İYİ ŞEYLERDE OLUYOR ELBETTE
Bir 12 Eylül gününden sonra uzun yıllardır gitmediğim son 12 Eylül 2009 tarihinde tekrar kapısını çaldığım Mekteb- i Mülkiye 19-20-21 Ekim tarihlerinde bana çok sevimli geldi. Yaşanan geçmiş anılar bu tarihlerde içimi çok karartmadı.
İYİ ŞEYLERDE OLUYOR ELBETTE
Emel Sungur
Hem çok eskiye dayalı örgütçülüğüm hem de siyaset yaptığım yıllarda gözlemlediğim olaylar beni bütün bu yıllarla ilgili yazılı belgeleri arşivleme alışkanlığına öylesine alıştırdı ki benim diyen örgütlerde dahi böylesi arşivler hala yok.
3 gün süren Kültür ve Turizm Bakanlığı, Başbakanlık Tanıtma Fonu, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Alevi Kültür Dernekleri ve Alevi Enstitüsü"nün birlikte organize ettiği Uluslararası Hacı Bektaş Veli Sempozyumu bana bulunan arşivleri uzun zamandır karıştırmadığımı hatırlattı.
30- 40 dosyaya yakın dosya ne yazık ki evin en büyük odası olan salona yaygın biçimde dağılarak belki evdekilerin düzenini biraz bozdu ama hafızamı tazelediğimde sonuçtan mutlu oldum.
Demokratik Alevi Örgütlerine ait belgeler çok eski değil 1988 yıllarından itibaren arşivime girmişti. Ancak detaylandırdığımda zaten Demokratik Alevi Örgütlenmesi çok eskiye dayalı bir örgütlenme değildi. Arşivlenen belgeler içinde örgütlerin ortak basın açıklamaları, ülkeyi yöneten siyasi partilerden beklenen demokratik talepler ve Türkiye"de, Avrupa"da yeni örgütlenen kurumların etkinlik programlarını içeriyordu.
Şu anda yönetiminde bulunduğum Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı o yıllarda henüz kurulmamıştı. Ancak biz şimdi Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Vakıf yöneticilerinin bir bölümü, Kadın Komisyonumuz ve Vakıf başkanımız Pir Sultan Abdal Kültür Derneğinin yönetici ve aktif görev yapan üyelerini oluşturmaktaydık. Vakıf başkanımız Murtaza Demir, yönetim kurulu üyelerimiz İhsan Kılıç ve Özer Demir ayni zamanda 1988 yılında kurulan Banaz Köyü Derneği ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği"nin de kurucularıydı.
Yani bu gün vakıf yönetiminde olan arkadaşların büyük bölümü o yıllarda Pir Sultan Abdal Derneği yöneticileri olarak bu uzun yolculuğun neferlerindendik. O günkü taleplerimizi yüksek sesle dile getiren bizler bu günde ayni talepleri ve ihtiyaçları sesli olarak dile getirmeye devam ediyoruz. Bu duruşu bir biçimiyle kararlılığın bir ifadesi biçimde yorumluyorum. Belki başkaları tarafından durağanlık olarak ta değerlendirilebilir. Gönlümü okşadığı için birinci tespitimin doğru olması dileğim. İşte bu gün izlediğim beni mutlandıran tablo; 20 yıl önce söylediklerinin arkasında durabilen kadronun bir kısmı ve arkadan gelen yeni kadronun bir arada olup, birlikte üretimin hazzına varmanın mutluluğunu yaşattı bana bu sempozyuma önderlik edenler.
Sempozyum da saptanan konular, tebliğ sunan kişiler, almış oldukları eğitim ve bunlardan benim için en önemlisi yaş ortalamasının genç olması umutlanma nedenimin merkezini oluşturdu. Artık gençler Alevilik başlığını içeren ve altına inancı, kültürü, edebi- erkanı sıralanan topraklarda açık ifade edilmesi, özgürce yaşanması noktasında yüzlerce setle karşı karşıya olan böylesi önemli sorunu kendi sorunu olarak benimsedi, yaşamsal ve çözülmesi en önemli sorunların başında olarak görüyor, araştırıyor, araştırdığını farklı bakışlar ve kesimlerle cemal cemale oturup kararlı biçimde savunuyor ve geçmişine sahip çıkıp geleceğinin örselenmemesi için mücadele veriyor. Her türlü desteği arkasına almış, her türlü olanağa sahip devlet sözcülerinin karşısına geçip içine gevreğini dürmeden duygu ve saptamalarını yüksek sesle ifade ediyor artık bu gençler yaşça genç ama Kamil İnsanlar.
Tam bu noktada arşiv fotoğraflarına düşen görüntüler; 20 küsur yıldır süregelen Demokratik Alevi örgütlerinin ak saçlı yöneticileriyle genç bilim adamları geleceği yeniden kurmak için bir araya gelmişler.
Bu son söylediklerim ne yazık ki düşlerim. Ankara"da sayısını anımsamadığım kadar demokrasi mücadelesi veren örgüt, Demokratik Alevi Örgütü, Dergah yöneticileri, Cem evi yöneticileri yoklar bu meydanda. Ya bilgi, birikim, donanım, değişim, özünü dara çekme, ne yaptığını bilme, ne söylüyorsa bilerek söyleme ve dinleme noktasında öğrenecek hiçbir şeye ihtiyaçları yok ya da öylesine kendilerini şirketlerde yönetici olmak, belediye meclisi üyesi olmak, bu gün siyasi parti yöneticisi yarın milletvekili olmaya kurgulamışlar ki böylesi bir sempozyum yapıldığının farkında bile değiller.
Yetişebildiğim bütün oturumları dikkatle izlemeye çalıştım dünyanın her yerinden Anadolu"ya gelen bize seslenen çok kişi duymamız istenen ne çok şey vardı. Dünyanın çeşitli üniversitelerinden gelen bilim adamları bütün bu bilgileri yolun yolcularına da elbette duyurmak istediler. Ama kulaklar tıkalı, gözler kör olunca zordu bu bilgileri toplayıp, içselleştirmek. Belki de onlar kim oluyor? Bize yolumuzu onlar mı öğretecek? diyorlardı muhtemelen bizim ulemalar.
Genç ve sadeydi tebliğ sunan konuşmacılar. Doğallık hem kullandıkları sözcüklere hem de giyim kuşamlarına yansımıştı. Bilimsel bir toplantı olmasına rağmen izlemeye gelenlerce anlaşılır olabilmesi kent yaşamının kirliliğine bulaşmamış özlemimiz olan Aleviliğin anlatılır olmasını adeta bu sadelik besliyordu veya tam tersi böylesi sadelikte aktarılması belki de özlediğimiz Aleviliği bir kez daha yüreğimize yerleştirdi. Kibirden uzak eğitimin her aşamasında olan bu karınca gibi koşturan bilgi ve birikimli gençler işte iyi şeylerinde olduğunu somutladı bu kez. Söyleyeceklerini bilgisiz profesyonel örgütçü edasıyla değil, bilgili, güvenli, kararlı, karşısındakine saygılı, gelecek güvenli günlerin yaşanmasına ön ayak olmanın rahatlığı içindeydiler. Bu yeni ve farklı kesime direnecek bir karşı grubun olması muhtemeli çok kuvvetli. Sevgili Ayhan Yalçınkaya"nın dediği gibi asık suratlı, kibirli bakış ve duruşu ilke edinmiş yöneticiler sade ve donanımlı bu geleceğe barikat oluşturup geçit yok diyeceklerdi ama kazanan sadelik, bilgi ve gülen gözlerdeki sevgi olacaktır.
Geç öğrendiğimi düşündüğüm için çok fazla emek verip daha iyi tanıma, anlama ve yola hizmette yanlış yapmama dürtüm beni Alevilik ve Bektaşilik konusunda farklı kesimler düzenlese de o toplantıları takip edip daha iyi algılamaya itiyor. Daha önce gittiğim ayni başlıklı toplantının ağır, ağdalı, anlaşılırlığı yokuşa süren, buram buram siyaset kokan, yaş ortalaması 65"in üzerindeki kişilerden oluşan seminerden sonra buradan çıkarken adeta Cem" e girmişçesine boş geldim, dolu çıktım.
Yorulmadım kimseyi de soru soracağım diyerek adeta brifing verircesine dakikalarca meşgul etmedim.
Kısacası böylesi bir organizasyonda emeği olan, katkı koyan herkese sade bir vatandaş olarak teşekkür ediyorum. Bütün daha önceden bildiğimiz isimlerin dışında Bedriye Poyraz, Tuğba Tanyeri Erdemir, Rabia Harmanşah, Nurten Kılıç, Ahmet Taşğın, Emel Kılıç, Ali Yaman, Murat Küçük, Giorgios Mavromattis, Stephan Balasthev, Aykut Çelebi, Levent Kayapınar, Rumiana Margaritova, Muhammed Ali Soltani, Namıq Musalı, Zeliha Etöz, Eva Csaki, Haydar Ergülene"e sundukları tebliğ ve karşı fikri dinleyip anlamaya çalışma noktasındaki demokratlıklarından ötürü teşekkür ederim. ( Bu oturumları izlemem nedeniyle belki bir ayrıcalık gibi oldu ancak) Ayrıca gülen, sıcak, saygılı sürekli bir koşturma içinde olan Ali Murat İrat ve Aykan Erdemir" e aralarda konuşma fırsatı bulduğum Mustafa Şen"e teşekkür ederim.
Bir 12 Eylül gününden sonra uzun yıllardır gitmediğim son 12 Eylül 2009 tarihinde tekrar kapısını çaldığım Mekteb- i Mülkiye 19-20-21 Ekim tarihlerinde bana çok sevimli geldi. Yaşanan geçmiş anılar bu tarihlerde içimi çok karartmadı.
Umarım devamı gelir dediğim böylesi sempozyumların kişinin her söyleneni dinleyip, her hareketi iyi gözlemleyip doğruyu kendinin bulmasının önünü açtığına olan inancımla Enstitü Başkanı Cengiz Güleç, Hacı Bektaş Anadolu Kültür Vakfı başkanı Ercan Geçmez, Alevi Kültür Dernekleri başkanı Tekin Özdil ve Siyasal Bilgiler fakültesinin izlemeye gelen öğrencileri, bizlerin ağzı kuruduğunda hizmetlerini esirgemeyen emekçileri, tercümanlar
Ve herkese teşekkürler. 21.Ekim 2009
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.