GÜNEŞ’İN KAPATILMASI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER…

GÜNEŞ’İN KAPATILMASI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER…

Bu bağlamda; Adnan Yıldız’ın Güneş’in neden kapatıldığına ilişkin sorusuna, yeni bilgiler doğrultusunda bir yorum-yanıtbulmaya çalışacağım. Kuşkusuz bu tartışmaya, değerlendirmeye açık bir yanıt olacaktır. Böylelikle tarihe not düşerken; aynı zamanda konu

GÜNEŞ’İN KAPATILMASI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER…

Yazar : İbrahim Dizman

Ordu kenti yakın tarihine ilişkin çalışmalarını yoğunlaştıran değerli dostum Adnan Yıldız, birkaç gün önce Ordukent’teGüneş gazetesinin kapatılması ile ilgili yazdı. Daha önce benim de birkaç kez yazdığım ve soru işaretleriyle bıraktığım bu konuyuYıldız’ın yeniden gündeme getirmesi çok isabetli oldu. Bu isabetin birkaç nedeni var. Birincisi, yakın tarihimize ilişkin kimi sorulara yeniden yanıt arama zorunluluğu duyuyoruz. İkincisi, yarı karanlıkta kalan kimi konular bize tarihin hiç de dümdüz bir çizgide akmadığını; karanın tamamen kara,akın tamamen ak olmadığını gösteriyor.

Bu bağlamda;Adnan Yıldız’ın Güneş’in neden kapatıldığına ilişkin sorusuna, yeni bilgiler doğrultusunda bir yorum-yanıtbulmaya çalışacağım. Kuşkusuz bu tartışmaya, değerlendirmeye açık bir yanıt olacaktır. Böylelikle tarihe not düşerken; aynı zamanda konuya başka başka açılardan bakma olanağı elde etmiş olacağız.

Değerli dostum, yazısındaBu yıllarda hükümeti eleştiren ne yazılar yayınlanmakta ne karikatürler çizilmekteydi ve onlar yayın hayatına devam ediyorlardı. Ama anladığımız kadarıyla İsmail Hakkı Bey’e yerel idareciler kafayı takmıştı ve bu konuda yukarıya devamlı baskı yapıyorlardı.”Büyük ölçüde haklı , Yıldız. Ancak bu kafayı takmakişisel olmanın çok ötesinde, anladığım kadarıyla.

Şöyle açmakta yarar var konuyu: İsmail Hakkı Garipoğlu hangi siyasal düşünceye yakındı?Ona “kafayı takanlar” hangipolitik akıma yakındılar? Buna bilmemiz gerek önce.

İsmail Hakkı Garipoğlu’nun davranış biçimlerine, sosyal konumlanışına, gazetelerde yazdıklarına bakarak onun İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne yakın olduğunu düşünebiliriz. Bu kanıya nereden varıyorum? İttihat ve Terakki Cemiyetinin örgütlenişindeki özgünlük, gençliğe ve kültürel çalışmalara yaslanmasıdır. Bu siyasal düşünce, okumuş yazmış, eğitimli kişilere dayanıyordu taşrada.İsmail Hakkı Bey’in Ordu’da“İnkilab-ı İçtimai Kulübü”nü kurması, bir kütüphane kurmaya çalışması, çevresine gençleri toplaması, tiyatro yaptırtması bu akımın ülkenin hemen her yerindeki davranış kalıbıyla birebir örtüşüyor .

İsmail Hakkı Bey’in gazetesinin bazı nüshaları bende var. Neredeyse tümündeonulmaz bir İngiliz karşıtlığı ile örülmüş yazılara rastlıyoruz ama Almanlar konusunda pek de dişe dokunur bir eleştiriye rastlayamıyoruz. Bu, İttihat ve Terakki’nin Balkan Savaşından sonra adım adımoluşturduğu saf tutmanın bir yansıması gibi duruyor. Öte yandan, İttihat ve Terakki, yine Balkan Savaşının yarattığı travma veorada yetişen yeni kuşağın etkisiyle (kuşkusuz başka etkenler de var) hızlaTürkçülüğedoğru evrilmeye başladı. İsmail Hakkı Bey’in gazetesindeki yazılarda da bu anlayışın yansımalarını açıkça görmekteyiz.

Öteki yanda; onunla anlaşamayanlar kimlerdi vesiyasal konumları neydi? İsmail Hakkı Bey’in ölene değin mücadele ettiği, çeşitli iddialarla suçladığı (ki bu iddialar devlet kayıtlarına da girmiştirve bende mevcuttur)kişi İsaBey’dir (Cordan)Sıtkı Çebi’nin yazmadığıama bana defalarca anlattığı olay eğer doğruysa, İsmail Hakkı Bey’in işinden kovulmasına, hiçbir iş tutamamasına ve sonuçta yoksulluk içinde verem hastalığından hastanede ölmesine neden olan da buiddiaların yol açtığı çekişmedir.

İsa Bey, anladığımız kadarıyla, Cumhuriyet öncesi, İttihat ve Terakki’nin karşısındadır. Bu konuda bir belge yok ama çok ilginç bir bilgi var. Ali Şükrü Bey, TBMM’de Mustafa Kemal’in kimi uygulamalarına karşı çıkan, ona muhalefet eden İkinci Grup’un liderlerindendir. Ali Şükrü Bey’in yaşamöyküsüne baktığımızda öne çıkan bilginin İttihat ve Terakki Cemiyeti karşıtlığı olduğunu görürüz. Bu mebus, Topal Osman Ağa tarafından öldürüldüğünde; Trabzon’da cenaze töreninde, mezarı başında “Ordulular adına” bir konuşma yapan kişi de İsa Bey’dir. Bu bilgiyi göz önüne alırsak; İsmail Hakkı Bey ve onun yanındakilerle, İsa Bey ve onun yanındakilerin çekişmesi siyasalboyutta daha iyi anlaşılabilir.

Bu saflaşmanın Cumhuriyet’le birlikte özellikle milletvekilliği seçimleri sırasında nasıl su yüzüne çıkıp kıran kırana bir çekişmeye dönüştüğünü Ordu Olay’da seçimlerle ilgili yazı dizilerinde ve “20. Yüzyılda Ordu” adlı kitapta uzun uzun anlatmıştım; o nedenle ayrıntıya girmeye gerek yok.

Erzurum Kongresi ile TBMM’nin kuruluşu arasındaki süreçte, tarihçilerin hemfikir oldukları konulardan biri de, Mustafa Kemal’in İttihatve Terakkicilere mesafeli duruşu, kendini onlardan ayrı tutma çabası; ama onları dışlayabilme gücüne de ulaşmamış olmasıdır.Asıl ayrışma veİttihat ve Terakki’yi sürecin dışına çıkarma, TBMM kurulduktan sonra olmuştur. Tam da Güneş’in kapatıldığı dönem! İlginçtir; bu gazetenin neden kapatıldığını soru önergesi haline getirip hesap soran da eski bir İttihat ve Terakkici Tunalı Hilmi Bey.

Kentteki asıl ayrışma da aslında bu dönemde başlıyor ama bunun ayrıntısına girip konuyu dağıtmayalım. Ancak şu kadarını belirtmeliyim. Güneş’in devamı olarak görülen“Bucak” gazetesindeİçişleri Bakanının “Ermeni İhanetlerine Kurban Giden İttihatçı Ricalimize Vatan Kapıları Kapanamaz” haberinin yer bulması ilginçtir. Bu haber, İsa Bey’lerin aynı günlerde (artık ayrışma başlamıştır) yayımladıkları Azim’de yer bulmuş mudur? Elimizdeki sayılara göre hayır; ama olmayan bir sayıdayayımlanmış olabileceği notunu da düşmek gerekir elbette.

Elimizdeki bu veriler, Güneş’in kapatılma nedeninin sadece yerel güçler olmadığını; ülkedeki siyasal konumlanmanın da bunda etken olduğunu; yerel güçlerin bu konumlanmada yer alma çabasının göz ardı edilmemesi gerektiğini gösteriyor.

Başa dönersek; tarih ne tamamen kara ne tamamen ak… Zaman, doğruları ve yanlışları ile evrilip akıyor.Elbette, ne Adnan Yıldız’ın ne de benim tarihe suçlayıcı ya da aklayıcı gözle bakmamız söz konusu değil. İkimizin de kaygısı, yarı karanlık noktalara ışık tutmak ve gerçeği olanca yalınlığıyla ortaya çıkarmak. Kentimiz yakın tarihinin bu ilginç olayınıincelemeye devam etmemiz gerekiyor… 

Not: Ankara’daki Ordu Günlerinde görüştüğümüz Ali Öztürk, “Karadeniz İdman Yurdu”nunsonradan iki kulübün birleşmesiylebir süre bu adı aldığını söyledi; renklerini de belirtti.Kendisine bu bilgive düzeltme için teşekkür ederim.

http://www.orduolay.com.tr/article.php?id=1851

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.