Emel SUNGUR:Şevket Eygi'ye yanıt
Kendimizi kandırıp bütün her şeyİ ÖZGÜRLÜK olarak algılayalım. Algılayalım da asıl zihniyeti ortaya koyan bu altta sıralanmış incileri ne yapalım, özgürlüklerimizin kadın özgürlüğünün hangi bölümüne koyalım. Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi
Eygi “erkeklerle kadınların tokalaşmasının günah” diyor.
O zaman ben bu inancın içinde zaten yokum. ( Emel Sungur)
Şevket Eygi'ye yanıt
“ Amalar ve ancaklar”’la geçen ömrümüze her gün yeni bir şey ekleniyor. Bir sürü şey hiç yaşanmamış gibi görmezden gelip geçiştirmemiz dayatılıyor “Kendileri” ne göre bir özgürlük listesi hazırlayanlar tarafından. Bu hazırlanan listede var olanlar sadece bu iktidarın ihtiyaçlarının sıralanması ve tabi ki erkeklerin ihtiyaçlarının.
Onlar istenildiği gibi gerçekleşirse ne mutlu bize işte size ÖZGÜR TÜRKİYE. Tamam, ben kendimi bu konuda ikna ettim “AKP İktidarı beklentimiz olan Özgürlükleri getirdi varsayalım Özgürlüklerin Türkiye’sinde yaşıyoruz. Kendimizi kandırıp bütün her şeyİ ” ÖZGÜRLÜK “ olarak algılayalım. Algılayalım da asıl zihniyeti ortaya koyan bu altta sıralanmış incileri ne yapalım, özgürlüklerimizin kadın özgürlüğünün hangi bölümüne koyalım.
Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi “erkeklerle kadınların tokalaşmasının günah” olduğunu yazıyor. Doğru bence bu sorun “Türban Sorunu Çözülünce Çözülebilecek bir sorun!”
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın Köşkteki kabul törenin de Hayrünnisa Gül’ün elini sıkmaması sorununun türban sorunu çözülünce çözüleceği gibi!
“Erkek Müslümanlarla Kadın Müslümanlar Tokalaşabilir mi?” başlıklı yazısında Eygi diyor ki: ” PEYGAMBERİMİZ kendisine biat etmeye gelmiş kadınlarla tokalaşmamıştır. Kur'âna, Sünnete, icmâ-i ümmete dayanan Şeriatın kesin ve genel hükmü şudur: "Erkekler kadınlarla tokalaşmaz."
Bu hükmü kabul eden, buna rağmen bazı kadınlarla tokalaşan kimse günah işlemiş olur.
Bu hükmü inkâr eden, dinde böyle bir şey yoktur diyerek kadınlarla tokalaşan kimsenin vebali ve günahı daha büyük olur.
Dinimizin kadın erkek münasebetleriyle ilgili başka hükümleri de vardır:
1. “İslâm, Batı'da olduğu gibi yabancı (nâmahrem) kadınlarla erkeklerin birbirlerine sarılarak, el ele tutuşarak dans etmelerine izin vermez.” diyor Eygi.
Doğru diyor da Türkiye sınırlarında bu doğru. Tanıdıklarla karşılaşılacak yerlerde bu doğru ama gözden uzak yerlerde sakıncası yok diyenlerin sayısı tamda bunun aksi olduğunu düşündürüyor bana.
2. “Bir kocanın, karısını başka bir erkeğin kolları arasına teslim edip dans ettirmesi büyük bir günah, ayıp ve faziletsizliktir.” diyor Eygi.
Doğru diyordur da “ Benim karım, kızım dans etmesinde ben başkalarının kızı karısıyla dans edebilirim” diyorlar mıdır acaba?
3.” İslâm dini, kadınların erkeklerle birlikte mayolu olarak denize girmesine de asla izin vermez.” diyor da Eygi. Ama bende ona bir anımla cevap veriyorum “ Mersin’in bir ilçesinde çok güzel bir koyda kurulu bir sitede denize girerken baktığımda karşım da sıra sıra dizili adamlar görüp sormuştum “ ne çok bekar adam var” diye. Yanıt hemen dayımdan geldi “ Bunlar bekar değil eşlerini koyun arka tarafına götürüp çocuklarıyla oraya bırakıyorlar, kendileri gelip buradan denize giriyor” diye. Bende dayanamayarak o ne demek diye sorduğumda çok beğendim yanıtı.” Eşler ve çocuklar diğer tarafta yüzerken eşleri yani senin bekar dediklerinde burada milletin karısını, kızını seyrediyor” demişti çok yakın zaman da hakka yürüyen dayım.
“Kadınlar elbette camilere gelip vakit namazlarını cemaatle kılabilirler ama bu ibadeti erkeklerle aynı saflarda karışık olarak yapamazlar. Şeriat bunu doğru bulmaz. Şeriatın doğru bulmadığı şey kesinlikle yanlıştır. Camilerin arka tarafında veya üst katlarında kadınlara ayrılmış yerler vardır. Hanımlar ve kızlar oralarda serbestçe, huzur ve rahat içinde, rahatsız edilmeden ibadetlerini yaparlar. Camilerde kadınların yerlerinin ayrı olması onları dışlamak veya aşağılamak değildir, aksine onlara değer vermek, hürmet etmektir.
Bugünkü Batı medeniyeti ile İslâm arasında kadın konusunda büyük uyuşmazlıklar bulunmaktadır.
Kural şudur: Bir konuda İslâm ile, Şeriat ile Batı medeniyeti arasında uyuşmazlık, anlaşmazlık, ihtilâf varsa haklı, doğru, isabetli, güzel, iyi olan İslâm'ın hükmüdür. İhtilâflı konuların birinde bile Batı medeniyeti haklı değildir. Tamamında İslâm ve Şeriatı haklıdır, doğrudur.
Batı medeniyeti kadını hürleştireyim derken onu nice konularda tahkir etmiş şeref, iffet ve namusunu ayaklar altına almıştır.
* Kadını seks aracı haline düşürmüştür.
* Bazı kadınlara resmî fuhuş vesikaları vererek para mukabilinde kendilerini satmalarına izin vermiştir.
* Aile bağlarını zayıflatmıştır.
* Nikah dışı birlikteliklere izin vermiştir.
* Hiç alâkası olmayan konularda bile kadını ticarî reklam amacı olarak kullandırmıştır.
* Nikah dışındaki cinsel münasebetlere göz yummuştur. Kadın konusunda dinimizin kaynakları şunlardır:
* Allah'ın Kitabı Kur'ân. (Kur'ânı herkes kendi kafasına, re'yine, heva ve hevesine göre yorumlayamaz. İcazetli ulemâ, fukaha ve müfessirler yorumlayabilir.)
* Peygamberimizin (Salat ve selam olsun ona) Sünneti.
*İcmâ-i ümmet.
* Selef-i sâlihînin (Ashab, Tâbiîn, Tebe-i Tâbiîn) yorumları, görüşleri, uygulamaları.
* Cumhur-i ulemânın yolu.
Birtakım modern, çağdaş, reformcu, yenilikçi, değişimci, BOP'çu, Fazlurrahmancı, Kemalist, mezhepsiz, telfik-i mezahipçi, Farmason Afganîci ilâhiyatçıların kadın konusunda (ve diğer konularda) Ehl-i Sünnete ve Şeriata aykırı görüşlerinin, naylon ictihadlarının, bozuk fetvalarının hiçbir kıymeti yoktur.” diyerek yarısını sözlükten aldığım yardımla anlamaya çalıştığım yazı sona eriyor.
Şimdi tüm bunların benim için en anlamlı bölümüne eğer anlatılan gibi ise İslam Dini ben bu nokta da tarafım çünkü burada cinsimden kaynaklı yokluğum söz konusu, korkular, tehditler, yaşam kaygıları, çocukluğumdan alışkan olduğum” Hıı böyle yaparsan seni böyle yaparım” lar la dolu bir din sergilenmesi. Biz kadınların tek sorununun TÜRBAN olduğunu söyleyen ellerinde mikrofonu olan öne geçip türbana son diye bağıran, gösterilerde, eylemlerde kadın adına konuşan bir erkekler ordusu. Dünyanın güzel ve en özel şeylerini kendileri yaşayan bir egemen cins ve baskıcı bir inanç o nedenle ben böylesi bir inanca inanamam. Ama altını çizerek söylüyorum “BÖYLESİ BİR İNANCA İNANAMAM.” 27.11.2010 ANKARA
Emel SUNGUR
Not; koyu renk yazılar tamamen Eygi’nin yayınlanan yazısından alıntı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.