Yıldız ERİŞ AKATA
Urfalı Gelin...
Yıllar önceydi ,eşimin yedek subaylığı döneminde Urfa ilimizde bir yıl kaldım.Bu yazıyı ,hayatımızın unutulmazlarından ,hatıralar şeklinde yazacaktım.
Fakat dünkü Mardin vahşeti kanımızı dondururken ,bana o yörelerdeki günlerimizi hatırlattı.Urfa,ya ilk gittiğimizde şaşkındım,yabancıydım ,yalnızdım.
Komşumuz ,Adile teyze ,Urfaya gelen ağlar ,giden ağlar kızım ,burası Peygamberler şehridir ,herkeze uğur ,bereket getirir derdi.Urfadan dönüşümüzde de bizi yolcu ederken ,ben sana demedimmi ,Urfaya gelen ağlar ,giden ağlar diye hatırlatmıştı..
Etrafı dağlarla çevrili olan ve yeşilliği az kırsal bir görünümü olan ,yerleşimi farklılıklar gösteren ,kimi tek katlı üstü teras şeklinde ,kimide Yüksek taş duvarlarla çevrili ortası taşlık bir avluya açılan eski antik evleriyle tamamen kendine özgü bir görünüm arzederdi.
Eyüp Peygamberin ,firavunlar tarafından mancınıkla ateşe atıldığı fakat ateşin suya ,yakılan odunlarında balığa dönüştüğü rivayet edilen meşhur balıklı gölü ile ,ayrıca dünyanın ilk üniversitesinin kurulduğu söylenen Harran harabeleri ile ,inanılmaz gizemli bir şehrimiz.
Hayatımın bir daha yaşanması mümkün olmayan en güzel anılarından bazılarını yaşadığım Urfa da ,her günüm ayrı bir görsellikle geçerdi.Kendimi başka bir ülkedeymişim gibi hissederdim.
Geceleri uzaklardan gelen yanık sesler ,Urfanın etrafı dumanlı dağlar ,gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar ,diye dertli dertli türkü söylerlerdi,sanki hepsinin sesi çok dokunaklı çok da güzeldi.Acılı kebapları ,ustası olduğumuz ve hala vazgemediğimiz çiğ köftesi ,bostana salatası ve künefesi ,Suruç tan aldığım kulpsuz özel fincanlarda içtiğimiz mırra ,acı kahvesi ile tanıştığım ve dost olduğum yüreği zengin ama dertli insanları ile unutulmazlarımın başında gelen Urfa ...
Güneydoğu Anadolu Bölgemizin insanları ,sofraları açık ,gönülleri zengin ,meşakkatleri çok olan insanlar .Aramızdaki tek ve en önemli fark kültür ,yani töre ve törelerin hapsettiği yaşam farklılığı.Yaşamlarındaki bu mecburiyetleri kabulleniş tarzları inanılmazdı ,ne dedimse ne söyledimse anlatamazdım,onlar kesin sorgusuz sualsiz bir kabullenişi yaşıyorlardı.
Öyleki onlar için töreler ,ekmekten, sudan ,hayatlarındanda önemli idi.Erkekler içinse sanki sonsuz bir özgürlükler ülkesi gibi idi ,oralarda durumu iyi olan bir adam iki hanımla evlilik yapabiliyor ve bunun meşruluğunu kanıtlarcasına ikinci hanımı gidip Allahın emriyle babasından istiyor hatta kesimi birazda yüksek tutabiliyordu ,kesim kız isterken iki aile arasında yapılan altın eşya ne alınacaksa kız tarafının isteklerini belirten yazılı anlaşma,nın adıdır.
Benim gördüğüm bir kesim kağıdında ,bir çift akıtma bilezik, bizim Trabzon hasırı gibi yöresel ,öze yapım bbileklik ,12 çift burma bilezik,akıtma gerdanlık,inci kelep,küpe ..v.s.eşyalar v.s. devam ediyordu.Suriye sınırında Mürşitpınar köyüne gitmiştik bir seferinde,erkekler dışarıda yer sofralarına biz hanımlarda içeri eve alınmıştık.
Taş duvarlarla çevrili avluya girebilmek için başımızı eğerek küçük bir kapıdan geçmiştik. Biri büyük diğeri biraz küçük iki taş evin olduğu ,ortasında çeşme olan taşlık avluya alındık.Bizi evin yeni hanımı karşılamıştı ,büyük hanım yemek işleriyle uğraşıyordu ,daha sonra yanımıza gelip hoşladığında ,hayretler içinde kalmıştım,hatta hiç unutmam kadınları azarlamış,onlara nikahsız yaşamanın kanunlarımızda kabul görmediğini ,kadınların ileride hiçbir hak talep edemeyeceklerini falan anlatmıştım,ama bana küçük hanım şöyle söylemişti,o kanunlar sizin yaşadığınız yerlerde geçer buralarda töreler geçer demişti ,ne kadar üzüldüğümü bu gün gibi hatırlıyorum.
O gün,iki kadınla yaptığım ve yıllarca unutamadığım buruk sohbetin ,burada paylaşmak istemediğim bölümlerini hayatım boyunca unutamayacağım.. Dün s evdiği ile kavuşamayan Sevgi,yi ,ve 45 kişiyi hunharca katleden zihniyeti ve o hastalıklı beyinlerin içindeki töreyi lanetliyorum ..
Lanet olsun böyle töreye ..Törelerin yaktığı yüreklere sabırlar diliyorum bu son olsun dileklerimle ümitsizce ....