YARGI-EMNİYET-MİT

 

Bilindiği gibi Suriye Türkiye’ye havale edildi. Daha doğrusu Türkiye kendi isteği ile Suriye yönetimini devirmeyi üstlendi. Gerekli paralar Suudi Arabistan ve Katar’dan gelecekti, paralar geldi, geliyor.

ABD için savaşlar hem çok pahalıya patlıyor hem de pek başarılı olamıyorlar. Bu yüzden artık ülkeleri işgal etmenin kolay yolunu buldular. Libya’da, Tunus, Cezayir’de olduğu gibi şimdi Suriye’yi, arkasından da İran’ı ele geçirmek istiyor.
Türkiye S.Arabistan ve Katar’dan gelen paralarla, Suriyeli muhalifleri eğitiyor, silahlandırıyor, Suriye’ye  saldırılar yapması için gönderiyor. Suriye sınırında konteynır kamplar kuruyor ama esas ev ödevini yapmıyor. AB-D’nin Türkiye’den beklediğini, usta gazeteci! Cengiz Candar şöyle açıklıyor; “Türkiye girecek Suriye topraklarına, orada güvenli bir bölge oluşturacak, muhalifler oraya yerleşecek, eğitilecek, silahlandırılacak ve Esad’ı devirecek” sanki sahipsiz bir ülkeden söz ediliyor.
Türkiye başbakanı Erdoğan tam sınır bölgesine gidecek, Suriye’ye yaptırımları açıklayacak, başbakanın annesi vefat ediyor, yaptırımlar erteleniyor. 
Sonra tekrar sular ısınıyor Türkiye’den hamle bekleniyor, başbakan ameliyat oluyor. Ama ABD’nin sabrının da bir sınırı var. Türkiye bir hamle daha yapmaya kalkıyor, Azerbeycan’daki bir teknik! Arıza yüzünden doğal gaz akışı geçici olarak kesiliyor. Aynı günde aynı arıza İran’da da oluyor gaz akışı azalıyor. Yeterli depolarımız da olmadığı için doğal gaz çevrim santrallerinde fuel-oil, mazot kullanılıyor. Rusya Devlet Başkanı Medvedev de başbakanı arayıp, “Suriye’ye yönelik her tür saldırıya karşıyız” deyince işler hepten karışıyor.
Sonuçta, emniyet yetkilileri, Başbakanın sağ kolu olarak tanımlanan, MİT müsteşarı Hakan Fidan ve diğer yöneticileri hakkında fezleke düzenleyerek Olağan üstü yetkili savcıya gönderiyor. Savcı da Başbakan Erdoğan’ın ikinci ameliyat dönemini seçerek Fidan ve diğer yöneticileri şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırıyor. Başbakan da ameliyat öncesi hemen fezleke düzenleyen emniyet yetkililerini görevlerinden alıyor. Verdiği talimat üzerine savcı da KCK davasından el çektiriliyor ve HSYK soruşturma açılıyor. Ayrıca Hakan Fidan ve Mit mensuplarını korumak için özel bir yasa hazırlıkları sürüyor.
Yandaş medya da ikiye bölünüyor. Cemaate yakın basın organları MİT’in kirli çamaşırlarını ortaya dökerek savcıya sahip çıkarlarken, Erdoğan’a yakın basın organları MİT’e, Hakan Fidan’a sahip çıkıyor.
Bu durum da şu görünüyor; yargıyı ve emniyeti ele geçiren cemaat MİT’i elinde tutan AKP/Erdoğan’a karşı saldırıya geçiyor. AKP de yanıt veriyor. Hayır gerçek bu değil. Cemaatin onlarca generali, bilim adamını, gazeteciyi içeri atma güçü yok. Burada cemaat yerine ABD kelimesi kullanmamız gerekiyor. ABD, Başbakan Erdoğan’ı bir an önce Suriye’ye sürmek için tehdit ediyor. Başbakanın ameliyatı MİT operasyonu ile çakışmış olsaydı, Hakan Fidan büyük olasılıkla tutuklanmış olacaktı. 
ABD şu net mesajı veriyor; görevini yapmazsan senden vazgeçerim.
Başbakan Erdoğan da Suriye’ye saldırmanın anlamsızlığını, güçlüğünü sonuçlarının nereye kadar gideceğini tahmin ediyor. Türk Silahlı Kuvvetlerinin de savaşa sıcak bakmadığını görüyor.
Bakalım Başbakan Erdoğan bizi savaş dışı tutabilecek mi? Yoksa sonucu belli olmayan bir emperyalist saldırının tetikçisi olarak, belki de ülkeyi ve bölgeyi kan gölüne çevirecek bir saldırının baş aktörü mü olacağız?
Saygılarımla… 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar