimizin açlık- yoksulluk sınırı araştırması sonucunda ortaya çıkan 2009 Temmuz ayı itibarıyla harcanması gereken tutarın 2.357 TL oduğuna dair veri de kamu çalışanlarının ekonomik sıkıntı yaşamakta olduğunu göstermektedir.
Değerli Basın Mensupları;
Kamu görevlilerinin toplu sözleşme ve grev hakkı yoksunluğu sona erdirilsin;
Toplu görüşme taleplerimizin başında yer verdiğimiz grev ve toplu sözleşme hakkı bizzat sayın Başbakan tarafından vaat edilmiş olmasına rağmen, hala hayata geçirilebilmiş değildir. Daha demokrat ve sivil Türkiye idealini gerçekleştirmek iradesini seslendiren iktidar partisinin bu konuda bir samimiyet testinden geçtiğini bilmesi gerekmektedir.
Çalışma hukuku ve hayatına ilişkin Anayasa hükümleri incelendiğinde, işçilere tanınan toplu sözleşme ve grev hakkının kamu çalışanlarına (kamu görevlilerine) tanınmamasının Anayasa açısından kendi içinde tutarsızlık olduğu açıktır. Anayasanın Sendika Kurma Hakkı başlıklı 51 inci maddesinde çalışanlar ifadesine yer verilmek suretiyle sendika kurma hakkının kullanımında işçiler ve memurlar (kamu görevlileri) arasında ayırım yapılmazken, toplu iş sözleşmesi ve grev hakkını düzenleyen 53 ve 54 üncü maddelerde işçiler ifadesine yer verilerek hakkın kapsamı daraltılmış ve memurlar (kamu görevlileri) bu hakkın kapsamı dışında bırakılmıştır. Bu sebeple, bu toplu görüşmede öncelikli ve mutlak talebimiz, toplu görüşme mizahına son veren ve toplu sözleşme-grev hakkından kamu çalışanlarının da yararlanmasını sağlayacak Anayasal ve yasal değişikliklerin ivedilikle gerçekleştirilmesidir.
4688 Sayılı Kanun evrensel standartlara göre düzenlensin;
4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu"nun öngördüğü toplu görüşme sistemi, kamu görevlilerinin sorunlarına çözüm üretmek bir yana görüşmenin ürünü Mutabakat Metni"nin gereklerinin yerine getirilmemesi durumunda uygulanacak bir yaptırım içermemesi nedeniyle yeni sorunlara kaynaklık etmektedir. Bu çerçevede, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu"nda sendikal örgütlenme, toplu sözleşme, grev, sendikalara üyelik, sendikaların hak ve faaliyetlerine yönelik sınırlamalar öngören hükümler başta olmak üzere uluslar arası sözleşmelerdeki toplu pazarlık hakkına ilişkin gereklerle çelişen düzenlemelerinin oluşturduğu aksaklıkların giderilmesini sağlayacak geniş kapsamlı değişiklik yapılmalıdır.
Siyaset yasağı kalksın;
Anayasanın 67 ve 68 nci maddelerinin siyaset ve seçilme hakları yönüyle getirdiği sınırlamalar, kendi çalışanına güvenmeyen bir zihniyetin ürünüdür. Bu itibarla, kamu görevlilerine yönelik siyaset yasağı ve seçilme hakkına ilişkin sınırlamalar sona erdirilmelidir. Bu suretle kamu görevlilerinin siyaset kurumu içerisinde çözüm üretme arayışlarının öznesi olabilme ve maaş kaybı hesabı yapmadan genel ve yerel seçimlerde adaylık başvurusu yapabilme imkanı sağlanmalıdır.
Emeklilere sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkı tanınsın;
Emeklilerin sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkından fiilen yararlanamaması, örgütlenme özgürlüğü açısından ülkemiz aleyhine eksiklik oluşturan konulardan biridir. Emeklilerin sendika kuramayacağı ve sendikalara üye olamayacağı yönünde açık bir hükme gerek Anayasa"da gerekse sendikal mevzuat kapsamındaki kanunlarda yer verilmemiştir. Memur-Sen olarak, emeklilerin sendika kurabilmesinin, mevcut sendikalara üye olabilmesinin önündeki engellerin kaldırılmasını talep ediyoruz.
Kamuda farklı istihdama son verilsin;
Farklı statüde kamu çalışanı istihdam edilmesi uygulamasından vazgeçilerek temel istihdam şekli kadrolu ve sürekli memurluk olmalıdır. Bu doğrultuda, çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında tam (4-B) veya kısmi zamanlı (4-C) statüde görev yapan sözleşmeli kamu çalışanları kadroya geçirilmelidir. Kadrolu ve sürekli olarak istihdamlarının sağlanmasına ilişkin sürecin tamamlanması beklenmeksizin 4-B ve 4-C kapsamındaki sözleşmeli personelin memur (4-A) statüsünde görev yapan kamu çalışanlarının yararlandığı mali ve sosyal haklardan yararlanması sağlanmalıdır.
Kamu çalışanlarının ücretleri 2010 yılında yüzde 11 artırılmalıdır;
Enflasyon odaklı ücret artış sisteminde kamu çalışanlarının ücretleri, bir anlamda enflasyon oranı esas alınarak güncellenmekte; ancak reel bir artış yapılmamaktadır. Hedef enflasyon baz alınarak gerçekleştirilen maaş artışı ve hedef enflasyonun aşılması halinde enflasyon farkı kadar da artış yapılması seçeneği, enflasyon kaynaklı gelir kaybının telafisini hedeflemektedir. Daha açık bir ifadeyle, memur maaşlarındaki artış mağduriyet oluşmasını engellemek esaslı değil, oluşan mağduriyetin giderilmesi temelinde gerçekleştirilmektedir. Merkez Bankasının 2010 yılı enflasyon tahmininin 6.9 olduğu dikkate alındığında 2010 yılı için kamu çalışanlarının ücretlerinde bu oranda artış yapılması mevcut maaş miktarının enflasyon karşısında korunmasını sağlayacaktır. Somutlaştırırsak, 1000 TL maaşı olan bir kamu görevlisinin maaşı yıllık enflasyonun % 6,9 olması durumunda 1000 TL"lik maaşının alım gücünü koruması için maaşının 1069 TL"ye çıkarılmasıdır. Diğer bir ifadeyle 2010 yılındaki 1069 TL=2009 yılındaki 1000 TL"dir. Reel artış yönüyle bakıldığında bu kişinin maaşına sıfır zam yapılmıştır. Sıfır zam anlamına gelen bu yöntemin 2002 yılından bu yana uygulandığı dikkate alındığında ve 2009 yılı hariç olmak üzere 2002 yılından bu yana ekonomideki büyümeden kamu görevlilerinin yararlanamadığı dikkate alındığında 2010 yılı için talep ettiğimiz %11"lik ücret artışı, kamu görevlilerinin ekonomik büyümeden pay alamamak mağduriyetini de kısmen gidermiş olacaktır. Özetle kamu görevlilerinin ücretlerinde 2010 yılı için %11 artış yapılmalıdır. Söz konusu artış, 1 Ocak 2010"dan geçerli olmak üzere defaten gerçekleştirilmelidir.
Ek ödemede en az 80 TL olmak üzere artış yapılmalıdır;
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede yapılan düzenlemeyle hayata geçirilen ve düzenlemenin amacı olarak ifade edilen Eşit işe eşit ücret ilkesiyle örtüşmeyen sonuçlar üreten ek ödemeye ilişkin yasal düzenleme ve bu düzenlemeye dayalı olarak hayata geçirilen Bakanlar Kurulu Kararı ile Yüksek Planlama Kurulu kararında daha fazla zaman kaybetmeden değişikliğe gidilmelidir.
Toplu görüşme primi 28 TL olmalıdır;
Sendika üyesi kamu görevlilerine ödenmekte olan 10 TL tutarındaki Toplu Görüşme Primi"nin 500 gösterge rakamıyla aylıklara uygulanan katsayının çarpımıyla bulunacak tutarda (500*0,05592= 27,96 TL olarak )ödenmelidir.
Gelir vergisi oranları 5 puan indirilmeli veya her ay 100 TL kriz çeki verilmeli;
Kamu çalışanlarının büyük bölümü yılın ikinci altı aylık döneminde %20"lik gelir vergisi oranı grubuna dahil olmaktadır. Bu durum, maaşlarında yapılan artışın reel artış olmaması sonucunu doğurmaktadır. Bu kapsamda, gelir vergisi oranlarının ücretliler için 5 puan indirilmeli veya gelir vergisinin ödenmesine esas gelir dilimlerinde (%15 oranın uygulandığı ve halen 8.700 TL olan gelir diliminin 19.100 TL"ye çıkarılması diğer gelir dilimlerinde de buna paralel olacak şekilde) artış yapılmalıdır.
Vergi indiriminin mümkün olmaması halinde ise, ekonomik krizin kamu görevlileri üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek amacıyla altı ayda bir ödenmek üzere kamu görevlilerine 600 TL tutarında kriz çeki ödenmelidir.
Kalkınmada Öncelikli Bölge Tazminatı verilmeli;
Kalkınmada öncelikli bölge kapsamındaki illerin, kamu görevlileri tarafından sürgün bölgesi olarak değerlendirmekten kurtarılması, bu illerde tecrübeli ve donanımlı kamu görevlilerinin görev almalarının sağlanması, bu bölgede görev yapan/yapacak kamu çalışanlarına ilave mali haklar verilmesini içeren bir teşvik sistemiyle gerçekleştirilebilir. Bu itibarla, kalkınmada öncelikli yöre kapsamındaki il veya ilçelerde görev yapan kamu görevlilerine il ve ilçelerin kalkınmışlık düzeylerine ve kalkınmada öncelik derecelerine yönelik olarak Devlet Planlama Teşkilatı tarafından oluşturulan veriler ışığında kalkınmada öncelikli bölge tazminatı verilmeli veya özel hizmet tazminatları ile yan ödemleri bir kattan az olmamak üzere artırımlı olarak ödenmelidir.
Aile yardımı 47 TL artırılsın;
Halen 1500 olarak uygulanmakta olan aile yardımının ödenmesine esas gösterge rakamı 2350"ye yükseltilmelidir. Bugün itibariyle çalışmayan eş için yapılan yaklaşık 83 TL tutarındaki yardım, günümüz piyasa verileri ve ekonomik tabloları açısından yetersizdir. 83 TL tutarındaki miktarın gün olarak karşılığı 2,7 TL gibi oldukça komik bir rakamdır. Bu nedenle aile yardımının 131 TL"ye çıkarılması bu yardımla ulaşılmak istenen amacın gerçekleşmesine daha çok katkı sağlayacaktır.
Çocuk yardımında sayı sınırı kaldırılmalıdır;
Çocuk yardımındaki sayı sınırlaması kaldırılmalı ve yardım tutarı sıfır ila 14 yaş(zorunlu ilköğretim çağındaki) arasındaki çocuklar için 500, diğer çocuklar için 250 gösterge rakamı uygulanmalıdır.
Yiyecek ve giyecek yardımı nakden verilmelidir;
Yemek yardımı ödeneğinin belirlenmesinde personelin bütünü dikkate alınmasına karşın yemek yardımından fiilen sadece yemekhane hizmetinin (yemek servisinin) bulunduğu kurum personeli yararlandırılmakta, bu hizmetin sunulmadığı birimlerde görev yapan kamu personeli ise hakkı olduğu ve gerekli ödenek tahsis edildiği halde yemek yardımından yararlanamamaktadır. Fiili durumun oluşturduğu bu eşitsizliği ortadan kaldırmak için, yemekhane hizmetinin (yemek servisinin) bulunması yönüyle ayırım yapılmaksızın yemek yardımı kamu görevlilerine maaşlarıyla birlikte nakden ödenmelidir.
Öte yandan kamu görevlilerinin yararlandığı sosyal yardımlar arasında yer alan giyecek yardımının ayni nitelikte olması, kamu görevlilerini rahatsız etmektedir. Giyecek yardımının nakdi olarak yapılması kamu maliyesine bir yük getirmeyeceği gibi kamu görevlilerini babası tarafından alınacak bayramlık elbiseyi bekleyen çocuk benzetmesinden de kurtaracaktır.
En düşük bekar memur maaşı 1360 TL olmalıdır.
Kamu görevlilerinin aldığı maaşlar yoksulluk sınırının çok altında kalmıştır. Mevcut durumda 13/1"den maaş alan bekar hizmetlinin ek ödeme dahil maaşı 1032 TL"dir. Memur maaşlarında yüzde 11 artış ile diğer kalemlere ilişkin artış taleplerimiz kabul edilirse, en düşük bekar memur maaşı 1360 TL"ye yükselecektir. Evli, eşi çalışmayan ve iki çocuklu 13/1"den maaş alan hizmetlinin maaşı bugün itibarıyla 1157 TL"dir. % 11 artış talebimiz ve eş yardımı ile diğer kalemlere ilişkin artış taleplerimizin kabul edilmesi halinde evli, eşi çalışmayan ve iki çocuklu hizmetlinin maaşı 1544 TL"ye çıkacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.