Saadetten Fiyata Tepki
Hükümetin et fiyatlarının düşürülmesi için seçtiği bu kolay yolun sonunda et fiyatları düşer. Fakat hayvancılık sektörü çok büyük yara alır. Daha evvel 1980'li yıllarda da ANAP döneminde yerli üretimi terbiye etmek için aynı yol seçilmiş ve bunun sonucund
Saadetten Et fiyatlarına Tepki
Saadet Partisinden yapılan açıklamada"Ülkemizde son dönemde kırmızı et fiyatlarının sürekli olarak arttığına şahit olduk.
Geçen yıl bu zamanlar yani Mart-Nisan döneminde Karkas etin kilosu 10 lira civarında iken bu yıl aynı aylarda 18 liranın üzerine çıktı. Dolayısıyla kasaptaki, piyasadaki etin kilosu da 30 liraya fırladı. Bunun üzerine hükümet maalesef fiyat kontrolü için en kolay yolu seçti, Tarım ve Köy işleri bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve diğer ilgililerle yapılan toplantı sonucu Et va Balık kurumuna canlı hayvan ve et ithalatı yapılması için yetki verildi. Gerekli izinler sağlandı. Yakında ithalat başlayacak.
Hükümetin et fiyatlarının düşürülmesi için seçtiği bu kolay yolun sonunda et fiyatları düşer. Fakat hayvancılık sektörü çok büyük yara alır. Daha evvel 1980'li yıllarda da ANAP döneminde yerli üretimi terbiye etmek için aynı yol seçilmiş ve bunun sonucunda hayvancılık sektörü tabir-i caizse çökmüştür.
Yerli üretim yeterli olmayınca, 1980 ortalarına kadar canlı hayvan ve et ihraç eden Türkiye, ithalatçı durumuna düştü.
1980'lerde 57 milyon küçük baş 13 milyon büyükbaş toplam 70 milyon olan hayvan sayısı 2008 sonunda (29,5 milyon küçük baş, 10,5 milyon büyük baş) 40 milyona geriledi. 1989'da 550 bin ton olan kırmızı et üretimi yıldan yıla azalarak 2009'da 450 bin tona düştü.
Nüfus artıyor, ihtiyaç artıyor. Hayvan sayısı azalıyor. Et üretimi geriliyor. Aynı şeyi sütte de görüyoruz. Yakın zamanda yasal ve dolaylı süt tozu ithalatı sebebiyle hayvanların birçoğu kesildi, süt açığı ortaya çıktı.
Meseleye doğru teşhis koymaz, günübirlik tedbirler alırsak gelecekte daha büyük problemlerle karşılaşırız.
Değerli basın mensupları,
Türkiye'nin tarım ve havancılık potansiyeli fevkalade yüksektir.
Türkiye gerek iklim, gerek coğrafi yapı, gerekse arazisi ve toprağı ile büyük bir tarım potansiyeline sahip en ender ülkelerden birisidir. Dünyanın bir çok büyük ülkesinde tek iklim hüküm sürdüğü halde, ülkemizde çeşitli iklim dönemleri vardır. Ve bu iklim çeşitliliği tarımın bir çeşit sigortası gibidir. Bir yerde kuraklık olsa, diğer yerde bolluk oluyor. Ayrıca hasat döneminin uzunluğu ekonomik bir olumluluktur. Bütün bu avantajlar Türkiye'nin tarım ve hayvancılık potansiyelinin fevkalade yüksek olduğunu gösterir.
Nitekim bu avantajlar sebebiyle bizim etimiz dolayısıyla hayvanlarımız bilhassa Ortadoğu ülkelerinde çok tercih edilen ve yüksek paralar ödenerek ithal edilen et ve hayvanlardı. Mesela körfez ülkeleri Suudi Arabistan Sudan'dan ithal ettikleri koyuna 350 Riyal öderken, bizim koyunlarımıza 700 Riyal ödemişlerdir ve bu avantaj sebebiyle de 1970'lerle 1980'lerin başlarında her gün Gaziantep'ten 10 bin koyun ihraç ediliyordu. Gel de isyan etme. Ne hallere düştük. Et ve Hayvan ihraç ederken, ithal eder hale geldik. Şimdi ise belediye zabıtaları işi gücü bırakmış, at, eşek, kedi, köpek eti toplama peşine düşmüşler. Domuzu söylemiyorum. Çünkü bu hükümet Domuz etinin kasaplık hayvan sınıfına soktu.
Nüfusun %35'i kırsalda yaşıyor ve tarımla iştigal ediyor olmasına rağmen, milli gelirden alınan pay sadece %11'dir. Sadece bu veri bile tarımsal kesimin yoksullaşmasının kanıtıdır. Bu kadar yüksek tarım ve hayvancılık potansiyeline sahip ve her şeyin yetiştirilebildiği bir ülkede, tarım kesiminin yoksulluğu yanlış ve dışa bağımlı (IMF kaynaklı, gayri milli) tarım politikalarından kaynaklanmaktadır.
-Kemal Derviş ile IMF ve Dünya Bankası kaynaklı tarıma vurulan büyük darbenin ardından, AKP Hükümetleri ile de devam etmiştir.
-Tarımsal destekleme kurumları ya yok edilmiş, ya da işlevlerini yitirmişlerdir. (TEKEL yok edildi, TŞF yok edildi, EBK küçültüldü, SEK yok edildi. FİSKOBİRLİK, TARİŞ gibi tarım satış kooperatiflerinin içleri boşaltılarak işlevsiz hale getirilmiş, batık kurumlara dönüştürülmüştür.
Nasıl oldu da bu hale geldik?
Bunun iki sebebi var. Birincisi yapısal, diğeri ekonomik yanlışlıklar.
Tarım Bakanlığının hayvancılık politikaları yanlış. Yıllardan beri bakanlık devamlı olarak hayvancılığı verilen destekten, hayvan sayısının artışından, hayvancılığın geliştiğinden bahsediyor ama şimdi et ve hayvan ithal ediliyor. Yani üretimi artırıcı politikaları yanlış.
-Et Balık Kurumu özelleştirildi. Bu kurum besiciliği destekliyordu. Besiciler sahipsiz kaldı.
-Süt Endüstrisi Kurumu özelleştirilerek yok edildi. Süt üreticileri sahipsiz kaldı. Süt tozu ithal edildi. Süt hayvanları kesildi.
-Kırsal alanlardan şehre, doğudan batıya göçler küçük üreticiyi devreden çıkardı. Meralar boş kaldı.
-Doğu Anadolu (Kars, Erzurum, Ağrı) ve Orta Anadolu'daki hayvancılık hükümetler eliyle yok edildi.
-Diğer önemli yapısal neden terör nedeniyle o güzelim Güneydoğu ve Doğu Anadolu meraları, yaylaları, köyleri açık besiciliğe kapatıldı. Hayvancılık öldü.
—Şeker fabrikaları kotalar ve politikalar sebebiyle besiciliği desteklemez oldu. Yerine yeni sistem koyulmadı
Ekonomik sebeplere gelince;
—Nüfus artıyor, tüketim artıyor ama üretim artmıyor. Yani talep var, Arz kâfi gelmiyor. Piyasa kuralı fiyat artar. Çare, üretimi artırmak olduğu halde bu yapılmadı.
—Besicilerin yem ve bakım masrafları artıyor. Besici kâr etmiyor. Eğer kâr etse üretim artar. Fakat üretim artmıyor. Dolayısıyla besicilik yok oldu, yok oluyor.
—Birim başına et verimi de yükselmiyor ki, azalan hayvan sayısına karşılık yüksek üretimle açık kapatılsın.
2007'de kuraklık olduğunda, bütün hayvan üreticileri yok pahasına hayvanlarını elden çıkardılar. Üretici böyle bir felaketle karşılaşınca hükümet bunun tedbirini almadı.Bugünkü sonucu herkes görürken siz göremediniz mi?
SONUÇ:
Et ve Hayvan ithalatı meseleyi kısa vadede çözse bile orta vadede hayvancılığı ve besiciliği öldürür. Bu iş Sayın Tarım Bakanı’nın dediği gibi pirinç ithal ederek pirincin fiyatını düşürmeye benzemez.
Bu işin temelinde Hükümetin yanlış ekonomik, yanlış tarım, yanlış hayvancılık ve besicilik politikaları yatmaktadır. Yanlış özelleştirme politikaları yatmaktadır. Bu politikalar sonucu Türkiye buğday, pamuk, pirinç, süt tozu şimdi de et ve hayvan ithal eder hale geldi.
Çözüm için;
1-) Öncelikle modeldeki yanlışlık giderilmelidir.
2-) Kırsal alanlardaki boş kalan meralar, yaylalar tekrar hayvancılık yapılır hele getirilmelidir. Koyun yetiştiricilerine 50'şer koyun verilerek köye dönmeleri temin edilmelidir.
3-) Hayvancılığın yüksek olduğu ülkelerde mesela Avustralya'da çobancılık meslek haline getirilmiştir. Bizde de çobancılık teşvik edilmeli sosyal güvencesi devlet tarafından sağlanmalıdır. Bir kısım ücreti devlet tarafından ödenmelidir.
4-) Hayvan ıslahına önem verilmeli, verim artırılmalı, besicilerin talepleri karşılanmalı.
5-) EBK Kurumu tekrar bütün Türkiye sathında ihya edilmeli. Bölge ve Şube sayıları kombinaları artırılmalıdır. Kesime gelen hayvanlar değer fiyatı ile alınmalı paraları peşin ödenmelidir.
6-) Süt Endüstrisi Kurumu yeniden kurulmalı sütçüler bir kısım spekülatörlerden ve tekelci alıcılardan kurtarılmalı, süt işleme tesisleri bölgesel olarak yeniden tesis edilmeli.
7-) Türk tarımının gelişmesine büyük katkıları olan Devlet Üretme Çiftlikleri yeniden ihya edilmelidir.
8) Besicilikteki yem ve bakım masrafları çok yüksektir. Desteklerle üretici kâr eder hale getirilmelidir.
9-) Sadece küçük ve yaygın besiciler değil büyük besicilerde desteklenmeli birim başına et ve süt üretimi artırılmalıdır.
Unutulmamalıdır ki girmeye can atılan AB'liği zamanında hayvancılığı desteklemek için Tereyağ dağları, süt gölleri oluşturdu. Halen de bu destekler devam ediyor.
Bunların üstesinden ancak Saadet Partisi iktidarı gelebilir. Çünkü biz zamanında yaptık, yine yaparız" denildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.