Doç. Dr. Birol ERTAN
STRATEJİSİZ DIŞ POLİTİKA
Dünyanın, bölgemizin ve ülkemizin hızla siyasi bir kaos ortamına sürüklendiği günümüzde, Stratejik Düşünceye duyulan ihtiyaç çok büyümüştür. Son yıllarda mantar gibi üreyen Strateji Merkezleri ve kendilerine Stratejist ismini veren yeni yetme işbirlikçilerin çoğaldığı ülkemizde, dünyadaki ve bölgemizdeki gelişmeleri iyi okuyabilmek için gerçek anlamda Strateji bilgisi ve deneyimine sahip beyinlerin yaratılması ve geliştirilmesi gereği çok açıktır. Peki, ülkemiz bu konuda niçin parlak bir noktada değildir? Bu sorunun yanıtı, Stratejik Düşünceye önem vermeyen bir devlet olduğumuz gerçeğiyle yakından ilgilidir.
Strateji Nedir?
Strateji kelimesi, Latince “strategos” kavramından türetilmiş olup Antik Yunan’da "Generalin Sanatı" anlamına gelmekteydi. Strateji kavramının değişik zamanlarda farklı tanımları yapılmıştır. Clawewitc, stratejiyi, "savaşı kazanmak için muharebeleri kullanma sanatı" olarak görmüş; Moltke, "çare bulma, en zor şartlar altında icraatta bulunma sanatı" olarak ifade etmiş; Baufre ise "anlaşmazlıkların çözümü için kuvvete başvuran iki hasmın diyalektiği" olarak tanımlamıştır (http://strateji.nedir.com/#
“Askeri Tarihte Stratejik Düşünce” kitabında Mehmet Tanju Akad, günümüzde strateji kelimesinin inanılamayacak kadar ayağa düşürüldüğünü belirtmektedir (Akad, s.5). Gerçekten de devlet olarak stratejisi olmayan bir noktada olduğumuz son yıllarda başka ülkelerin ve küresel güçlerin stratejilerinin bir parçası ya da piyonu olma noktasındayız. Böyle bir durumda mantar gibi türeyen Strateji Merkezleri ve tüy bıyıklı genç “stratejistleri” televizyon programlarında izledikçe, traji-komik bir ruh hali yaşadığımızı itiraf etmeliyim. Akad’ın belirttiği strateji şarlatanları konusuna ise hiç girmiyorum.
Strateji Ne Değildir ?
Kavramı bulanık suda kirletenlerin ve şarlatanların yarış içinde olduğu bir ortamda “Strateji nedir” sorusunun yanıtını ararken, “strateji ne değildir?” sorusunu da sormak gerekiyor. Akad’ın çok isabetli biçimde belirttiği gibi, “strateji, kazanmak için bir formül ve reçete” değildir (Akad, s. 6). Ayrıca, stratejiyi taktiklerin toplamı olarak da görmemek gerekir. Stratejiyi uygulamak için taktikler elbette mevcuttur, ancak taktikler, stratejinin kendisi değil, sadece araçlarıdır.
Strateji bir formül ya da sihirli değnek bulma satanı da asla değildir. Akad’ın vurguladığı gibi (Akad, s. 6-7), toplulukların davranışları formüllere indirgenemeyecek, hatta modellenemeyecek kadar karmaşıktır. Bu nedenle, stratejiyi sihirli formüller toplamı olarak görmemek gerekir.
Akad’a göre strateji (s. 8-9), bir açıdan matematiğe, bir açıdan da sanat dallarına benzeyip ara sıra ilgilenilecek bir konu değildir ve hayat boyu ilgi gerektirir. Bu açıdan, stratejistlerin derin bir öngörü kabiliyeti yanında, kapsamlı bir tarih bilgisine sahip olmaları gerekir.
Meşhur Stratejistler ve Stratejileri
Tarihte bildiğimiz en meşhur stratejistlerden birisi, Çinli bilge Sun Tzu’dur. Milattan önce yazılmış olan Savaş Sanatı kitabıyla Sun Tzu, stratejinin temel ilkelerini adeta formüle etmiştir. Mehmet Tanju Akad’a göre, Sun Tzu’nun önemi, savaşı siyasi, iktisadi, sosyo-psikolojik ve askeri yanlarıyla olduğu kadar, aynı zamanda stratejik, operatif ve taktik yanlarıyla bir bütün olarak ele almasından gelir (Akad, s. 35).
Roma, Bizans ve Osmanlı dönemindeki stratejik düşünceyi genel hatlarıyla inceleyen ve aradaki benzerlikleri saptayan Akad, en büyük benzerlik olarak “disiplinli ordu” unsuruna dikkat çekmektedir (Akad, s. 41). Bu konuyu, Kore savaşı örneğini kullanarak biraz açmak istiyorum. Kore savaşında esir düşen Türk askeri sayısı, 229’dur. Bunlardan ölen sayısı 0 (sıfır)’dır. Karşı taraf adına casusluk yapmayı kabul eden hiçbir Türk askeri olmamıştır. Hepsi de sağ salim Türkiye’ye dönmüşlerdir. Yukarıdaki bilgileri ve rakamları bir Türk yazar verseydi, bana inanmayabilirdiniz. Ancak, bu bilgileri, J. A. C. Brown isimli yabancı bir yazardan (J. A. C. Brown, Techniques of Persuasion from Propaganda to Brain Washing, Pelican Books, Baltimore, Maryland, 1963) aldım. Kitap, yıllar önce Türkçeye de çevrilmiştir. Kitabı merak edenler için Türkçe kitabın künyesini de vereyim : J. A. C. Brown, Beyin Yıkama ve İkna Metotları, Boğazici Yayınları, İstanbul, 2000, sy. 222-223.
Kore savaşında diğer bütün ülke esirlerinden kayıplar olmasına ve düşmanla işbirliği yapan casuslar çıkmasına karşın, Türk savaş esirlerinin disiplin içinde ve kararlılıkla hiç kayıp vermemeleri ve asla Kuzey Koreli ve Çinlilerin beyin yıkma tekniklerine yenilmemeleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gücünü göstermesi açısından (yabancı bir yazarın kitabında) örnek olarak gösterilmektedir. Aynı konuda Eugen Kinkead isimli bir Amerikalı yazar, Why They Collabrated? (Neden İşbirliği Yaptılar?) isimli kitabında, Kore savaşındaki Türk askerlerinin birbirlerine ortak bağlar ve sadakatle bağlı olduğunu, bu nedenle Amerikan askerlerinden üstün olduklarını açık biçimde yazmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri güçsüzleştirilmeden Türkiye üzerindeki emperyalist emellerin başarıya ulaşması asla sağlanamaz. Emperyalist güçlerin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve Türk askerine düşmanlığının nedenini şimdi daha iyi anlayabildiniz mi?
Akad’ın kitabına geri dönersek, Fransız Mareşali Saxe konusunda yazdıkları önemlidir. Akad; Fransız Mareşali Maurice de Saxe’ın ilk aydınlanmacı askeri düşünür olduğunu ve ünlü düşünür Nicollo Machiavelli’den etkilendiğini vurgulamıştır. Akad’a göre Saxe, bilimlerin kuralları olmasına karşın savaşın kuralları olmadığını, bunların keşfedilmesi gerektiğini belirtmiş ve savaşın temel kuralları ve prensipleri yanında dahice çözümler gerektiren tarafının önemini vurgulamıştır.
M. Tanju Akad, Clausewitz’in Savaş Üzerine isimli kitabını, savaş üzerine yazılmış en büyük eser olarak değerlendirmektedir. Akad, Karl Marx’ın yoldaşı F. Engels’in de Clausewitz’in Savaş Üzerine isimli kitabını okuduğunun altını çizmektedir (Akad, s. 106). Gerçekten de Savaş Üzerine, savaşın temel unsurlarını ve kaotik niteliğini göstermesi bakımından çok ilgi çekici bir eserdir ve strateji konusuna ilgi duyan herkesin okuması gereken bir eserdir.
Stratejik Hatalar
“Stratejik Derinlik” ismini verdiği sığ yaklaşımıyla Türk dış politikasını küresel güçlerin piyonu olmak noktasına taşıyan Ahmet Davutoğlu, stratejik bir hata yapmamıştır. Bunun nedeni, Davutoğlu politikalarının bir stratejisi olmayıp küresel güçlerin ve özellikle ABD’nin stratejilerine hizmet eden bir dış politika yürütmesiyle ilgilidir.
Dünyada stratejileri olan devletler fazla değildir. Bunlar arasında ABD, İngiltere, Almanya, Rusya ve Çin bulunmaktadır. Bugün küresel bir güç noktasında bulunan ABD’nin stratejileri, dünyanın her bölgesindeki her ülkeyi ve insanı yakından ilgilendirmektedir. Bunun nedeni, ABD’nin stratejisinin küresel bir vizyona dayanmasıdır. Küresel vizyona dayanmak, stratejinin doğru olduğunu kanıtlamaz. Bu konuda yazılmış bir makalemde, ABD stratejilerinin yanlışlıklarını ortaya koymuştum (Bakınız; http://www.acikgazete.com/
Akad’a göre, “düşman ordusunu imha edip bir ülkeyi zapt etmek asla bir strateji değildir”; “siyasi veya genel strateji, nasıl bir barışın istendiğiyle ilgilidir”; “zafer bir amaç değil, bu barışın elde edilmesi için bir araçtır”; “strateji, sadece amaca gidilecek yolları değil, uygun ve mümkün olacak hedeflerin tayinini de içermelidir” ( Akad, s. 201). Bu değerlendirmeler çok önemlidir. Çünkü, bugün ABD’nin yaşadığı stratejik açmaz, yukarıdaki değerlendirmelerde gizlidir. ABD’nin savaşı kazanıp zaferi muhafaza edememesi ya da askeri zaferlerin stratejik yenilgilere dönüşmesi, stratejik yanlışlıklarından kaynaklanmaktadır.
Stratejik başarısızlıklar konusunda Colin S. Gray’in çalışmalarına atıf yapan Akad; Gray’in “stratejinin ne politika, ne de silahlı muharebe olduğu, ikisi arasındaki köprüyü kurmaya çalıştığı ve son derece karmaşık olduğu” düşüncesini de ayrıca vurgulama gereği duymuştur (Akad, s. 295).
Mehmet Tanju Akad; askeri devrimlerin ülkelerin stratejileri ve devletlerin şekillenmelerini etkilediğini haklı olarak vurgulamakta, barış zamanındaki askeri hazırlıklar konusunda önemli değerlendirmeler yaparak “beklenmedik koşulları karşılamak, maddi hazırlıkla birlikte, hatta daha çok zihni hazırlık gerektirir” tespitinde bulunmaktadır (Akad, s. 307).
Sonuç olarak söylenebilir ki, dünyada yaşanan hızlı değişim ve dönüşüm sürecinde devletlerin ayakta kalabilmesi için Stratejik bir vizyona dayalı dış politikaya sahip olması gerekir. Bugün Türkiye’nin dış politikasının Stratejik Düşünceden yoksun olduğunu görmek üzüntü vericidir. Stratejik Derinlik ismini verdiği “küresel güçlerin piyonu olmak” politikasıyla Ahmet Davutoğlu ve AKP’nin dış politikası, Türkiye’nin Cumhuriyet dönemi boyunca elde ettiği bütün diplomatik kazanımları yok etmeyi başarmıştır. Yapılacak olan ise Türkiye’yi yaşatmak için AKP’nin stratejisiz dış politikasından ve AKP hükümetinden bir an önce kurtulmaktır.