Tuncer Engin: Dayan Be Fehmi..!
Bundan sonra böyle yaşayacaksam, evime döndüğümde başka bir serviste, başka insanlarla bu yaşantım devam edecekse, burayı özleyeceğim. Boşalan yatağıma da belki yeni bir böbrek hastası gelip daha sağlıklı bir yaşam için, servis hemodiyalizin kulüp üyesi o
GÖRDÜKLERİMİZ DUYDUKLARIMIZ...
Tuncer Engin
DAYAN BE FEHMİ…!
Beterin beteri vardır. Derler ya..çok doğru bir tanımlama bence.. Sağlık herkes için beklenen iyi temennilerin en başında gelen bir söylem.
Ne demişler “ Önce Sağlık” derken zaman zaman insanın şeker yüzünden metabolizması bozuluyor
Halk arasında Şeker hastalığı “DİYABET” olarak bilinen bu rahatsızlık insanın genlerinde olan daha sonraları da bazı yaşlarda ve şartlarda ortaya çıkabilen bir hastalık. Küçük yaşlarda bu hastalığa yakalanıldığı gibi ilerleyen yaşlarda da Diyabet yani Şeker hastalığı ile insanoğlu her koşulda karşılaşmaya adaydır.
Ailede varsa da mutlaka bir gün kapınızı çalabilir..
Onun içindir ki sağlığımıza her daim şükredeceğiz biliyorsun İstanbul’a gitmiştim aynı sıkıntının tahribatı yüzünden Kalp ameliyatı oldum. Sende Kalp Anjiyosu olmuşsun sevinçli haberini aldım sevindim biliyorsun kardeş “ Beterin Beteri vardır”
Dayan be Fehmi.. Yaz geliyor kısmetse Çeşme önünde Tanker Murat’ın yerinde balık yiyeceğiz..denize gireceğiz.
DİYABET..ŞEKER HASTALIĞI
Diyabetin açılımı ise Google’da şöyle tarif ediliyor:
Diyabet diğer adıyla Şeker Hastalığı sık görülen ciddi sonuçlara yol açar.
Vücutta Pankreasın ürettiği insülinin yetersizliği veya eksikliğinden kaynaklanır. İnsülin olmayınca besinlerden aldığımız şeker ve diğer besin unsurları ihtiyaç duyan hücrelere giremez. Böylece hücreler şekersizlik çekerken kanda şeker normal değerlerin üstüne çıkar.Kanda şekerin çok artması zehir etkisi yaratır ve vücudun tüm hücrelerini tahrip eder…
Şeker hastası olan ve Ayvalık’ta yaşayan Av. Fehmi Bayraktar bugünlerde bu hastalıktan kaynaklanan ileri safhası olan Böbrek yetmezliği ile haftada üç gün dört saat Diyalize giriyor.
Hastane anılarını bilgisayar ortamında yazıp bize gönderdi Avukat gazeteci arkadaşımıza acil şifalar diliyoruz ve tekrar geçmiş olsun dileklerimizle yayınlıyoruz..
SERVİS HEMODİYALİZ
07. Nisan. 2011 – Akşam üstü ( İzmit Üniversite Hastanesi)
İki buçuk saattir makineye bağlıyım.
Göğsümden açılan bağlantı yerinden makinenin kablolarına bağlı olduğum için sağa-sola rahat dönemiyorum.
Kollarım tutulmaya, sırtım, kalçam ağrımaya başladı.
Daha bir buçuk saat var bitmesine. Had safhadaki kronik diyaliz hastalarının makineye bağlanma süreleri, haftanın üç günü ve her seferinde dört saat.
Lüks kumarhanelerdeki kollu para makineleri boyutundaki renkli ışıkları yanıp sönen, sürekli sinyaller veren bu makine, böbrekleriniz hiç çalışmıyorsa size böbrek görevi yapıyor. Kanınızı biriken zararlı maddelerden temizliyor, böbrekler süzüp dışarı gönderemediği için, vücudunuzda biriken ve çeşitli organları zamanla bozan suyu dışarı atıyor.
Her seansta 2-3 kilo!
Bundan sonra artık böyle yaşayacağınız size ilk söylendiğinde, allak-bullak oluyorsunuz. “Böyle nasıl yaşayacağım?” ile başlayan “Artık ölsem, daha iyi” ile devam eden büyük bir şok.
Sonra, diyaliz sırasında yıllardır aynı şekilde yaşamını sürdüren çocukları, her yaşta kadın ve erkekleri görüyorsunuz. Eğer hayatınızın ‘ununu elemiş eleğini asmış’ bir dönemindeyseniz, sakinleşip biraz duruluyorsunuz. Ama o “Böyle nasıl yaşarım? Buna nasıl katlanacağım?” duygusu, özellikle diyalizin ilerleyen saatlerinde ve ertesi gün yeniden makineye bağlanmaya giderken sizi hep kovalıyor, yakanızı bırakmıyor.
Cevval Hemşire benim halimi fark edince, “Haftanın üç yarım günü kulübüme gidiyorum, diye düşün”, dedi. Fena değildi, oldukça işe yaradı. Bir de, yıllardan beri makineye bağımlı yaşayıp artık ara öğünlerini, çaylarını yanlarında getirerek makineye bağlanan, hemşirelerle günlük hayatın dertlerinden, televizyon dizilerinin son dedikodularından kapı önüne çıkmış komşular gibi bahseden hastaları görünce, dayanmak ve yaşamı sürdürmek için siz de onlara ayak uydurmaya çalışıyorsunuz.
Hemodiyaliz servisi hemşireleri… Aynı anda makineye bağlı 12 hasta ile (bu sadece 4 saatlik bir seans için) 8 saatte iki katı hastaya bakıyorlar. 5-6 günlük hayat gerillası kadın görevli! Diyaliz sırasında ağlayıp sızlayan mı istersin, tansiyonu düşüp veya fırlayıp fenalaşan mı, yoksa benim gibi yeni hasta olmanın şokunu yaşayan mı? Hepsi, herkesle ilgilenen süperwoman’lar… Arada bir yorgunluktan ve gerilimden ağızlarından ufacık bir azar çıkınca, hemen ardından bir şaka ile gönül almayı, moral yükseltmek için hep neşeli görüntüler vererek çalışmayı öyle güzel beceriyorlar ki!
Bunları biraz anlatmak istiyorum. Yaşları, kıdemleri, ailevi konumları (evli, bekar) vb. farklı, ama ortak bir yanları var. Her sabah 8’de ilk seansın hastaları gelip mesai başlar başlamaz, hızla işe koyuluyorlar. Çünkü kısa öğlen aralarında bile, diğer seansın hastalarını makineye bağlamak için koşuşturma durmuyor. Nöbetleşe yemeklerini yiyip hızla işbaşına dönüyorlar. Serviste bazen sakin, bütün makinelerin sessizce çalıştığı nefes alma anları olmuyor değil. Ama en fazla 5 dakika! Ya bir makineden yükselen yanıp sönen ışıklı uyarı sinyali, ya makineye bağlı hastalardan birinin inleyip yardım istemesi, o sükunet anlarını her seferinde kesiyor. Hadi, koşuşturmaya devam! Çok az işyerinin bu yoğunlukta bir mesaisi vardır. Buna karşılık ek bir ücret veya yıpranma tazminatı alıyorlar mı, diye merak edip sordum. Emeklerini karşılayacak pek bir şey yok.
Cevval Hemşire, ekibin kıdemlilerinden; evli ve biri henüz bakıcıda olmak üzere iki çocuk büyütüyor. Hep neşeli ve hareketli. Arada takılma babında hastalara ufak fırçaları, sataşmaları da eksik etmiyor. Ama ilk yabancılık geçtikten sonra “Bana da bir şeyler söylese!”, diye beklerken buluyorsunuz kendinizi.
Şefkat Hemşire, servisin şefkat şampiyonu. Ne olursa olsun, iyilik dolu bakışları ve ufak dokunuşlarla hastaları teskin eden elleri bunlara ihtiyaç duyanların hep üzerinde. İyiliğe, şefkate kim ihtiyaç duymaz ki? Sürekli inleyip bağıran ağır bir hastanın bile, servisin genç doktor hanımı sevecenlikle dolu birkaç söz söylediğinde sakinleştiğini gördüm.
Ayrıca, iki erkek, iki de kadın yardımcı görevlilerimiz var. Erkekler, oğullarımız gibi. Her seslenişimizde yanımızdalar. Kadınlar da öyle… çok iyi eğitim aldıkları ve gayretli oldukları belli.
Bütün bunlar, sanırım bir orkestra şefinin yarattığı uyumun, iyi idare edilen bir senfoniyi andıran akışı gibi. Onu daha tanımadım. Ama servise acilen ilk getirildiğim akşamüstü, mesai saati bitmiş olmasına rağmen, göğsüme diyaliz makinesinin bağlanabilmesi için operasyon yapan o idi. Üstelik, kazadan ötürü bacağında sorun varken. Ortalarda, sağlık sorunundan olacak, bu aralar pek gözükmüyor ama elinin ve tarzının her tarafa değdiği servisin işleyişindeki akıştan belli.
Bundan sonra böyle yaşayacaksam, evime döndüğümde başka bir serviste, başka insanlarla bu yaşantım devam edecekse, burayı özleyeceğim. Boşalan yatağıma da belki yeni bir böbrek hastası gelip daha sağlıklı bir yaşam için, servis hemodiyalizin kulüp üyesi olacak.
Av Fehmi Bayraktaroğlu
http://ordudegisimgazetesi.tr.gg/Tuncer-Engin.htm
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.