BİZ BİZİZ BE!

 

                                                                                         [email protected]

 

OrduKentGazetesi olarak Geçirdiği Kalp Krizi nedeni ile

geçmiş olsun ve acil Şifalar dileğimizi  Yazarımız  Sayın Abdullah AYDIN'a tekraren iletiyoruz. 

            Bu toprakların insanına hayran olmamak mümkün değil! Her ne kadar, okur-yazarlık ve üst öğrenim konusunda geri kalmış ülkelerle eş değer olsa da, gelişkin ve yeterince gün yüzüne çıkarılamamış bir halk edebiyatına, sokak edebiyatına, ağlarken gülebilen, gülerken ağlayan, şiirde, romanda, tartışmada her türlü ironiyi, taşlamayı, övgü ve yergiyi üretebilen bir yaşam edebiyatına sahip.

            Yoksulluğuyla, ezilmişliği ile çaresizliği ile dalga geçebilen, sıkıntılarını yaşam sevincine dönüştürebilen, sosyal yok edilişine aptallık derecesine varan ölçüde tevekkül gösterebilen, geçmişi çabuk unutmaya meyilli ve hamasetle duygusal doyuma ulaşan bir toplumuz biz…

            Siyasetimizin son elli yılında iz bırakan (doğru ve yanlış) aktörlerden, figürlerden biri daha aramızdan ayrıldı. Necmettin Erbakan Seksen beş yıllık ömrünü, inandığı doğrultuda mücadele ederek tamamladı. Tanrı suçlarını affetsin!

            Bizi tarifleyen toplumsal Pandomima Erbakan’ın ölüm olayından sonra başladı ve elan devam etmekte. Kırk yıldır beğenmediğimiz, dışladığımız hatta siyaseten yok etmeye çalıştığımız Erbakan hakkında söylenenler bütünüyle riya kokuyor, sahtekârlık kokuyor. Övgü düzenler, arkasından ağlayanlar, madem Erbakan’ı bu kadar seviyordunuz, bu kadar iyi işler yapıyordu da, kurduğu her partisini niçin kapattınız, Başbakanlıktan neden indirdiniz, hapse niçin attınız, niçin büyük oranda para cezası verdiniz? Arkasından güya ağlayan, gözyaşı döken yüz binler, niçin oylarınızı verip iktidara getirmediniz? Sorunun cevabı bende yok. Cevabını riya düzenler, yalandan ağlayanlar versin!

                                   BENİM BENİM (MEİN MEİN)

            Başbakan Erdoğan Almanya’da epey esti gürledi. Avrupa’da çalışan işçilerimize yapılan eşitsizliklerden bahsetti. Haklı elbet. Ama Türkiye’deki işçilerin, işten atılanların, işsizlerin hali ne olacak hiç bahsetmedi. Almanlar, benim, benim, benim (Almanca mein, mein, mein) ifadelerinden çok çektikleri için, konuşmalarındaki ‘Sahip edası söyleminden ürktüler. Bild Gazetesi de Erdoğan’ı ‘Nefret Vaizi’ (Hassprediger) olarak nitelemiş ve toplumlarının rahatsızlığını dile getirmiş. Günümüz Demokratik sistemlerinde temel öğenin ‘Ben’ değil, ‘Biz’ olduğu, Başbakanımızın aklına pek yatmıyor galiba!

                                   ARAZİMİ VERİRİM

            İnsan öldürtmek ödüllendirilir mi? O iş öldürülenlerin sayısına bağlı(!) Şayet öldürülenler binlerle ifade ediliyorsa, neden o işi yaptıran ödüllendirilmesin?(!) Az iş mi kırk bin kişinin ölümüne sebep olmak! Kimi çevreler Abdullah Öcalan’a ev hapsi istiyorlar. Ufuk Uras’a bu yetmemiş olacak ki, cömertlik ve âlicenaplık örneği göstererek, Abdullah Öcalan’ın rahat etmesi için yapılacak kâşane için arazisini verebileceğini söylüyor. Ey Ufuk Uras! Aklınca, memlekette sosyalistlik satıyorsun. O araziyi bir iki yoksula versen, onlarda hayatlarını kurtarsalar daha iyi olmaz mı? Ver şu araziyi yoksullara da, Türkiye, sosyalist Milletvekili nasıl olurmuş görsün be kardeşim(!)

                                   YER DARLIĞI

            Adalet Bakanı mı Adaletsizlik Bakanı mı olduğuna tarih karar verecek. Sadullah Ergin, yer darlığı nedeniyle Silivri Ceza Evinde (Ceza evi mi, toplama kampı mı belli değil) tutuklu bulunan gazeteciler Sayın Mustafa Balbay ve Sayın Tuncay Özkan’ın tek kişilik hücrelere nakledildiğini söyledi. Sadullah Ergin’in Matematik ve Fizik mantığına göre, her odaya bir kişi yerleştirirsen, Silivri’de daha çok kişiye yer açma imkânı doğacak. Örneğin: on kişi bir koğuşta kalıyorsa, hemen on odaya birer birer dağıtın, alın size yeni boş mekânlar(!) Aslında %42 nin hepsi hak ediyor Silivr’yi. Hepsini doldursak yer daha da genişler ve rahat ederler! Ne mantık, ne zekâ ama(!) Tam bize göre!

                                   BÖLGE PATLAYABİLİR

            Terör örgütü ‘pasif savunmadan aktif savunmaya geçecekmiş’! ‘Bölge her an patlayabilirmiş’! Kim diyor bunu? Bu ülkenin yasalarını yapmakla yükümlü bir Milletvekili. Bu söylemler bir ikaz değil, açık bir komut ve tehdit. BDP’ eş başkanı terör örgütüne işareti çakıyor; ‘harekete geçebilirsiniz’ diyor. Nerede söylüyor bunu? TBMM çatısı altında. Al sana kürsü dokunulmazlığı, al sana Demokrasi! ‘Yeme, yanında yat…

                                   TEŞEKKÜRLER

            Kime? Elbette Fransa Devlet başkanı Sarkozy’e. Neden. Açık konuştuğu, bizi kandırmaya çalışmadığı için. Ama Bizim Başbakan kızıyor; ‘bizi AB’ye almayacaksanız açık söyleyin. Almayacaksanız eyvallah’ diyor. Be kardeşim: bir söz daha açık nasıl söylenir? Yoksa adam kulağımıza huni takıp huniden mi üflesin? Sana diyor ki: kendi yol haritanızı kendiniz çizin. Bu takımda size yer yok! Bizim kültürümüzde ‘Lâfın hepsi deliye söylenir’ diye bir ifademiz var. Anla be kardeşim, anlayın artık! Bir kez olsun bu ülke insanına güvenin ve doğruyu söyleyin de kendi yolumuzu kendimiz bulalım!

                                   BENİM ADAYIM

            Birileri Sultanlık, Halifelik hayalleri kuruyor. Hayalleri doğrultusunda ülkemize yeni don biçiyor ve ‘Başkanlık’ sistemi öneriyor. Boşuna hayallenme; benden sana oy yok. Benim iki adayım var. Biri yıllardır Amerika’da CIA ve Pentagon tarafından eğitilen, siyasetinize hamilik eden Fetullah Gülen, diğeri de kırk bin kişiyi öldürtme tecrübesine sahip Abdullah Öcalan. Yakışmaz mı gaybanalara! Yakışır!  Yakışır!

            Bize neler yakıştırmadılar ki! Kim ne derse desin; biz biziz sapına kadar!

           

            Not: Sayın Mesut Engin’in, yazılarımı daha sade bir dille yazmam konusunda yaptığı nazik uyarıya teşekkür ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.