Abdullah AYDIN
ŞİKE
Şike: Kaba ve gizli anlamıyla Sportif zina… Haz almaya değil, iki tarafça çıkar sağlamaya yönelik, değişik bir gangsterlik ve hırsızlık olayı… Liberal Ekonominin felsefesine paralel bir eylem…
Ülkemiz, Sportif alanda iki yıldır yaşanan, biraz siyaset, biraz hegemonya kokan, yeteri kadar ispatlanamamış, kurgu görüntüsü veren bir şike olayıyla çalkalanıyor. Ülkenin en eski ve etkin kulüplerinden biri çaktırılmadan ele geçirilmeye, ele geçirilemezse çökertilmeye çalışılıyor… Ancak beklenmedik toplumsal bir dirençle karşılaşılıyor ve istekler kursaklarda tıkanıp kalıyor…
Ülkemiz yarım asra yakın süren çeşitli terör olayları ile boğuşuyor. Elli Binden fazla insanımızın canına kıyan terör konusunda siyasi organlarımız, Devletimiz ve yöneticilerimiz ne yapıyor?
Basit Siyasi karşıtlıklardan başlayıp, siyasallaşan, etnik ve Dinsel ayrışmaya varan ‘Terör’ün’ yok edilmesi doğrultusunda sarf edildiği söylenen çabalar acaba samimi mi, yoksa bir aldatmaca mı? Geldiğimiz sonuç aldatmaca gibi görünüyor…
Kürt yurttaşların temsilcisi olduğu iddiasında bulunan PKK, BDP ve çeşitli adlar altında örgütlenen Kürt kökenli yurttaşların oluşturduğu kurumların, Milletvekillerinin, bu kurum ve Partilerin yöneticileri sözlerini “Kürt Halkının hakları ve Özgürlüğü” lâfı ile açarken, hiçbirinin ağzından, “ şu bizim bölgemizdeki Feodal yapıyla, toprak ağalığıyla, Şeyhlikle, Aşiret Ağalığı ve bu kurumların baskısıyla mücadele edip, halkımızı özgür kılalım” dediğini duyan olmamıştır. Çünkü siyasetin kaymağına soyunanların tümü bölgedeki Feodal yapının temsilcileridir ve Siyasi ‘Şike’ yaparak Kürt kökenli yurttaşlarımızı aldatmaktadırlar…
AKP Hükümeti ‘Açılım’ adı altında bir çıkışta bulundu. Yurt içi ve Yurt dışı yapılan kimi gizli görüşme ve antlaşmalara paralel yapılan ilk uygulama PKK’nın gövde gösterisine dönüşmüş ve çadır mahkemelerine uzanan bir sürü olumsuzluk yaşanmıştır. Antlaşma gereği verilen ödünler toplum desteği görmeyince ‘Açılım’ açılmadan sona ermiştir. Yapılan gizli görüşmeler sonuçlarının nerelere varacağı, hangi hedeflere yöneldiği toplumca doğrudan gözlemlenmiştir. Şike sonuç vermemiş, kimi şikeciler daha yakından tanınır olmuşlardır…
Silâh korkutmasıyla devam eden açılım ve İmralı süreci, toplumumuzun uzun yıllar aslını öğrenemeyeceği pazarlıklara sahne olmakta, Devlet adeta şeytanla dans etmekte ve ondan medet ummaktadır. Bu pazarlılardan emekçi kesimin değil, Feodalitenin ve siyasi çıkar peşinde koşanların kârlı çıkacağı muhakkaktır. “Analar ağlamasın” dürtüsüyle topluma kabul ettirilen tavizlerin nereye varacağı belli değildir ve alttan alta şikeci davranışlar sergilenmektedir…
Hukuk sistemimiz bir başka âlem. Anayasamıza göre ‘Hukuk Devletiyiz’. Ama Hukuk Devletinde olmaması gereken ve iktidar doğrultusunda çalışan ‘Özel Yetkili Mahkemelerimiz’ var. Bu Hukuk ile İktidarın paslaşmasıdır ve aleni bir şikedir…
Sosyal Hukuk Devleti’nin asli görevlerinden olan, Vatandaşın sağlığını korumak ve eğitimini sağlamak görevi ve mecburiyeti terk edilerek, ‘Hekim seçme, Hastane seçme, Okul ve Öğretmen seçme hakları tanıyoruz’ yavesiyle, bu iki temel hizmetten Devlet çekilmekte, İnsan haklarının reddedilmezlerinden ikisi paraya kurban edilmektedir. Sağlık alanımız, İlâç ve Medikal tekellerinin talepleri doğrultusunda şekillenmekte, sermayenin çıkarlarına hizmet eder duruma gelmektedir. ‘İyi yapıyoruz’ türü uygulamalarla halk uyutulmakta, perde arkasında sürdürülen şike saklanmaktadır…
Sadece bunlar mı şike?
Yılda Elli Milyar Dolar dış borç faizi ödeyen, Dış Ticareti %70 açık veren bir ülkede, yıllık bütçelerin denk bağlanması şikenin ve toplumu aldatmanın daniskasıdır, ağa babasıdır!
Geçmişte şikenin dik âlâsını yaşadık. Kimi çok Demokratlar ve özellikle mürekkep yaladıklarını söyleyenler AKP’ yi Demokrat olarak niteleyerek, yaptığı kimi aksak Anayasa değişikliklerine “Yetmez ama Evet” diyerek açık bir şike uygulamasında bulunmuşlardı. Pişmanlıkları toplumsal affa girer mi bilmem…
İlkesiz, kontrolsüz ve taraflı yapılan sosyal yardımlar,
Özelleştirme adı altında yapılan talanlar,
“Kadın haklarını tanıyoruz” deyip, kadınlarımızın başına çuval geçirmeler,
“Basın haklarını ve özgürlüğünü tanıyoruz” deyip, yandaş basın yaratmalar, Gazetecileri zindanlara doldurmalar,
Her İle Sübyan Mektebi, Mahalle Mektebi gibi, Öğretim Görevlisi, Laboratuarı, hatta dersliği bile olmayan sözde Üniversiteler açarak, gençliğin ihtiyaçları siyasi şikeye alet etmeler, Bilime ve Bilgiye adeta savaş açmalar… Daha neler, neler!
Velhasıl-ı kelam, hayatımız şike uygulamaları içinde boğulmakta, kim haklı, kim haksızı ayırt edememekte, toplumsal haklarımızın ve görevlerimizin gereğini yerine getirememekteyiz. Siyasi, Sosyal ve Ekonomik yaşantımızı kemiren bu hastalığa karşı, kitlesel bir mücadele gerekmektedir. Koca bir Ulus, ufak siyasi ve Ekonomik rüşvetlerle şikeye itilmemelidir…
Toplumsal refah ve toplumsal Barış, ancak toplumsal bir mücadeleyle
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.