Mustafa KÖKSAL
GENÇLİK SPOR İL MÜDÜRÜ.
GENÇLİK SPOR İL MÜDÜRÜ.
Evet, Rize den Ordu iline ataması yapılan sayın Yılmaz a önceleri genel müdürün yakını yada ondan torpilli gözü ile bakılsa da, zaman içinde sayın Yılmaz bir çoklarının aksine yukarıya yakınlığı da bünyesine katarak Ordu için adımlarını sağlam attığını bizlere gösterdi.
Sağlam yapısı, insanlarla olan sıcak ilişkisi, işini sevmesi ve yalnızca Spor il müdürünün işinin “güreş olmadığını”, bunun yanında önce Futbol arkasından da buna salon sporlarının önceliğine sözde değil, gözde diye insanlarla paylaşınca” vay be” oldu.
Vay ki vay.
İsteyince atılımın ac ili Ordu, bilen ellerde yukarıya tez çıkarmış meğer.
Bakan misali…
Boşa geçen her dakika Ordu için zarar. Turizm kenti olsun diyenlerde yavaş hantal yapıyı fark edince, iş bilenlerle işlerin hızını artırmanın zorunluluğunu gördüler. Duygusallık devri bitti.
Sayın Ömer Yılmaz ın da yapacağı işler çok. O kadar ilçe var ki, sahaları yapılacak, salonları ahır görüntüsünden arınacak. Malzeme yardımı ile onların eğitimde ve sporda üst seviyede olmasına yardımcı olacağı o kadar çok iş. Aslında ona yardımcı olacak etrafında” ASKF-TÜFAD-ORDUSPOR” gibi kuruluşlar var. Onlarda onlarla el ele hareket ediyor, işi biliyor.
Yani her şeyi o bilmiyor! Bilen spor dostlarının da fikirleri ile yola gidiyor. Yolu açık olsun. Her şey Ordu içinse, Orduun gençleri içinse boynumuz kıldan ince. Başarınla Ordu lu olarak gurur duyarız sayın Ömer müdür.
Yeter ki sen sahalara ışıkları as, içi dolar merak etme. Yanındaki yardımcılarının da işi bilen ekip olması size avantaj. Sizden ricam var. Ordu da sporun babası , Ordu spor alt yapı tesisine adı verilen Ali Ataoğlu un, tesisin önünde bir tarihçesi yada onu tanıtacak bir resmi ile yazısı olsa kime zararı olur ki?
Ayıp mı olurda bu zamana kadar bir Allah ın Ordulusu bunu yapmadı. Şimdi sayın Yılmaz Rizeli , ondan rica ediyorum.
Lütfen.
EĞER..
Sen 20 yıl sonra eski bir arkadaşınla karşılaştığında sımsıcak duygu ve hasretle o na sarılabiliyorsan, işte orada siz hep olmuşsunuz, o insanın bir tarafına siz bir iz bir sıcaklık bırakmışsınız ki, sevgi eskimeden size olduğu gibi dönebiliyor.
Güzel olan bu.
Eğitimci yada idareci olduğum yıllarda her okulda öğrencilerimle çok yakın oldum. Öğretmen, baba, agbi yada kardeş. Asla onları yok sayacak yada küçümseyecek davranış içinde olmadım. Bugün benim olduğum yere gelirken hepsi de ne saygılarından nede kişiliğinden ödün verir yada kusur işlerler.
İster sportif alanda beraber olduğum insanlar isterse okulda ve de sınıflarda ders olarak beraberlik yaptığım gençlerle yıllar sonra bir mekanda karşılaştığımda çoğunu ben tanımıyorum, onlar gelip te bana sarıldıklarında çok mutlu oluyorum. Demek ki onlarda bir iz bırakmışım diye de seviniyorum.
Geçenlerde bir davette okul yıllarında okuttuğum bir insanın; hocam siz bizim almanca dersimize geldiniz bana o dersi sevdirdiniz, bu yüzden gittim oraya iş kurdum, boya satıyoruz, durumumuz iyi” demesi ve bana bakarken gözlerinin içinin gülmesi, beni çok mutlu etti.
Eğitimcinin de oksijeni bunlar zaten. Yıllar sonrada güzel hatırlanmak, sevilmek. Ama huzuru siz evinizde bulamamışsanız, okulda da sevimsiz ve sinirli bir tip olursunuz. Ne sizi nede dersinizi sever öğrenciler. Hoş ve güzel hatırlanmayan hocalar asla gönüllerde yer bulup ta beni de sevin ha deme hakkını da bulamazlar.
Eğer siz kendinizseniz herkes zaten siz olur. Yok sizsiz değilseniz işte o zaman siz insanların gözünde hiç olursunuz. Birileri gibi kahve yada çay ocaklarında oturup dedikodu yapan adiler gibi.
Bunlardan her köşede üç beş vardır. Otur, motora bağla konuşsunlar. İçlerindeki şeytanları ile ha bire yalanlar üreterek. Neyse bende neden bahsediyorum, özür. Bazen o günleri özlüyorum. Bu kadar modern olmayan sıralardan sevgi ürettik bizler, bugün o sevgiyi modern okullarda yaşatamayanlar aynaya baksınlar.
Demi?