TECRÜBELİ BİRİ OLARAK YAZIYORUM
Bu ilde siyaseti yada bir spor kulübünü yönetmek biraz hoşgörü yada sabır ister. Ne oldum delisi insanların mevki sahibi olduklarında yarın onlar içinde günün doğacağını hesap etmezler, gerilim, kavga siyaseti ile itediğini elde edebileceğini sanırlar.
TECRÜBELİ BİRİ OLARAK YAZIYORUM
Bu ilde siyaseti yada bir spor kulübünü yönetmek biraz hoşgörü yada sabır ister.
Ne oldum delisi insanların mevki sahibi olduklarında yarın onlar içinde günün doğacağını hesap etmezler, gerilim, kavga siyaseti ile itediğini elde edebileceğini sanırlar.
Ama sakın “armut” deyipte geçmeyin. Ondaki ilk iki harf çok insanım diyen mahlukta kalmamış durumda. Senin ne kadar güçlü olduğun önemli değil, al ellerini, gözlerini kapa, ne görürsün, hiç, ama sen görmüyorsun diye koca bir alemi yokmu sanırsın…?
Ben mesela, karşısında olduğunu sandığı rakiplerine yada hocayım diye takım çalıştıran tenik adamlara şunu derim, başımıza sizler zaman zaman medyada su atmıyorsunuz, toprakta, resmen ikisini karıştırıp kerpiç atıyorsunuz ki, kafamız yarılsın diye. Bugün kol kola olanlar yarın azılı düşmanda olabilirler.
O zaman avantacı, beleşci, yalakalar olduğu, yokuş gibi sayfi fakirlerin arttığı toplumda “sevği hoş görünün kardeşidir demek” doğru olurmu? Bir maçı, işi, siyasi geleceğini, kazanma hırsını yitirenler kaybetme hastalığından sözcüklerle kurtulmak isterler, Ugur hocada bu hastalığı yaşadı ve gitti.
Ölümlü hayatta ıstırap çekerek yaşayanlar başkasının acısını derdini iyi anlarlarda niye susarlar ki? Ömer Hayyam derki;” insanları ya sırtımıza alıyoruz yada ayağımızın altına, bir türlü yan yana olmayı öğrenemedik.” Teretüt edersen o bacak seni taşımaz, sen ona yürü de o kendisi gider. Ama yok ille birisi Ordu da bir şeyi yürütecek..
Senin binlerce evin olsada en sonunda seni kovmayacak olan yalnızc mezarındır. Onun için iki yüzlülerle değil, delikanlı insanlarla el ele ol ki, düşmanın onlardan olsun. Bakıyorum yeni nesil herşeyi silip atmış. Ya benzin pompalıyorlar,ya garsonluk yapıyorlar yada birileri için uşaklık…
Bu kalp hiç kırılmasın bence..Onun içinde düzgün adamların idare ettiği bir eğitim düzeninin hakimi olabilmeliyiz ki, alnımızı secdeye, kafamızı yastığa koyduğumuzda bugüne şükür, herşey düzgün oldu diyebilmeyi hak edelim.
Bakıyorsun ögretmen evinin kokusunu şimdi okul müdürlerine yollanan elamanlarınız burda yemek yedi yalanları ile faturalandırmaya çalışmalar, aklamaya bin bir bahane aramalar, yurt dışı yurt içi gezilerinde müdürlerin işareti ile asla olmaması gereken torpil, arkadaş hatırı yada himmetle ögrenci seçimi gibi ayıp, utanılacak olayları son birkaç aydır yaşar olduk..Tuh ki tuh.
Bunlar hakikaten idarecimi, yoksa öylesine himmetin koltuk verdiği yeteneksiz insanlarmı? Çocuk ayrımıda ne böyle. Desinlerki biz öyle seçim yaptıkki, her ögrencinin ingilizcesi süper! Hatır yok, kura çok…! Ellerini sıkayım, özür dileyeyim.
Nerdeeeee!
Banane her işleri çatallı olanların kimler olduğunu sorsan kimse caddede bile bilmiyor. Bizim zamanımızda, il müdürü, yardımcıları, şubemüdürleri hakikatli isimlerden olur. Tanımayan Ordulu az olurdu..Torpil, kayırma, yalana bulanmışsa eğitim, ordan cücük çıkmaz bilesiniz.
Neyse yoruldum. Tecrübemle yazıyorum. Bu işlerde önce devletin bekası sonrada şahsiyet..Gerisi çamurun karasıdır ki insanı felakete götürür. Siyasetide böyle, sporu da.
İllede doğruluk, dürüstlük..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.