Nevzat AKATA
İbrahim Hocam; gerek mi vardı!?
Sayın İbrahim Dizmanı gıyabında severim, Sohhbetim fazla yoktur, Sevgim, Kente ilişkin her etkinlikte, Sanatsal/Kültürel ve de "Yazınsal Emek" anlamında hep çabalamıştır...
Ama, O da, en nihayetinde Ordulular yada Orduda yaşayanlardan biri olarak Göç hanesine adını yazdırarak Ordunun Milletvekili sayısını 5 e düşürmede katkı sağlamıştır...
Ordu için Önemlidir . O nedenlede yazdaki tepkisel davranışımızı yanlış yorumlamaz umarım.
Bazen " Yazın dünyası ile, Yaşam dünyası" arasında farklılıklar oluşabiliyor ve gözden de kaçabiliyor..
Olay Gazetesinde geçen gün yazdığı yazıda dedi ki, "İli mi Fındıkla Özdeşleştirelim Yoksa Fındığı mı İlimizle?"
http://www.orduolay.com.tr/article.php?id=1828
Keşke "Arkadaş Hatırına Çiğ Tavuk yemeseydin " hocam !!!
Sayın Hocam ;
"Başlık sadece bu olmamalıydı belki; işin içine futbolu da katmalıydım. Okunurluğu daha mı artardı acaba? Belki öyle! Ama olsun; yazmak tarihe not düşmektir; mutlaka çok okunmak değil.
İki haftadır Orduspor’un armasındaki fındık figürü konusu tartışılıyor ya… Kalktı, kalkmadı. Neyse ki Uğurcan Ataoğlu sağduyulu bir açıklamayla suçlamaların yersizliğini ortaya koydu. Tartışma belki bitecek ama top auta gitmeden bir iki söz de ben söyleyeyim dedim…" yazmışsınız.
Top, auta çıkmaz, merak etme hocam.
Nedeni de, Pazarcılar / İlikçiler.
Bu Gruh, Türkmen ve Ataoğlu'nu, çıkarları gereği, hep ateşe sürüyorlar...
Menekşenin Logo olarak getirdiği /getireceği Rant, Futbolseverleri, Taraftarları daha çoookkk sömürür, sömürttürür...
Şimdiden onun üretici firmaları vede pazar payları hesaplanmıştır ve dahi paylaşıma sokulmuştur, kaygilanma.
Daha çoook su götürür bu mevzuuu...
Hocam, yazınızın bir yerinde demişin ki ;
...Ordu’da son elli altmış yıldır başlıktaki sorunsal yaşanıyor. Ve bu sorunsala yanlış yanıtlar veriliyor ne yazık ki. Fındık ürünü Ordu ile özdeşleştirileceği yerde, Ordu fındıkla özdeşleştiriliyor. . Bu arma konusu da, birçok kereler olduğu gibi, başlıktaki sorunsala verilen yanlış yanıta kurban edildi.
Yıllar önce genç bir siyasetçi “Ordu’da binlerce senedir var olan fındık…” deyince; “Pardon!” demiştim de önce afallamış sonra çok kızmıştı bana. Bu arkadaşımız hayata tarihsel süreç içinden değil, kendi yaşam parantezinden bakıyordu!
Sayın hocam bir dostum derdi ki, "Biz öğretmenler çocuğu 7 yaşında alıp 12 yaşında ortaokula veririz. çocuk orda 3 yıl okur liseye gider velhasıl bir müddet sonra hayata atılır. Bbiz ise 30 sene hep 5'e kadar okuturuz...
Sonra birden başlar bi daha okuturuz..
Özetle ekonomik ve sonrada sosyalleşme zorunluluğu hep ayni çevrede olunca, onlarla bütünleşir benzeşiriz, emekli olana kadar" ...
Sayın Dizman, sanırım "yaşam paranteziniz" de, bu gruplar arasında Trendini "ağırlıklı olarak" Oluşmuş/oluşturmuş ki aşağıdaki satırları yazma ihtiyacınız hasıl olmuş.
Eklemiş siniz; "Yakın zamanda bir panelde “Ordulu denizine küs” dediğimde de bir arkadaşımız itiraz etmiş ve “ Emeğimiz, alınterimiz, varlığımız deniz için öyle diyemezsin” gibi oldukça duygusal bir çıkış yapmıştı. İstatistikler onu doğrulamıyordu gerçi ama arkadaşımız denize âşık olduğu için bin yıllık süreci aynılaştırıyordu".
Sayın Hocam; siz , panellerde yada festivallerde "Oğlunuz gibi everip, kızınız gibi sattığınız" temaşa'larınıza laf edilmeyince haklı, ilkeli ve dahi doğru olduğunuzu, Kamu oyunda kabul gördüğünüzü mü sanıyorsunuz !?.
Entellektüel yada diğer deyişle Aydın olmak büyük sorumluluk gerektirir.
Siz daha geçen yıl Ordu Belediyesinin düzenlediği 2. Uluslararası Edebiyat festivalinde Gökhan Akçiçek' i, Festival anısına basılan Kitaba koymayanlara, Festivale Şair olarak davet etmeyenlere kaleminizle ne sordunuzda , şimdi, Fındık ve Orduspor konusunda Sayın Ataoğlu'na "Sahip çıkmak" gereği hissettiniz?.
Üstelik Sayın Akçiçek' te ayni Gazetede Köşe komşunuz..
Merak etmeyin Sayın Dizman "Kardeş kardeşi yesede, Kemiğini cebinde taşır".
Kalemimizin yazdığı kadarı ile eleştiririz, lakin "hakkınıda teslim ederiz"
Ayrıca, kimsede Sayın Ataoğlu'nun "Sanatına laf etmedi".
Konu sadece, " Fındık ve Menekşe" Armada nasıl kullanılır...
"Sosyo-kültürel verilere baktığımızda; deniz, fındık, yayla, Ordu’nun toplumsal ve kültürel yaşamında önde gelen figürlerden. Buna kimse itiraz edemez. Ordu’da dünyaya gözünü açan fındığa doğuyor, denizi görüyor; bir sanrı bile olsa dünyanın en güzel yaylalarının Ordu sınırları içinde olduğuna inanıyor." demiş ve " Ancak bir kentin, bir ilin, bir halkın yaşam biçimi antropolojik olarak bireylerin yaşam parantezi içinde belirginleşmez; buna göre değerlendirilmez. İki yüz yıl önce Ordu’da fındık yoktu; iki yüz yıl sonra olup olamayacağını da bilemeyiz. İki yüzyıl sonra “yayla” kavramının ne olacağını kim söyleyebilir bana? İki yüz yıl sonra denizle ilişkimizin geçmişteki ya da bugünkü gibi olacağını kim iddia edebilir?" diyede bağlamışsınız.
Sayın Dizman; Fındık Ordunun markasıdır, değeridir.
"Bağışlatılamaz, Bağışlattırılamaz ve Berbat edilemez, ettirilemez, laf ettirtilemez....
Edilmemelidir" de. .
Hele her yıl Ordu' ya 180 Milyon kilo Fındık parası girdiği düşünülürse, Sol Serbest' te yazarın yazısı http://solserbest.blogspot.com/2012/04/sar-krmz-simsekler.html "Sonra Uğurcan Bey çıktı dedi ki, Ordu'dan Dünyaya Bakmayın, Dünya'dan Ordu'ya Bakın. Dünya'dan Ordu'ya baktığımda Menekşe'yle ilgili görebildiğim tek şey Orduspor'a verilen Mor Menekşeler ismi ve mor dağlarımızda yetişen Menekşeleri görebildim. Sonra bakmaya devam ettim, bir şehrin geleceğini, geçmişini, kültürünü, kamyonet arkalarında gittikleri köyleri, bahçe altı yaptıkları o günleri, terledikçe su şişesini kafasına dikleyen insanları, saat 12:00 olduğunda duyulan "ameleee paydooos" sesini, fındıkları harmana seren evin çocuklarını, torunlarını, dedesinden bisiklet istediğinde fındıktan sonra diyen amcaları gördüm" , özetlemesi sanırım sizin, " Öğretmen Parentez"inize ufuk açabilir...
Yazınızın bir yerindede diyorsunuz ki ;
Benim sık sık eleştirdiğim , boşa kürek çekme riski doğurduğu için dikkat çekmeye çalıştığım İngilizlerin “ Parochialism” dedikleri “dar düşünme-yerel düşünme” diye Türkçeye çevirebileceğimiz kavram hepimizi getirip fındığa bağlıyor.. Oysa biliyoruz ki gelecek yüzyılın Ordu’su fındık bağından ne ölçüde kurtulursa (hemen sesini yükseltecekler için vurgulayayım: fındık tukaka demiyorum, ekonomik bağımlılığın azaltılmasından söz ediyorum) o denli ileri atılır. Yoksa, her yıl fındık taban fiyatını bekler Ordulu, her yıl söylenir, kızar, ürününün ucuza gittiğinden yakınır, dönüm başına alacağı hariçten paraya avunur ve geçen yüzyıldaki gibi sıradan bir il olmayı kabullenir…
Sayın Dizman; (sizde yada sizi temsil eden muhtemelende üyesi olduğunuz) kuruluşlar, devletten Nemalanan "Memur"/Görevli olarak her yıl " maaşımız yetmiyor" deyip sokaklarda değilmisiniz ?
Fındıkçı Bizlerle, Memur sizlerin, ne gibi farkımız var.. Al birimizi, vur ötekimize..
Yeni gelin misali "Hem ağlar hem gideriz" .
Siz neden Memuriyeti bırakmıyorsanız, bizde fındığı o nedenle bırakamayız...
Çünkü bu topraklar başka şey kabul etmiyor..
Ayrıca Toprakların insanları göçe zorla/N/ması ve 8 milletvekilinden 5 e de düşmemiz Emperyal düzenin Türkiyedeki Vahşi Kapitalizmi tetikleme/ beslemesi nedeni iledir. Halkın suçu değil... .
Sayın Dizman yazınızın devamında ; "Oysa, Ordu 21. yüzyılın bölgede öne çıkmış bir kenti, ili olmaya aday… Fındığın hemen yanına menekşeyi koymakta ne sakınca var? Bitki örtümüzü “yeşil yaylalarımız” boş-lafından kurtarıp hiçbir yerde olmayan 18 çeşit orkideyi öne çıkarmakta ne gibi bir mahsur var? Bunları arttırabilirim ama gerek var mı?
Fındığın yanına mor menekşeyi koyan Uğurcan Ataoğlu, bu kent için özveriyle çaba gösterenlerin önünde gelir. Durmadan konuşanlar yerine ürettiği için, kendini öne çıkarmadığı için pek fark edilmiyor belki ama, geleceğin Ordu’suna ufuk açanlardan biri olduğunu burada vurgulamazsam haksızlık etmiş olurum. Bunu bilen bilir. Kenti için yüreği titreyen, ufku geniş, yaratıcı bir insanı “uçuk kaçık”, “amcan gelse seni kovalardı” gibi yaralayıcı sözlerle yerden yere vurmak haksızlık değil mi?" diyerek ", Fırçanızı geçiyorsunuz da,
Sayın Ataoğlu'na "Cısss" demeyelim mi yani !?..
Sayın dizman; Sayın Ataoğlu'nun, Haşarı çocuk gibi. elindeki çubuğu "Sarıcalı yuvasına" sokmasına alkışmı tutalım yani ! ?...
Unutmayın Sayın Dizman Fındık Mevzuu "Sarcalı Yuvası " ( Bir Çeşit Arı) gibidir, dikkat etmek gereklidir.
Yazmışsınız ki ; Bir not daha düşmek isterim: Orduspor’un ilk on birini saymak ve herkesle birlikte yıpratıcı koroda yer almak değildir bu kuruma ve kente sevginin ölçüsü.. Ama örneğin takımın web sitesinde “Karadeniz İdman Yurdu” adı geçiyor. Bu nereden çıktı , Ordu’da öyle bir takım mı vardı, diye sormuyorsanız, tarihinizi de bilmiyorsunuz demektir… Bu nasıl sevgi o zaman?
Sayın Dizman Bizler ve Taraftar grupları bir koroda yer almışsak ne mutlu.. Yıpratıcı olanları İLİKÇİLER Ve CEKETÇİLER arasında arayın lütfen..
Çünkü Onlar Orduspora Özgün işler yaratmak değil, yaratılmışları uyarlayarak zarar veriyorlar...
Takımın Webini Sol Sebestçiler yapmıyorlar, Yada Fidangör yada Akıncılar yada DAG...Bahsettiklerim ceplerinden para verip yapıyorlar Takımları için yaptıklarını. Orduspor'danda Maaş/ Menfaat almıyorlar birileri gibi...
Özetle: Alem Kör, herkes Sersem değil...
Bakın Ordusporla ilgili Taraftar linklerin bazıları inceleyin Ufkunuzda farklılık oluşabilir
http://solserbest.blogspot.com/2012/04/sar-krmz-simsekler.html
http://divaneasikgibi.blogspot.com/2011/11/super-ligin-1-numaras-saso-fornezzi.html
https://twitter.com/#!/ordusporfan
Sizi Seviyoruz Sayın Dizman .... Ve hayatımda ilk defa yazdığım bir yazıda bu kadar incitici olmamak için, "Naif" olmak için zorlandığım olmamıştı..