Rahmi Güner:Öcalan "Sayın" deyildir
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına 2010 Yılı Bütçe Kanun Tasarısı'nın İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım
CHP GRUBU ADINA RAHMİ GÜNER (Ordu) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına 2010 Yılı Bütçe Kanun Tasarısı'nın İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlarım, burada, dünden beri bir konuşmalar var. Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu, Türkiye'nin yargı bağımsızlığı olduğunu ve hukuk devleti içinde, İçişleri Bakanlığının, kanun çerçevesinde bütün sorunları çözümlediği şeklinde çok iyimser konuşmalar yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, İçişleri Bakanlığının iki yüzü vardır: Bir yüzü, gerçekten, terörlerle ilişkiler; terörle nasıl anlaşılır
Teröre verilen yol haritasının birisinin Abdullah Öcalan'da, birisinin Kandil'de, birisi de kendi cebinde; diyor ki, bunu nasıl uygularız, bunu nasıl yaparız.
Bu, teröre karşı mücadele veren, teröre karşı canını veren çocuklarımız vurulduğu zaman, terörün kurşunlarına kurban gittiği zaman, buna komplo teorileri hazırlanıyor. Buna karşı deniyor ki; burada Ergenekon var. Hangi Ergenekon var değerli arkadaşlarım! Eğer, terör, ben yaptım demese
Bugün, yedi şehidimizin arkasında terörün varlığı araştırılıyor, burada bir komplo olduğu anlaşılıyor.
Devletin en yüce mevkisinde bulunan kişilerin söyledikleri bunlar değerli arkadaşlarım ve öyle bir yorum yapılıyor ki, Türkiye'nin üniter yapısı, Türkiye'nin Misakımillî hudutları, Türkiye'nin rejimi her gün tartışılıyor.
Bugün yandaş medyaya gidin, yandaşların tartışmalarını görün; değerli arkadaşlarım, beş dakika sabredemezsiniz. O kadar ihanet içindeler ki; "Türkiye Cumhuriyeti nasıl yıkılır, Türkiye Cumhuriyeti'nin, Anayasa'nın bugün teminatı olan, Türkiye Cumhuriyeti rejiminin teminatı olan birçok kurumlar nasıl yıpratılır, nasıl halkın gözünün önünde düşürülür?" şeklinde tartışmalar yapılıyor değerli arkadaşlarım.
Şimdi İçişleri Bakanı diyor ki: "Ben demokratik açılıma inadına devam edeceğim Başbakanla beraber."
Değerli arkadaşlarım, demokratik açılım nedir öğrendiniz mi? Ben öğrenemedim. Hâlâ demokratik açılımın içeriği belli değil. Çiçek bahçelerinden bahsediyorlar, çiçeklerden bahsediyorlar ama Öcalan'ın bulunduğu yeri çiçek bahçesi yapmışlar, ondan bahsetsinler.
Değerli arkadaşlarım, bugün Anadolu'ya gidin, köylere gidin her mezarlıkta üç dört tane Türk Bayrağı dalgalanıyor. Bu çocuklarımız ne için ölüyor? Sayın İçişleri Bakanı bunun hesabını ver? Bunu söyle Sayın İçişleri Bakanı. "Demokratik açılım" deyip de Kandil'e gidip, Kandil'e mesaj vermek, Öcalan'a mesaj vermek sorunu çözmez. Türk milleti hiçbir zaman terörle uzlaşmaya gitmemiştir, teröristle müzakereye gitmemiştir. Türk milleti terörün üzerine mücadeleyle gitmiştir. Örneğini söylemek istiyorum değerli arkadaşlarım: Bakın Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı biz halkla beraber yapmadık mı? Avrupa emperyalizmine, dünya emperyalizmine kucak mı açtık, yalvardık mı değerli arkadaşlarım? Biz onlara karşı mücadelemizi verdik.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan; lütfen, geçen bu kürsüde yine söyledim, bu sevimsiz konuşmalarından Türk halkından özür dileyin ve şunu söylüyorum: Bu yapılan komplolara karşı çıkan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanından özür dileyin diye söyledim; bunu ben söyledim; yine tekrar ediyorum değerli arkadaşlarım.
Şimdi, deniyor ki
Bir yüzü daha var İçişleri Bakanının, kendi halkına saygıları yok. Bunu açıkça söylemek istiyorum. Nerede 1 Mayıstaki o işçilere yapılan işkenceler? Nerede kamu kesiminde yüzde 2,5 maaşına zam yapıp "Çocuğumu nasıl geçindireceğim, ben nasıl yaşayacağım?" diyen kamu kesiminde çalışanlara yapılan muameleler değerli arkadaşlarım. En son örneğini gördük, yaşadık. Tekel işçileri ne istedi sizden? Sayın Bakan, ne istedi bu işçiler? İşçiler "Ekmeğimiz yok, geleceğimiz karamsar, çocuklarımız aç; bize imkân sağlayın, bize iş verin; işimiz kötüye gidiyor; biz ne yapacağız?" dediler, kapılarınıza dayandı. Siz ne yaptınız? Karşısına, özel olarak yetiştirilmiş, özel olarak bunları dövmesi için, özür dilerim ama, gurka gibi polisi çıkarttınız. Yapmadınız mı değerli arkadaşlar? Neden bu polis halkını dövüyor? Neden bu polis milletini dövüyor? (CHP sıralarından alkışlar) Buna emri kim veriyor? İşte, orada Emniyet Genel Müdürü var, orada Ankara Valisi var. Neden bunlar emri veriyorlar?
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) - Ne bağırıyorsun! Bağırmadan konuş!
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) - Otur oturduğun yerde, laf atma, laf atma! Utanılacak şeye laf atma!
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) - Ne diyorsun?
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) - Sağır mı var!
RAHMİ GÜNER (Devamla) - Hiç kimseye zararı olmayan, çoluğu çocuğunu geçindirmek için iş arayan, Abdi İpekçi Parkı'nda toplanmış, kimseye zararı yok, kimseye bir şey demiyor ve onlara karşı lağım suları, kokulu sular ve değerli arkadaşlarım, onlara karşı gaz kullanılmak suretiyle sokaklarda süründürdüler, havuzlarda süründürdüler; onlara yazık değil mi?
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) - Saçmalıyorsun!
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) - İşçiyi dövdürmeye utanmıyor musunuz!
RAHMİ GÜNER (Devamla) - İçlerinde anneler vardı onların, içlerinde babalar vardı onların; bunları görmediniz mi? Vicdanınız sızlamadı mı değerli arkadaşlarım? Sayın İçişleri Bakanı, vicdanın sızlamadı mı televizyon izlediğin zaman? Sayın Vali, vicdanınız sızlamadı mı? Sayın emniyetçiler, vicdanınız sızlamadı mı onlara vurduğunuz zaman? (CHP sıralarından alkışlar) Niye vuruyorsunuz? Halkınızı dövüyorsunuz, halkınızı!
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) - Bağırmadan konuş!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ne bağırıyorsun?
RAHMİ GÜNER (Devamla) - Halk dövülmez, halk sevilir ama siz bunu yapmıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Çıkıyor, Ankara Valisi diyor ki: "Provokasyon var." Ne provokasyonu arkadaş? Kim yapacak bunlara provokasyonu?
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) - Siz provoke ediyorsunuz?
RAHMİ GÜNER (Devamla) - Kim bunlara işkence yapacak? Açıklasınlar bunu. Açıklama yok. Bir durum da yok. Yazık değil mi bu halka?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
RAHMİ GÜNER (Devamla) - Neden eziyorsunuz halkımı değerli arkadaşlarım? Ne yaptı bu halk? Askerlik görevini yapar, vergi görevini yapar, İş verirsen çalışır, var mı bunun başka şeyi? Devletine saygılıdır ama siz üniter devleti yıkmaya, Türkiye'nin Misakımillî hudutlarını bölmek isteyen ve bu uğurda şehit olan askerlerimize, güvenlik görevlilerimize bile saygılı değilsiniz. Onlara "kelle" diyen siz değil misiniz değerli arkadaşlarım? İşte, bakın, siz, 30-40 bin kişinin ölümüne sebebiyet veren Sayın Öcalan'a "Sayın Öcalan" demediniz mi Öcalan'a değerli arkadaşlarım? (AK PARTİ sıralarından "Sen diyorsun" sesleri, gürültüler)
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) - Sen diyorsun!
RAHMİ GÜNER (Devamla) - "Sayın Öcalan" demediniz mi değerli arkadaşlarım siz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) - Sen dedin!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sen söyledin.
RAHMİ GÜNER (Devamla) - Hayır, yanlış anlamayın "Sayın Öcalan" demediniz mi ve bundan ceza yemedi mi adamınız değerli arkadaşlarım? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Kendin söyledin, kendin.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
RAHMİ GÜNER (Devamla) - Şimdi, çıkıp, bağırmayın
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Şimdi tutanakları göreceğiz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
RAHMİ GÜNER (Devamla) - Sizin yerinizde olsam, yüzüm kızarır, sizin yerinizde olsam çıkıp şu kürsüden konuşmam. Siz Atatürk'ün şu Büyük Millet Meclisini
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SUAT KILIÇ (Samsun) - Hadi canım, hadi oradan!
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) - Özür dile!
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güner.
RAHMİ GÜNER (Devamla) - Sayın Bakanın, Sayın Başbakanın derhâl istifa etmesi lazım, çekilmesi lazım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güner.
RAHMİ GÜNER (Devamla) - Ben, Türkiye'nin bu iktidar giderse başarılı olacağı görüşündeyim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, şimdi Hatip konuşurken hitabının bir yerinde terörist başıyla ilgili "Sayın" ifadesini kullanmıştır, tutanaklardan çıkarılmasını ya da düzeltilmesini istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - O yanlış, dili sürçtü.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Milletin Meclisinde, milletin kürsüsünde terörist başına "Sayın" hiç kimse diyemez.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Başbakanın diyor, Başbakan.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Vekil lütfen sözünü geri alsın.
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) - Bir dil sürçmesini dahi kullanacak kadar aşağılara düştünüz.
RAHMİ GÜNER (Ordu) - Benim baştan beri savunduğum, baştan beri söylediğim
Sayın İçişleri Bakanının Abdullah Öcalan'la özel ve gizli görüşmelerine karşı çıkıyorum.
BAŞKAN - Tamam, tutanaklara geçti.
RAHMİ GÜNER (Ordu) - Ona "Sayın Öcalan" dememin imkânı yok. (AK PARTİ sıralarından "dedin, dedin" sesleri)
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) - Dedin.
BAŞKAN - Sayın Güner, anladım, tutanaklara da geçti
RAHMİ GÜNER (Ordu) - Öcalan "Sayın" değildir!
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) - Böyle hata yapamaz!
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) - Otur yerine!
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Dil sürçmesi!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Hata oldu yani!
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) - Böyle hata olmaz!
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) - Hata oldu.
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) - Ne diyorsun! Yani şu olayı büyütecek misin! (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.