YEMİN YALANI
Anayasalar, Devletleşmiş toplumların siyasal yapısını belirlerken, sosyal, kültürel ve ekonomik faaliyetlerinde de yol ve yöntem kılavuzluğu yaparlar. Birlikte yaşamanın, ulus olmanın kodlanmış genetiğidir, hücresel yapısıdır. Devlet yapısının sağlamlığ
YEMİN YALANI
ABDULLAH AYDIN
[email protected] Seçilenler ve önemli göreve getirilenler işe "Yemin" etmekle başlarlar. Bu eylem hukuk ve hakkaniyet içinde görev yapmanın güvencesi olarak sunulup, Anayasanın ve yasaların egemenliği kabul ediliyor demektir. Görev alanlar da, sınırlarının nerede başlayıp, nerede bittiğini öğrenmiş ve kabullenmiş oluyorlar
Anayasalar, Devletleşmiş toplumların siyasal yapısını belirlerken, sosyal, kültürel ve ekonomik faaliyetlerinde de yol ve yöntem kılavuzluğu yaparlar. Birlikte yaşamanın, ulus olmanın kodlanmış genetiğidir, hücresel yapısıdır.
Devlet yapısının sağlamlığı, Demokratik toplumun güvenilirliği, Ulusların yaşam biçimi, yurttaşların yaşam kalitesi Anayasal genlerin sağlam ve doğru kodlanmasına bağlıdır. Kodlama yanlışları, sosyal genetik kromozomlarını asli görevlerinin dışına ve iç tahribata iter ki; ülkemiz uzun yıllardan beri bu tür tahribatların yıkımını yaşıyor ve kurtulmak için neredeyse tüm zaman ve emeğini harcıyor
Günümüz Dünyasında yazılı anayasası olmayan devletler olduğu gibi, kısacık ve yüzlerce yıldır değişmeyen ve toplumuna Demokrasinin yolunu açan Anayasalarda var. Zaman akışı içinde Devletlerin ve toplumların "Sosyal Genetiklerinde" değişiklik ihtiyacı doğabilir. Asıl olan, değişikliğin toplum yararına ve mevcut sistemi daha çağdaş yönde oturtmaya yönelik olmasıdır. Değişiklik ihtiyaç ve taleplerinde en dikkat edilmesi gereken husus, toplum yararlarının, kişisel ve grupsal ihtiraslara kurban edilmemesidir
Anayasa ve anayasamıza paralel yasalar konusunda talihsiz bir ülkeyiz. Osmanlı döneminden başlamak, bir asra yaklaşan cumhuriyet dönemimiz dâhil olmak üzere, yüz elli yıldır Anayasa ve yasalar değiştirmekle uğraşırız, ama bir türlü ayakları üzerine oturtamayız
Bizi yönetin diye görevlendirdiğimiz marifetliler (!), göreve geldikleri günün ertesinde, verdikleri sözleri, ettikleri yemini unuturlar. Onlar için artık her şey kendilerinde menkuldür. Düşünceleri, önerileri ve eylemleri doğrudur! Karşıdan gelecek her türlü fikir ve eylem sakattır, doğru değildir! Ülkede var olan her yurttaş, her kurum, her parti kendilerine uymalı, kendilerine destek vermelidir(!) Muhaliflere karşı sert, kaba ve sevimsizdirler. Hiçbir karşı teze toleransları yoktur. Kendilerine has mutlak doğruları(!) herkese kabul ettirmeye çalışırlar
Türkiye, Dünya"da belki de en fazla Anayasa ve yasa ihlâline uğrayan bir ülkedir. Darbeler, muhtıralar bir yana, yasal yollarla ve seçimle iktidar erkini eline geçirenler tarafından bile defalarca anayasanın her tarafı (Değişmez maddeleri dâhil) delik deşik edilebilmiştir
AKP hükümetini yasaları paspasa çevirmekte başarılı(!) sayabiliriz. Başbakan Tayyip Erdoğan ve Hükümeti yasalara savaş açmış gibiler
Anayasaya kızgınlar, Anayasa mahkemesine kızgınlar. Gerek Anayasayı, gerekse Anayasa Mahkemesinin yapı ve kadrolarını değiştirmeye çalışıyorlar
Yargıtay"a, Danıştay"a, Sayıştay"a kızgınlar. Yüksek mahkemelerin hukuksal uygulamalarına kızgınlar, hukuku sevmiyorlar
Başbakan yüksek yargı kararlarını Ciğerlerimize kadar kan ağlatıyorlar tarif ve sızlanmasıyla, hukuksal uygulamalardan rahatsızlığını belirtiyor, çalışmalarına engelleme olarak yorumlayıp, halka şikâyet ediyor
Dış politika Başbakan için kabadayılık alanı oldu. Yönetenlerimizin dış politikada dik durmaları, onurlu davranmaları, reel politikayı ülke yararına yorumlayıp uygulamaları bize ancak gurur verir. Ancak, onurlu ve dik duruşla, mahalle kabadayılığı birbirine karıştırılmamalıdır. Veya birilerine kabadayılık taslanırken, birileri ağa-baba olarak kabullenilmemelidir
Siyasi yaşantımızda yemin, ahlâki davranışın bir delili olarak kabul görmemeli, uygulamadan kaldırılmalıdır. Bizim siyasetimizde yemin, yapılacak veya yapılması muhtemel olumsuz davranışları gizlemek doğrultusunda bir siper olarak kullanılmaktadır
Şayet yeminlerin bir etkisi olsaydı; bu ülkede topraksız köylü, yoksul ve işsiz yurttaş, bakımsız hasta ve yaşlı, okulsuz öğrenci kalır mıydı? Yeminlere uyulsaydı; Anayasa ihlâlleri, yasa ihlâlleri, darbeler, muhtıralar, sivil diktatörlük özlemleri olur muydu? Yeminler geçerli olsaydı; tertemiz oylarımızla seçtiğimiz Milletvekilleri Parti Başkanlarının ağızlarına bakar, onların her söylediğini tanrı emri gibi kabullenirler miydi?
Siyasetin ve yönetim gücünü ele geçirenlerin aldatmacası yemin töreni ile başlamaktadır. Ettiği yeminin gereğini yerine getirmeyenlere ne yapılıyor? Hiçbir şey. O zaman ne anlamı var bu işin?
Biz garip seçmenler, edilen bu yalancı yeminlere inanıp kandıkça, daha çok şeyimizin ihlâl edileceğini unutmayalım!
Bilinmeli ki; dürüst insanlar yemin etme gereği duymazlar
ABDULLAH AYDIN
[email protected] Seçilenler ve önemli göreve getirilenler işe "Yemin" etmekle başlarlar. Bu eylem hukuk ve hakkaniyet içinde görev yapmanın güvencesi olarak sunulup, Anayasanın ve yasaların egemenliği kabul ediliyor demektir. Görev alanlar da, sınırlarının nerede başlayıp, nerede bittiğini öğrenmiş ve kabullenmiş oluyorlar
Anayasalar, Devletleşmiş toplumların siyasal yapısını belirlerken, sosyal, kültürel ve ekonomik faaliyetlerinde de yol ve yöntem kılavuzluğu yaparlar. Birlikte yaşamanın, ulus olmanın kodlanmış genetiğidir, hücresel yapısıdır.
Devlet yapısının sağlamlığı, Demokratik toplumun güvenilirliği, Ulusların yaşam biçimi, yurttaşların yaşam kalitesi Anayasal genlerin sağlam ve doğru kodlanmasına bağlıdır. Kodlama yanlışları, sosyal genetik kromozomlarını asli görevlerinin dışına ve iç tahribata iter ki; ülkemiz uzun yıllardan beri bu tür tahribatların yıkımını yaşıyor ve kurtulmak için neredeyse tüm zaman ve emeğini harcıyor
Günümüz Dünyasında yazılı anayasası olmayan devletler olduğu gibi, kısacık ve yüzlerce yıldır değişmeyen ve toplumuna Demokrasinin yolunu açan Anayasalarda var. Zaman akışı içinde Devletlerin ve toplumların "Sosyal Genetiklerinde" değişiklik ihtiyacı doğabilir. Asıl olan, değişikliğin toplum yararına ve mevcut sistemi daha çağdaş yönde oturtmaya yönelik olmasıdır. Değişiklik ihtiyaç ve taleplerinde en dikkat edilmesi gereken husus, toplum yararlarının, kişisel ve grupsal ihtiraslara kurban edilmemesidir
Anayasa ve anayasamıza paralel yasalar konusunda talihsiz bir ülkeyiz. Osmanlı döneminden başlamak, bir asra yaklaşan cumhuriyet dönemimiz dâhil olmak üzere, yüz elli yıldır Anayasa ve yasalar değiştirmekle uğraşırız, ama bir türlü ayakları üzerine oturtamayız
Bizi yönetin diye görevlendirdiğimiz marifetliler (!), göreve geldikleri günün ertesinde, verdikleri sözleri, ettikleri yemini unuturlar. Onlar için artık her şey kendilerinde menkuldür. Düşünceleri, önerileri ve eylemleri doğrudur! Karşıdan gelecek her türlü fikir ve eylem sakattır, doğru değildir! Ülkede var olan her yurttaş, her kurum, her parti kendilerine uymalı, kendilerine destek vermelidir(!) Muhaliflere karşı sert, kaba ve sevimsizdirler. Hiçbir karşı teze toleransları yoktur. Kendilerine has mutlak doğruları(!) herkese kabul ettirmeye çalışırlar
Türkiye, Dünya"da belki de en fazla Anayasa ve yasa ihlâline uğrayan bir ülkedir. Darbeler, muhtıralar bir yana, yasal yollarla ve seçimle iktidar erkini eline geçirenler tarafından bile defalarca anayasanın her tarafı (Değişmez maddeleri dâhil) delik deşik edilebilmiştir
AKP hükümetini yasaları paspasa çevirmekte başarılı(!) sayabiliriz. Başbakan Tayyip Erdoğan ve Hükümeti yasalara savaş açmış gibiler
Anayasaya kızgınlar, Anayasa mahkemesine kızgınlar. Gerek Anayasayı, gerekse Anayasa Mahkemesinin yapı ve kadrolarını değiştirmeye çalışıyorlar
Yargıtay"a, Danıştay"a, Sayıştay"a kızgınlar. Yüksek mahkemelerin hukuksal uygulamalarına kızgınlar, hukuku sevmiyorlar
Başbakan yüksek yargı kararlarını Ciğerlerimize kadar kan ağlatıyorlar tarif ve sızlanmasıyla, hukuksal uygulamalardan rahatsızlığını belirtiyor, çalışmalarına engelleme olarak yorumlayıp, halka şikâyet ediyor
Dış politika Başbakan için kabadayılık alanı oldu. Yönetenlerimizin dış politikada dik durmaları, onurlu davranmaları, reel politikayı ülke yararına yorumlayıp uygulamaları bize ancak gurur verir. Ancak, onurlu ve dik duruşla, mahalle kabadayılığı birbirine karıştırılmamalıdır. Veya birilerine kabadayılık taslanırken, birileri ağa-baba olarak kabullenilmemelidir
Siyasi yaşantımızda yemin, ahlâki davranışın bir delili olarak kabul görmemeli, uygulamadan kaldırılmalıdır. Bizim siyasetimizde yemin, yapılacak veya yapılması muhtemel olumsuz davranışları gizlemek doğrultusunda bir siper olarak kullanılmaktadır
Şayet yeminlerin bir etkisi olsaydı; bu ülkede topraksız köylü, yoksul ve işsiz yurttaş, bakımsız hasta ve yaşlı, okulsuz öğrenci kalır mıydı? Yeminlere uyulsaydı; Anayasa ihlâlleri, yasa ihlâlleri, darbeler, muhtıralar, sivil diktatörlük özlemleri olur muydu? Yeminler geçerli olsaydı; tertemiz oylarımızla seçtiğimiz Milletvekilleri Parti Başkanlarının ağızlarına bakar, onların her söylediğini tanrı emri gibi kabullenirler miydi?
Siyasetin ve yönetim gücünü ele geçirenlerin aldatmacası yemin töreni ile başlamaktadır. Ettiği yeminin gereğini yerine getirmeyenlere ne yapılıyor? Hiçbir şey. O zaman ne anlamı var bu işin?
Biz garip seçmenler, edilen bu yalancı yeminlere inanıp kandıkça, daha çok şeyimizin ihlâl edileceğini unutmayalım!
Bilinmeli ki; dürüst insanlar yemin etme gereği duymazlar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.