O BİR MAVRİ ..
Erol aslında akıllı bir çocuktu. Beraber ders yapardık. Bana yardım ederdi. Babam belediyede idi. Onun babasıda tüccarlık yapardı. Bir gün babam beni ve kardeşlerimi yanına aldı ve bizi çalıştığı belediyenin yanıda bulunan 19 Eylül ilk okuluna götür
YILLARIN BENİ GÖTÜRDÜĞÜ YERDE BİRİ VARDI;
O BİR” MAVRİ” ..
“ADI EROL !”
Amcamın oğlu idi. “Mavri “derlerdi, bu ona takılmış lakabı idi. Nerden geldi , niye dendi hatırlamıyorum. Belkide herkese taktığı isimler gibi onu da kıdibi Cafer takmış olabilirdi..
Bana da “maymimi “yada “yağlı”derler di.
Anlamsız harflerle ismimize taktıkları bu lakapları uzun yıllar taşıdık. Biz onunla bir elmanın yarısı gibiydik.
Şarkiyede bahçeli ,d ededen evlerimiz ve önünde eskiden insanların oturduğu sonradan kabukluk yapılmış tamlarımız vardı.
Birde küçükte olsa bir avlu. Orda akşam kadar”pat pat “top oynardık.
Annem olsun yengem olsun bize kızarlardı. Demekki başlarını şişirirdik. Bazende iki kız kardeşimi annem avluda bizim evin camına bağlardı ,kaçmasınlar diye.
Anneme kızardım.
Al bunları top oynayacağız diye.
Anamda alır içeri mutfağa götürürdü onları.
Ne günlerdi .
Evlerimiz iki katlı ve ahşaptı. Kocaman mutfaklar ve akşamları orda yapılan sohbetlerimiz vardı.
Erol aslında akıllı bir çocuktu. Beraber ders yapardık.
Bana yardım ederdi.
Babam belediyede idi.
Onun babasıda tüccarlık yapardı.
Bir gün babam beni ve kardeşlerimi yanına aldı ve bizi çalıştığı belediyenin yanıda bulunan 19 Eylül ilk okuluna götürdü.Eli ile işaret edip; ” işte burda okuyacaksınız , dedi ” evden uzakta, fidangör de.
Bir de Erol’dan ayrı. Tanımadığım insanlar la olmak.
Emir büyük yerden. Çaresiz gittim. O sıralar Erol’da güzel ordu ilkokulun da okuyordu, bir gidiyor bir gitmiyor , anlıyordumki okulu asmış, yaramaz arkadaşlar edinmiş ve istemediğim işleri yapar olmuştu.
Ara sıra kaçar onu Samsun yollarında alırdı amcam.
Babam bu çocuk uslu olsunda bir daha kaçmasın diye ikimize pisiklet aldı.
O pisikletini erken eskitti. Benimki gıcır gıcır.
Yaramazya bu sefer onuda alır, çarpar, bir yerini kırar gelirdi.
Bense gözüm gibi baktığım pisikletimi öyle görünce üzülürdüm. Ama onada kızamazdım. Keşke o zamanlar kızsaydım.
Feşeldi Erol. Her şeyi , her anı bir olaydı.
Bir gün bizi çağırdı ve Nezir Alinin bahçesine gidip portakal, incir alacağımızı söyledi.
Bende olmaz, bizim bahçede çok var dedim. O başkasının bahçesinden almayı ve macera yaşamayı seviyordu.
Eskiden her bahcede, ” portakal, mandalina,
Elması, armudu da cabası.
Gittik, o sırada bekcisi gördü bizi ve elinde girebi ile kovaladı.
Tam bizim bahçeye atladık ki, kardeşi Ömer yok. O hendekten atlarken,önündeki çukura düşmezmi, basbar bağırıyor, ”oy anam batmadım ya…”, diye.
Korkudan ters bağırmanında komik yanı o anda çok hoş oluyor.
Ah Ömer ah!
Mavri çok özel yaşayan,ama ısrarlara ragmen bir şeyi bırakmayı beceremeyen adamdı. Bu işi bırakmamak için uzun soluklu kaçardı he sefer. Ya deniz kıyılarından yada yaylardan toplardı onu eşi, arkadaşı, dostu.
Bir yudum için bir çok şeyi terk edip gitti.
Peşinden bakarken, çocukluklarımız, bahçeli evimiz, aşklarımız, kavgalarımız, düğünler de ona has oyunlarımız ve komşu kızı Şermin geçti gözümün önünden. Mavri tüm güzelliği ile gitmişti.
Arkasında sevdiği eşini ve iki kızını, anasını bizleri ve dostlarını bırakarak..
Mahalledeki iki katlı ahşap evde ocak içinde çocuk kalabilse idik.
Ocak içinde pişen mısırları yine yiyebilse idik ve asla içki ile tanışmamış olsa idi. Bize büyük bir acı bıraktı.
Hala içimizi sızlatıyor.
Onunla biz bir elmanın iki yarısı gibi idik.
Şimdi dişlenmiş gibiyim,yarım yamalak ve ısrarla yaşlanmaya koşan bir adam olarak. Onsuz içimde kocaman bir boşluğu yıllar geçsede dolduramadım.
O ayrı bir insandı. O Ordu nun Mavrisi idi.
Zamansız gitti..
Ah Erol ah!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.