Rıdvan Yalçın veCezaevi sorunları

Rıdvan Yalçın veCezaevi sorunları

Anneleriyle beraber cezaevlerinde kalan çocuklar için, anneleriyle bu olumsuz şartlarda beraber kalıp aynı cezayı çekmek zorunda kaldıklarını belirterek, bu kadınlar için "çocukları belli bir yaşa gelecekleri zamana kadar bu durumdaki kadınların cezaların

Milletvekili Rıdvan YALÇIN, ceza evlerinde yatmakda olan hükümlü tutuklular la çalışanların sorunlarına değindi.

Anneleriyle beraber cezaevlerinde kalan çocuklar için, anneleriyle bu olumsuz şartlarda beraber kalıp aynı cezayı çekmek zorunda kaldıklarını belirterek, bu kadınlar için "çocukları belli bir yaşa gelecekleri zamana kadar bu durumdaki kadınların cezalarının ertelenmesini mümkün kılacak düzenlemeler mutlaka yapılmalıdır" dedi.
 
infaz koruma memurlarının çalıştıkları zor şartlarıda dile getiren YALÇIN, kolluk birimleriyle aynı görevi yapan bu arkadaşlarımızın özlük hakları bakımından ayrı tutulmalarının eşit işe eşit hak ilkesine uymadğını belirtti.

İmralı da yapılan düzenlemlerede değinen Sayın Rıdvan YALÇIN bir çok insanımız kötü şartlarda cezalarını çekmekteyken terörist başına sağlanan konforu eleştirdi.

Rıdvan Yalçın veCezaevi sorunları

2010 Yılı Bütçe görüşmelerinde, Ceza evleri, iş yurtları ve Adalet Akademisi başkanlğı bütçeleri hakkında, MHP Grubu adına konuşan Ordu Milletvekili Rıdvan YALÇIN, ceza evlerinde yatmakda olan hükümlü tutuklular la çalışanların sorunlarına değindi. Anneleriyle beraber cezaevlerinde kalan çocuklar için, anneleriyle bu olumsuz şartlarda beraber kalıp aynı cezayı çekmek zorunda kaldıklarını belirterek, bu kadınlar için "çocukları belli bir yaşa gelecekleri zamana kadar bu durumdaki kadınların cezalarının ertelenmesini mümkün kılacak düzenlemeler mutlaka yapılmalıdır" dedi. infaz koruma memurlarının çalıştıkları zor şartlarıda dile getiren YALÇIN, kolluk birimleriyle aynı görevi yapan bu arkadaşlarımızın özlük hakları bakımından ayrı tutulmalarının eşit işe eşit hak ilkesine uymadğını belirtti.
İmralı da yapılan düzenlemlerede değinen Sayın Rıdvan YALÇIN bir çok insanımız kötü şartlarda cezalarını çekmekteyken terörist başına sağlanan konforu eleştirdi.

MHP GRUBU ADINA RIDVAN YALÇIN (Ordu) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; Ceza İnfaz Kurumları ile İş Yurtları ve Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum. Konuşmamın başında yüce Meclisin değerli üyelerini saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,

Türk parlamento geleneğinde bütçe görüşmeleri, her zaman en ilgi çekici Meclis faaliyeti olagelmiştir. Hesap sormanın, hesap vermenin bütüncül örnekleri sergilenen bütçe görüş-melerinde AKP iktidarlarına kadar genellikle ciddiyet, zarafet, letafet hâkim olmuştur. Ne yazık ki, bu ö-nemli Meclis faaliyeti, haklı eleştirilere bile tahammülün olmadığı, Meclis Başkanı ve milletvekillerinin nezaket dışı sözlere maruz kaldığı, entelektüel derinliği sıfıra yakın cevapların verildiği hazin bir tabloya dönüşmüştür. Yeni bir yıla sayılı günler kala, özlenen, beklenen tablo elbette bu olmamalıdır.
Sayın milletvekilleri, bu görüşmeleri milletçe elimizin yüreğimizde olduğu karamsarlık iklimi içerisinde gerçekleştiriyoruz. Sayın Genel Başkanımızın, İktidarın adını koymakta zorlandığı süreci aylar önce "yıkım projesi" olarak nitelendirip, bu sürecin bin yıllık kardeşliği bozacağı, milletimizin arasına husumet tohumları ekeceği, milletimizi etnik temelde ayrışmaya, ayrışmanın çatışmaya, çatışmanın bölünmeye dönecek sonuçlara ilişkin uyarıları İktidarca dikkate alınmamış, üzülerek ifade ediyorum ki bugün milletimiz bu gerçeklerle yüzleşir hâle gelmiştir. Temennimiz odur ki İktidarın daha fazla zaman kaybetmeden, geri dönmenin herkes için anlamını yitirmediği bir zaman aralığı içinde bu tehlikeli inat-tan vazgeçmesi, kaybolmuş kanun hâkimiyeti ve toplumsal huzuru tekrar temin edebilmesidir.
Sayın milletvekilleri, bütçesi üzerinde konuştuğum ceza infaz kurumları birçok açıdan, sanıldığından daha önemli bulunmaktadır. Uzun bir süre, cezaevleri, devlet otoritesinin bulunmadığı, âdeta terör örgütleri ve organize suç örgütlerinin yeni üye devşirip eğitim verdikleri, hukuk kurallarından ziyade kendine özgü kuralların geçerli olduğu yerler olarak varlığı sürdürmekteyken, 57'nci Hükûmetin cesur çaba ve çalışmaları sonunda önemli ölçüde rehabilite edilmişlerdir. Ceza infaz kurumlarında, tutuklu ya da hükümlüler gözüyle bakıldığında, alınan bütün önlemlere, oluşturulan sosyal bilince rağmen hâlen sonu ölümle bitebilen kötü muamele örneklerine rastlanabilmektedir, bu durum asla kabul edilemez. Bu uygulamaları yapan personel, er geç, yaptığının hukuki karşılığını göreceğini, memur olduğu kuruma hükümlü olarak geleceğini ve işini kaybedeceğini aklından çıkarmamalıdır. Hem vicdanları yaralayan ve hem ülkemizin onurunu zedeleyen bu uygulamaların tekrar etmemesini diliyorum.
Değerli milletvekilleri,

Ceza infaz kurumlarında yaşanan bir diğer önemli sorun ise kapasitenin bir hayli aşılmış olması gerçeğidir. Sayın Bakanın Komisyonda verdiği rakamlar esas alınsa bile, on binlerce insanın insanlık onuruyla bağdaşmayacak şartlarda bulunduğu saklanamaz bir gerçektir. Ne kadar dilesek de suç ve suçlu olmayan bir dünya tasavvur edilemeyeceğine göre, devlet, yeterli sayıda, modern gereklere uygun, yalnızca yaptığını ödetme mantığıyla değil aynı zamanda bir terapi ve tekrar topluma kazandırma fonksiyonları da olan infaz kurumları yapmalıdır. Bu hatta çocukları belli bir yaşa gelecekleri zamana kadar bu durumdaki kadınların cezalarının ertelenmesini mümkün kılacak düzenlemeler mutlaka yapılmalıdır.
Sayın milletvekilleri,

Farklı suçlardan birçok insanımız kötü şartlarda cezalarını çekmekteyken zaman zaman bazı terör örgütü liderleriyle suç örgütü liderlerinin ayrıcalıklı, lüks şartlar içinde bulunmaları kamu vicdanını yaralamaktadır. Vatandaşımız "Nasıl olur da devlet bu insanların cezaevlerinden çetelerini ve örgütlerini yönetmelerine müsaade eder? Devletin üst düzey bürokratları nasıl bunların ayağına gidip bu propagandanın parçası olur?" sorularını sormakta ve doğrusu bu durumu anlamakta zorlanmaktadır. Bunlar yetmiyormuş gibi, şimdi, basındaki haberler doğruysa Avrupa Birliğinden bir heyet inceleme için ülkemize Dışişleri Bakanlığınca davet edilmiştir. Bu nasıl bir komplekstir, bu kadar küçülme ne uğruna yapılmaktadır; doğrusu anlamak mümkün değildir.

Sayın milletvekilleri,

Ceza infaz kurumlarında çalışmakta olan kurum müdüründen idare memuruna, infaz koruma memurundan hizmetlisine kadar tüm çalışanlar çok zor şartlar altında ve stresli bir ortamda görev yapmaktadırlar. Bu noktada en büyük sıkıntıyı çeken de resmî ve dinî bayramlar dâhil yedi gün yirmi dört saat sistemiyle haftalık çalışma saatlerini aşarak çalışan, kapalı ve stresli ortamın getirdiği sıkıntıların yanında türlü saldırılara ve tehditlere maruz kalan infaz koruma memurlarıdır.

Yaptıkları görev bakımından benzer görevleri yapan kolluk kuvvetleri gibi emniyet ve güvenlik hizmetleri sınıfında olmaları gerekirken, idari hizmetler sınıfına dâhil edilen infaz koruma memurları, bu nedenle, benzer görevleri yaptıkları sınıfların sahip oldukları fiilî hizmet zammı, yıpranma tazminatı, nöbet ücreti, emekli olduktan sonra silah taşıma ruhsatı gibi özlük ve sosyal haklardan mahrum bırakılmışlardır. Özlük haklarına gelince genel idari hizmetler sınıfından sayılan infaz koruma memurları, sendikal haklara gelince ilgili yasalar gereği güvenlik ve asayiş hizmeti verenlerle eş kılınarak, sendika kurma hakkından mahrum bırakılmışlardır. Bu durum, her şeyden evvel "eşit işe eşit hak" ölçüsüne aykırı olduğu gibi Anayasa'mıza da aykırı bulunmaktadır.

Daha önce de bir vesileyle belirttiğim gibi, infaz koruma memurları, mevcut düzenlemeyle, emekli olduktan sonra silah ruhsatı almak için normal vatandaşlar gibi harç ödemektedir. Bir emekli memur için oldukça yüksek olan bu harçtan infaz koruma memurları mutlaka muaf tutulmalıdır. Bir infaz koruma memurunun silah taşımasına esas ihtiyacı emekli olduktan sonra başlamasına karşın, kendilerinden harç istenmesi yaptıkları işi ciddiye almamak, mesleğin risklerini önemsememek olarak değerlendirilmektedir. Bu konuda, yakın zaman içinde Meclise geleceğini tahmin ettiğim ateşli silahlara ilişkin yasa bir çözüm zemini olur diye temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri,

Dikkat çeken bir başka durum ise son zamanlarda ceza infaz kurumlarında çalışan personel arasında intihar edenlerin sayısında önemli bir artışın olmasıdır. Basından takip ettiğimize göre, son bir yılda değişik il ve cezaevlerinde görev yapan 7 personel intihar etmiştir. Bu, çok üzücü olduğu kadar, sayı bakımından da oldukça düşündürücüdür. Bakanlığın böyle bir çalışması var mıdır, bilemiyorum ama bir an evvel konuyu araştırıp önlem almasını Bakanlığa tavsiye etmekteyim.
Sayın milletvekilleri,

AKP iktidarları, suç patlamasının yaşandığı, hükümlü ve tutuklu sayısında rekorlar kırılan bir dönem olmuştur. 2002 yılında hükümlü ve tutuklu sayısı 59 binlerdeyken, bugünlerde 120 binlere ulaşmış bulunmaktadır. Ceza infaz kurumlarındaki aşırı yığılmalar, pek söylenmese de, her zaman bir af gerekçesi olmuştur. Modern devletlerin hiçbir zaman başvurmadığı bu yöntemin defalarca denendiği ülkemizde umulan sonuçların aksine, çıkan insanların bir çoğunun başka insanlara daha büyük zararlar vererek geri dönüşüne tanıklık ettik. Bu nedenle, affın bir çözüm olarak düşünülmesi yerine suç ve ceza çerçevede, anneleriyle birlikte infaz kurumlarında kalan masum yavrularımız için ileriki yaşlarında etkileri en aza inecek şartlar oluşturulmalı ve politikalarının gözden geçirilmesi, ekonomik suçlara ekonomik cezaların düşünülmesi ve en önemlisi belli sınıra kadar olan cezaların kamuya yararlı işlerde çalışma ya da benzer yöntemlerle infazının daha yaygın kullanımının düşünülmesi hem devletimiz ve hem vatandaşlarımız için daha hayırlı olacaktır diye düşünmekteyim.
Sayın milletvekilleri,

Toplam sayıya göre çok az hükümlünün faydalanabildiği iş yurtları önemli bir işleve sahiptir. Hükümlülerin hem meslek öğrenip hem kazanç sağladığı ve ayrıca sosyal güvenliklerinin temin edildiği bu sistem şartları daha iyileştirilerek yaygınlaştırılırsa hükümlülerin cezalarını tamamladıktan sonraki yaşamlarına uyumları çok daha kolay olacaktır diye düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri,

Kalan zamanımı Adalet Akademisi Başkanlığı bütçesi üzerinde kullanmak istiyorum. Temelde hukuk uygulayıcılarının eğitimleri için kurulmuş olan Adalet Akademisinin kuruluş yasasında bilimsel, idari ve mali özerkliği bulunduğu belirtilmektedir. Ne var ki akademinin kanunda belirtilen diğer üyeleri yanında Adalet Bakanının, Bakanlık Müsteşarının, Ceza İşleri Genel Müdürünün, Hukuk İşleri Genel Müdürünün, Kanunlar Genel Müdürünün, Avrupa Birliği Genel Müdürünün, Personel Genel Müdürü ile Eğitim Dairesi Başkanlarının da Akademinin Genel Kurul üyesi olarak belirlenmiş olmaları karşısında bu özerkliğin aslında bir anlamının olmadığı da ortaya çıkmaktadır.

Bu sakat mantıkla oluşturulmuş akademinin hâkim-savcılar için verdiği son eğitimden sonra mesleğe kabul için sınav yaptığı, hâkim-savcı adaylığına kabulde 2 üyesiyle komisyonda bulunduğu gözetildiğinde kuvvetler ayrılığı prensibi ile ne ölçüde tezat içerisinde olduğu daha iyi anlaşılacaktır diye sanıyorum. Ülkemizde mesleğe kabule kadar yani hâkim-savcı adaylığı döneminde hâkim-savcı adaylarının yargı erkinin değil yürütme erkinin bir unsuru olarak genel idari hizmetler sınıfında sayılıyor olmaları, hâkim, savcı adaylarının yetişmelerindeki bu en önemli evrede klasik memur refleksleriyle şekillenmesine neden olmaktadır.
Her zaman göze batmayan, hukuka, erkler ayrılığına saygılı yönetimler döneminde çok fark edilmeyen bu hususlar, yüksek yargı organlarının dinlenildiği, en önemli soruşturmaları yürüten başsavcıların dinlenildiği, yargının kurumsal olarak topyekûn baskı altına alınmaya çalışıldığı dönemlerde daha da çarpıcı hâle gelmektedir. Gerek Meclis eliyle gerek yargı eliyle gerek basın ve sivil toplum kuruluşları eliyle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
…denetlenmeyi kabullenmeyen, demokrasiyi içselleştirememiş iktidar mensupları, geçmişte de dönemleri bittikten sonra hukuka en çok ihtiyacı olan insanlar olmuşlardır.
Hukukun herkese bir gün lazım olacağını hatırlatıyor, bütçenin kurumlarımıza ve milletimize hayırlı olması dileklerimle yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.