M.KÖKSAL:BUGÜN DOSTLARIMLA SOHBET EDECEĞİM..
Özledim onları. Aslında ben bu yazımda size Fevzi Tokat, Erol Köksal, Aydın Günday, Tayfun Gürsoy, Hamit Aşar, Arap Kadir, Çift bacak, Kaya Akata, olarak geldim.
BUGÜN DOSTLARIMLA SOHBET EDECEĞİM..
Özledim onları.
Bu kadar pisliğin, piş işlerin kol gezdiği, bazı insanların, onların olduğu esas yeri unutup, birilerine vefa borcu ödemek için ne kadar yanlış varsa yaptığı bu ilde, o güzel insanlar bir zaman vardı, yaşıyorlardı..
Hayatlarında kimseyi arkadan vurmadan, hiç bir dostunu satmadan, yanlış yapmadan, ac kaldıklarında bile başlarını yere eğmeden, kimseyi zor zamanda yalnız bırakmadan, paylaştıklarına o işi hatırlatmadan yaşıyorlardı.
Onların mahallelisi olmaktan, onların arkadaşı olmaktan, bir çok şeyi paylaşmaktan o kadar mutlu insanım ki, tarifini yapamam.
Öyle bir zaman diliminden geçiyoruz ki, komşuluk, dostluk, biraraya gelip yardımlaşmak, yalan dolan işerinden uzak el ele olmayı bilmek, sır saklamak, arkasında durmak. Şimdi onların güzelliğini düşündükce her şeyi daha iyi anlıyorum...Kolay değil.
Aslında ben bu yazımda size “Fevzi Tokat, Erol Köksal, Aydın Günday, Tayfun Gürsoy, Hamit Aşar, Arap Kadir, Çift bacak, Kaya Akata”, olarak geldim.
Onların ruhunda sizinle özlemin, Ordulu, Bokludereli olmanın, Şarkiyeliliğin anlamına nefes vermeye geldim.. Özlemin adını yazmaya geldim.
Sporu seven çocuk olarak Hamitle yaşadığımız maçlarımızı, mahallede oynadığımız,
” mile, para çevirme, ya da gece yazlık sinemaya bilet yapıştırıp girdiğimiz anların ” ne kadar masum ve anlamlı olduğunu yazmaya;
Fevzi ile mahallede, sonra öğretmen olarak aynı meslek safında, Spor adamı olarak Orduspor’da yaşadığımız anılarımızı, deplasmanlarda sabahlara kadar konuştuğumuz sırlarımızı ve bunların bugün çok anlam kazandığını yazmaya geldim..
Erol benim bir yarımdı. O ne ise ben oydum. Nefesimiz birdi. Ama o benim daima gezen yüzüm bense onun secde eden yüzüydüm.
İkizimdi.
Canım koptu.
Her hafta giderim yanlarına, önce Erol’a, sonra Fevzi’ye, aşağıda da Hamit’e giderim. Sohbet ederim.
Onlara, Ordu’nun rengini, insanını , vefasızlığını, yapılan inanılmaz yanlışları, torpille atanmış yeteneksizleri anlatır, bol bol güleriz. Gerçi onların yerinede ben gülerim. Derimki ; ”iyiler niçin giderde, biz yalnız kalırız..”
Bu kadar içim yangınlarda ki, sizinle köşemde onları paylaşayım istedim.
Keşke Orduspor alt yapısın da yapılanları rahmetli Fevzi görse idi isterdim.
Keşke Erolla bende gezen ayak olsam isterdim. Ama olamadık..
Şimdi onları hatırlayın, hiç unutmayın istedim... Ben unutamadımda.
KURŞUN ASKER ALMA İŞLERİ GEÇTİ?
Midesi büyük olanların, koltuk altı dolanmaktan zevk alanların, illede ben bu adamla olmayı kafama koydumcuların konuşulması, insana şiddetle zarar verecek bir hadise.
“Efendimler—sayın filancılar—saygı değer şunlar yada bunlar..”hepsininde midesinde kaç balon var biliriz de, konuşmayız. Onu adam yerine koymaktansa susmak daha iyidir. Bu her yerde böylemi acaba?
Sporda da bu tip yandancılar, üç kagıtcılar var. Bunların yakınları, etrafındaki dostları, eşleri bile yeri geldiğinde sporu senden daha iyi bildiğini her daim etrafında dolaştığı başakanına, yönetimindeki adamına öyle anlatır ki, sezon sonunda bu tiplerin kulübe verdiği zarar 2 trilyonu bulur.
Nasılmı? Düşün, takımında bir mevkide 2 oyuncun var, üçüncü oyuncun senin alt yapında masrafsız bu işi yapabilecek kapasitede ve buna rağmen oynatılmayacağını bile bile yüz binleri verdirerek başka bir adamı başkana sporcu diye aldırtır ve üç beş tane sporcuyu bu kulübte barındırtır.
Şişkinlik, tıkanmışlık,alt yapının önünün kesilmesi, Ordu futboluna vurulan baltanın ucunun kanı düşünülmez yada onu düşünecek bir yerde olmayan insancada bu işler yapılır.
Bir deyim vardırya halk arasında;” çalış çalış alnın bir karış” misali boşuna kürek çek, ele gel bu kulübün yada başkanın parasını yedirt..Niye, ne sebebi var, bilinmez. Güya sporcu aldırmış, güya en iyi kurşun askerliği yapmış olacakya..
Bu ilde ağzını açmayan, gerçeği başkanına iletmekten çekinen, param yok, ne desem beni dinlemezler, yada bu kulüpteki görevimden kovarlar düşüncesinde kurşun askerlik yapanların yüzünden yüzlerce genç telef oldu..
Hakkı savunulamayan gençlerimizde birer antreman sporcusu oldu. Suçlu kimler?
Eğer bir alt yapı tesisi yapıyorsan, bu kadar önemli iş adamları ile beraber Orduspor’un geleceğini güvence altıda tutacağım diyorsan, kendi öz çocuğunu gelen teknik adamlara asla boğdurmayacak, sporcunuda antremanların kurşun askeri yaptırtmayacaksın.
Burda istihtam edecek sporcu kalitesinide alt yapının sorumlu ellerine bırakp sözüne itibar edip, kimi diyorsa profosyonel yapacak ve ona güvendiğini, onu birileri gibi kurşun asker görmediğini cümle aleme ilan edeceksin.
Başkanlık, yöneticilik bunu gerektirir. Yıllarca alt yapı sıradan bir mekan, federasyon istedide biz bu grupları mecburen kurduk yeri oldu. Ama şimdi mekanını, çatısını kuran bu yönetimin aklındaki şeyin, öz sporcuları olduğu kesin.
Bakın Ankusların ithal edildiği bir ülkede, gelen hocaların ellerindeki üçüncü sınıf kurşun asker sporcularını binlerce liralara transfer yaptırtdığı ülkemizde, “Barselona” kadrosunda 8 tane alt yapı oyuncusu ile rüya takımı olmayı başarıyor, Trabzonda bu rüyanın içinde olmayı hayal etme noktasında adımlar atıyorsa, Orduspor’un özüne dönüp, masrafı kısıp bu işin mutfağında çalışma zamanı gelmedimi?
Lütfen bunu herkes düşünsün. Özelliklede başkan.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.