Adnan YILDIZ
YAŞASIN CUMHURİYET.
Sevr paçavrası, önce cephede süngüyle parçalanmış daha sonra ise Lozan’da 23 Temmuz 1923 tarihinde kalemle parçalanmıştı. 13 Ekim 1923’de ise Ankara başkent yapılmıştı.
Artık sıra devletin yönetim şeklinin belirlenmesine gelmişti. Zaten, 20 Ocak 1921 tarihinde yapılan ‘‘Teşkilatı Esasiye Kanunun’’ birinci maddesi; “Hâkimiyet bila kayd-ü şart milletindir. İdare usulü, halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etme esasına müstenittir.”maddesi bir anlamda Cumhuriyetin diğer adıydı.
Ama Gazi Mustafa Kemal Paşa bunu yeterli görmeyip bir an önce Cumhuriyet’in adını bizzat Anayasaya koymak istiyordu. Bunun için uzun süredir Anayasada yapılacak madde değişiklikleri için taslak hazırlıyordu.
Çünkü mecliste kendisine daima! Muhalif olan ve bu dönem meclisinde de (11 Ağustos 1923 II.Dönem) az sayıda da olsa temsil edilen ‘‘İkinci Grup’’ aslında Cumhuriyete de muhalifti. Onlar meşrutiyet arzusundaydılar. Yani saltanat kaldırılmasına rağmen hanedandan birisinin devlet başkanı olarak devam etmesi ve altta bir meclis arzuluyorlardı.
‘‘İkinci Grup’’, Mustafa Kemal’e ilk muhalefetini, Sivas Kongresinde ortaya koymuştu. Bu grubun içerisinde yer alanların birçoğu Sivas Kongresinde ‘‘Amerikan Mandası’’ isteyen isimlerdi. Aslında ikinci grup tek bir görüşü paylaşanlardan da oluşmuyordu. Bir anlamda liberallerin ittifakıydı. Ortak yönleri başkanlık sistemine taraftar olmaları ve ademi merkeziyetçi( demokratik özerklik yanlısı) olmalarıydı. Ve yine her ne hikmetse şeriatçısından sosyalistine kadar Mustafa Kemal’e karşı ittifak halinde bulunan bu liberal isimlerin birçoğu da masondu. 1935 yılında Atatürk’ün mason localarına aldığı tavrın ve sonucunda faaliyetlerini durdurmalarının nedenleri de buradan kaynaklanmaktadır.
İkinci Grup, Cumhuriyetin ilanından sonra Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını (TCF) kuracaklar ve işi Mustafa Kemal’e suikaste kadar vardıracaklardı. Ve Mustafa Kemal onları Nutuk’ta ‘‘en hain kafaların eseri’’ olarak tanımlayacaktı…
İşte, Mustafa Kemal Paşa işin sonunu başından gördüğü için Cumhuriyet’i ilan etmek yönünde çalışmalarını temkinli yürütüyordu. Ve bu yönde son toplantısını 28 Ekim akşamı yapmış ve toplantıya katılan merkeziyetçilerle birlikte Teşkilat-ı Esasi’nin değiştirilecek maddelerine son şeklini vermişti.
Ertesi gün, 29 Ekim 1923 (29 Teşrinievvel 1339) tarihinde Meclis, 43. toplantısını gerçekleştirmek üzere toplanmıştı..
Meclisin mebus sayısı 334’tü. Ama muhaliflerin birçoğu Cumhuriyet’in oylanacağından ve Reisi Cumhurun seçileceğinden habersizdi. Bu yüzden çoğu katılmamıştı.
Bu şekilde toplanan mecliste ‘‘Hakimiyet, bilakaydüşart Milletindir. İdare usulü halkın mukadderatı bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir’’şeklinde olan anayasanın birinci maddesine ‘‘Türkiye Devletinin şekli Hükümeti Cumhuriyettir’’olarak eklenen fıkra 158 kabul oyuyla saat 20:30’da kabul edilmiş ve hemen sonrasında Mustafa Kemal Paşa Cumhurbaşkanı da seçilmişti.
Ve sonrasında gerçekleştirdiği konuşmasını şu şekilde bitirmişti.
‘‘…Efendiler, asırlardan beri şarkta mağdur ve mazlum olan milletimiz; Türk Milleti, hakikatte soyundan gelme yüksek kabiliyetlerden mahrum zannediliyordu.
Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, istidat, idrâk, kendi hakkında suizanda bulunanların ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak zevahirperest insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz haiz olduğu evsaf ve liyakatini hükümetinin yeni ismiyle, cihanı medeniyete daha çok kolaylıkla göstermeyi başaracaktır. Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkie lâyık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.
Arkadaşlar, bu müesseseyi âliyeyi vücuda getiren Türk milletinin son dört sene zarfında kazandığı zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere tecelliyatını gösterecektir. Acizleri mazhar olduğum bu emniyet ve itimada kesbi liyakat etmek için pek mühim gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek mecburiyetindeyim. O ihtiyaç, heyeti aliyenizin şahsım hakkındaki teveccüh ve itimadının ve müzaheretinin devamıdır. Ancak bu sayede ve Allah’ın inayetiyle şahsıma tevcih buyurduğunuz ve buyuracağınız vezaifi hüsnü ifaya muvaffak olabileceğimi ümid ederim.
Daima, muhterem arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir surette yapışarak onların şahıslarından kendimi bir an bile uzak görmeyerek çalışacağım. Milletin teveccühünü daima noktai istinat telâkki ederek hep beraber ileriye gideceğiz.
Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır”
Meclis son olarak Karahisarı Şarki Mebusu Mehmed Emin Bey’in, konuşması ve duasıyla kapanmıştı.
Emin Bey’in konuşması ve duası ise şu şekildeydi.
‘‘…Esir yaratmayan Allah hırs ve gururu terbiye etmek için bir elinde kılıç bir elinde asa olduğu halde dünyaya inkılap yapacak bir büyük Peygamberin (Hz. Muhammed’in) gönderilmesine ihtiyaç gördü ve gönderdi. O, kılıcı ile zalim hükümdarları terbiye ettiği gibi, kanlı tahtları, kanlı saltanatları yerin dibine geçirtti. Adsıza şeref, esire hürriyet, zayıfa hak, sefile saadet verdirecek hükümetini kurdu ve bunun adı Cumhuriyetti.
(Alkışlar)
On dört asır sonradır ki, ey arkadaşlar! Allah yine böyle bir ilahi devlet kurdurmak, ikinci bir mucizesini yaptırmak için en seçkin, en büyük milleti seçmiştir. Bu millet Türk Milletidir. On dört asır evvel Peygamberimizin Mekke’de kurduğu hükümeti, bugünde Türk Milleti Ankara’ya kurmuştur. Şu aziz saatte ben, bu ihtiyar arkadaşınız, Allah’ımdan bu hükümeti takdis ederim. Bu Devletin temellerinin yeryüzünün temelleri kadar sağlam olmasını isterim. Ben bu ihtiyar arkadaşınız, bu hükümetin (devletin) hak ve adalet güneşinin büyük ve küçük her tarafa, bütün alınlara eşit olarak nurunu saçmasını isterim.
(Amin sesleri.)
Ve bu duamın kanatları altında, Cumhuriyetin ruhu önünde saygıyla kıyam ederek üç kere ‘‘Yaşasın Cumhuriyet’’ diye hükümetimizi taziz etmelerini muhterem arkadaşlardan temenni eylerim.
(Yaşasın Cumhuriyet! Diye üç kere bağırıldı.)
YAŞASIN CUMHURİYET…
YAŞASIN CUMHURİYET…
YAŞASIN CUMHURİYET…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.