Abdullah AYDIN
HUKUKUN MESAFESİ
ABDULLAH AYDIN
[email protected]
Bu topraklar adı-sanı bilinmeyen bilge insanlarla doludur. Ummadığınız yerde ummadığınız kişiden, toplum yaşantısına ayna tutan, amaçları ve gerçekleri hatasız tanımlayan bir sözle karşılaşabiliyorsunuz. Halk arasında söylenen bir söz var; Şeytan, işi bitince çocuğunu d
.miş!. İnsanlar bu sözü öyle lâf olsun diye değil, içinde bulunduğu sosyal yapıyı ve bazı kişileri tanımlamak için kullanmışlar ve günümüzde de kullanılmaktalar.
Şu an yaşadığımız toplumsal ilişkiler, yukarıdaki sözün ne kadar anlamlı olduğunu gösteriyor. Yeni ve fazladan bir şeyler üretme gibi bir çaba ve isteğimiz olmadığından, birbirimizle didişmeyi, birbirimizi çelmelemeyi, birbirimizi tırnaklamayı çok seviyor ve ortaya çıkan olumsuz sonuçlardan büyük zevk alıyoruz.
Bu paralelde son günlerdeki popüler polemiğimiz (dalaşmamız), "RP"ye ait kayıp trilyon davasından Cumhurbaşkanı Gül yargılansın mı, yargılanmasın mı?". Kimimize göre yargılanmalı, kimimize göre yargılanmamalı, kimimize göre ise, amaaan boş ver!
Anayasasında "Hukuk Devletiyim" denilen bir ülkede, böyle bir tartışma yapılması abestir, bir anlamda Anayasanın reddidir. Anayasamızın 2. maddesi "Hukuk Devleti" olduğumuzu söyler. Anayasamızın 10. maddesi herkesi kanun önünde eşit sayar ve "hiçbir kişiye, aileye, zümreye ve sınıfa ayrıcalık tanınamaz" der. 11. madde "Anayasa hükümleri herkesi bağlar" der. Anayasa maddeleri bu kadar açık olduğuna göre bu tartışma niye? Yoksa birileri farklılık mı istiyor, farklılık mı tanınıyor? İhtimal, öyle olsa gerek!
Özellikle, yönetme erkini ve yetkisini kullananlar, şunu dememizi mi bekliyorlar: sevilen bir şarkının sözlerinde olduğu gibi, Sana sevdanın yolları, bana kurşunlar mı diyelim? Yönetenler yargılanmasın mı bu ülkede? Onlar yargılanamazsa, bu ülkede hukukun maddeleri kimin için geçerli olacak? Kimilerine "Hayat iksiri," kimilerine "Zakkum zehiri" mi verilmek isteniyor.
Bu davanın taraflarından biri olan Cumhurbaşkanı Gül diyor ki: "yargılanmaktan şahsım adına endişem yok. Endişem, Cumhurbaşkanlığı makamının onurunun zedelenmesidir." O zaman sormazlar mı adama; "ey Sayın Cumhurbaşkanı Gül: Şaibeli bir kişinin o makamda hukuktan kaçarak oturması, o makamı tartışılır hale getirmiyor mu?
O makamın değerini düşürmüyor mu? Onurunu zedelemiyor mu? Şayet, Cumhurbaşkanı Sayın Gül"ün mahkemeden çıkacak sonuçtan endişesi yoksa, çıkıp mertçe, en tepesinde oturduğu ülkenin Mahkeme ve yasalarına güvenerek, "Beni mahkemeye çağırın, şaibe altında yaşamak, bulunduğum makamı töhmet altında bırakmak istemiyorum, yargılanıp aklanmak istiyorum" der. Böylece bazı çevrelere ve Dünya siyasetine örnek olur ve hukuka inanan ve uygulanmasını sağlayan bir siyaset adamı olarak tarihe geçer.
Barolar Birliği Başkanı Sayın Özdemir Özok, Cumhurbaşkanının yargılanamayacağını, Cumhurbaşkanlığı makamının bu yargılamadan zarar göreceğini söylüyor. Yargılanacak olan, Cumhurbaşkanlığının tüzel kişiliği değil, o makamda oturan kişidir. Özok"un mantığına göre Cumhurbaşkanları adam dövebilir, öldürebilir, taciz edebilir, rüşvet yiyebilir. O zaman, Hukukun eşitliği ve tüm yurttaşlara olması gereken eşit mesafesi nerede kaldı?
Zaten, ülkemizdeki hukuk ihlâlleri az buz değil. Normal Hukuk Devletinde herkes aynı tür mahkemelerde yargılanır. Yargı sistemimizde, ihtisas mahkemelerinden çok, sınıfsallaşma özelliği taşıyan mahkemeler var. Normal mahkemeler Cumhurbaşkanını yargılayamaz, Başbakanı, Milletvekilini yargılayamaz, Hâkimi, savcıyı yargılayamaz, Valiyi, Müsteşarı yargılayamaz, Rütbeliyi, belinde silâh taşıyanı yargılayamaz, Emniyet Müdürünü, Polis şefini yargılayamaz, hatta ita amirinden, daire müdüründen izin alınmadıkça normal Devlet Memurunu bile yargılayamaz. O zaman normal mahkemeler kimi yargılar? Kimi yargılar normal Mahkemeler? Devlet yetkisini ve gücünü kullanmayan sıradan yurttaşı yargılar. Peki, bu Hukuk olur mu? Olur, olur; bizim ülkemizde uysa da olur, uymasa da olur!
Beğense de, beğenmese de yasalara mutlaka uyması gereken kişiler, Devlet ve toplum gücünü elinde bulunduranlar ve Hukuk dağıtmakla görevli olanlardır. Aksi halde, birilerine mutlak var olan, birilerine ise varmış görünen yasa cümlelerinin hikmet-i vücudunun hiçbir anlamı olmaz! 24 Mayıs 2009
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.