Yıldız ERİŞ AKATA

Yıldız ERİŞ AKATA

Gaz Lambaları...

Eskiden çocukluğumuzda yaz tatillerinde gittiğimiz,yayladaki evimizden ve fındık zamanını geçirdiğimiz köydeki evimizden hatırladığım, gaz lambalarını kullanırdık.

Evin odalarında ve koridorda tahta duvarlara asılı duran,alt kısmında içinde gazlı fitili olan camdan kavanoz,üstünde oturtulan inde camdan,üst kısmı açık,şişe şeklindeki lambalar,akşam olunca fitilleri yakılır,evimizin içi huzurlu hafif bir ışıkla aydınlanırdı.

Yaylanın serin yaz gecelerinde,odun ateşinde pişen yemeklerimizi,ocağın önündeki yer soframızda oturur,is kokusuna karışmış dünyanın en lezzetli yemeklerini yerdik.Yemekten sonra dedeme közde kahve yapardım.

Daha sonradan,hayatımın vazgeçilmezleri arasında yer alan orta kahvenin,meğer közde pişirilince ne kadar harikulade olduğunun farkına varacaktım.Keşke o günlerde yaptığım kahvelerin cezvenin dibinde kalanını tatsaymışım diye çok hayıflandığım olmuştur.

O yaz geceleri,gaz lambasının ışığında kitap okuyarak geçirirdim.Çoğunlukla Halide Edip Adıvar ,Reşat Nuri Güntekin,Ömer Seyfettin,Victor Hugo,Tolstoy,,vs.Abonesi olduğum hayat mecmualarını,Akbaba dergisini yaylaya haftalık toplu olarak gazeteleri hep o gecelerde,ocaktaki yanan odun ateşinin çıtırtısının eşliğinde,gaz lambası ışığında okurdum.

Evimizin küçük pencerelerinin,kepenklerini kapatıp da,geceleri gaz lambası yandığında ocaktaki odun ateşinin üzerindeki sütün kaynamasını beklerken babaannemin yüzüne vuran ateşin yankısını seyretmek,dedemin közde pişen kahvesini yudumlarken keyifle sigara tüttürüşünü izlemek:biri ocak başında biri sedirde kahve içerken onları seyretmek benim gördüğüm en güzel görsel şölendi.Oturup yanlarındaki huzuru içime çekerdim.

Şimdi ne o yaylalar,ne o köyler,ne de gaz lambaları kaldı her yer ışıl,ışıl.Elektriğin getirdiği medeniyet gereği evlerde bulaşık makinesi,çamaşır makinesi,mutfak aletleri,televizyonlar,bilgisayarlar,aklınıza ne gelirse kıyamet gibi.Elektrik evlerin içindeki o sessizliği, o akşamların aile içindeki tatlı muhabbetlerini aldı götürdü.Evlerin içi gece gündüz,sokak gibi gümbür,gümbür.

Medeniyet insanın bedenini dinlendirdi belki ama beynini ve huzurunu aldı götürdü.Daha da ileri gitti uzaktan kumandalar ve cep telefonları çıktı.Çoluk çocuk bir evin içinde dört-beş cep telefonu aynı anda bütün televizyonlar,bütün makineler,akşam demeden,sabah demeden hepsi çalışır halde.Evdekiler birbirlerine yabancı,gece yarısından sabahlara kadar cepten ayrı ayrı konuşmalar,mesajlar,nerde kaldı uyku,nerede o bizim uzun uzun o kitap okumalarımız.Nerede anneli,babalı,dedeli akşam sohbetleri.

Nerede o komşularla hep birlikte tombala oynanan,sobanın üzerinde patlanan mısırlar,nerede o yere serilen sofra bezinin etrafındaki kardeş payı yaptığımız elmalar,ayvalar.Nerede o dizine başımızı koyup da dikkatle dinlediğimiz dede torun sohbetleri?Nerde?Ne oldu da bitti?

Birileri bizim elimizi bir kumanda aleti tutuşturdu yalandan,sanki kumanda bizdeymiş gibi evlerimizin oturma odalarına hatta yatak odalarına kadar girdiler.İstediklerine göre,keyiflerine göre bizleri uzaktan kumanda etmeye başladılar.Yemek masalarındaki aile birliği bile dağıldı.Babalar haberlerin arkasından maçları izlemek için,anneler bir an evvel işlerini bitirip dizilerin başına oturmak için,gençler yabancı show programları için televizyonların karşısına geçtiler veya odalara kapanıp bilgisayarda sabaha kadar (Chat) muhabbetleri peşindeler.

Ne oldu?Nerde bizim aile tadımız,tuzumuz.Bize ne oldu dersiniz ?Medeni ve çağdaş olmak bumudur ?Birbirimize hiç vaktimiz kalmadı,yok olduk.Belki sorunlarımız vardır,halledilmesi gereken işlerimiz vardır,konuşmuyoruz bile.

Peki tüketilen yalnız aile birliğimiz mi ?Onca tüketimin bedeli yalnızca bumu?Her ay gelen elektrik faturalarının,internet faturalarının,cep telefonu faturaları ile birleştiği zaman ödenen astronomik rakamların aile bütçelerine verdiği hasarı bir düşünürsek yıllık toplamı neredeyse bir servet.Peki ya bu manyetik ortamda çocuklarımızın sağlığını nelerin tehdit ettiğini bilmiyor muyuz?Neredeyse Çernobil felaketinin etkisi kadar ağır,sağlığı tehdit eden bir ortamda yaşadığımızın farkında diilmiyiz ?

Bugün dünyanın geldiği nokta budur.Küçücük bir gaz lambasının verdiği o unutulmaz huzur,mutluluğu içimizi aydınlatan o cılız ışığının verdiği aydınlığı bugünkü dev spotlarda bile bulamıyoruz.

Korkarım bu medeniyet denen tek dişi kalmış canavar insanlık alemini çoktan yuttu,bitirdi bile .Sizi bilmem ama küçücük bir gaz lambasını bu kadar özleyeceğimi gerçekten bilemezdim.Ocağınız hep tütsün,evinizi huzurlu ışıklar aydınlatsın,közde pişmiş kahve lezzetinde tatlarınız olsun dileğiyle..
Saygılarımla;


Yıldız ERİŞ AKATA

Önceki ve Sonraki Yazılar