Birol ERTAN; Muhalefetsiz Siyaset
Ülkenin hızla demokrasi dışı bir rejime sürüklenmesinde iktidar partisinin sorumluluğu olduğu kadar, rejimin dönüştürülmesine seyirci kalan ve etkisiz muhalefet yapan CHP, MHP ve TDP de büyük bir sorumluluğa sahiptirler. Bizden söylemesi .
MUHALEFETSİZ SİYASET
Birol Ertan
Türkiye, muhalefetsiz bir demokrasiye sürüklenmiyor, demokrasi dışına itiliyor. Bu süreçte suçluyu sadece iktidarda görmek, “dizayn edilmiş” sözde muhalefetin sorumluluğunu görmezden gelmek doğru olmaz. Bu yazının konusu da işte bu sorumluluğu hatırlatmaktır.
*****
Türkiye’de son on yılda öyle bir siyaset oyunu oynanıyor ki, bu oyundaki rol sahiplerinin aynı odağın kartları oldukları açıkça görülüyor.
Sözünü ettiğim oyun, Parlamento içindeki siyasi partiler arasında geçen “sözde” iktidar mücadelesi ya da muhalefetin sefaletiyle ilgilidir. Türkiye, son yıllardaki muhalefet hareketini, tarihinin hiçbir döneminde görmemiştir.
Parlamento içi muhalefetin tam anlamıyla bir “komedi” olarak nitelendirilmesi yanlış olmaz. Parlamento çatısı altındaki vizyonsuz, yeteneksiz, bilgisiz, etkisiz ve yapmacık muhalefetin bu kadarına da pes demek gerekiyor. Gelin, bu yapmacık muhalefetin şifrelerini çözmeye çalışalım.
Açıkçası, Türkiye’de muhalefet dizayn edilmiş durumda. Muhalefet partileri olan CHP, MHP ve DTP, iktidar partisinin hiçbir şey yapmadan ayakta kalması için gereken bütün eylem ve söylem birliğinde olmak konusunda hemfikirler. Parlamento içi muhalefet partilerini tek tek inceleyerek nasıl bir sefil muhalefet ortamı yaratıldığına bakalım mı?
CHP Muhalefeti
CHP’de lider değişiminin okyanus ötesi bir operasyonla gerçekleştirildiği anlaşılmış durumda. Bunun hangi hesapla yapıldığı konusunda çeşitli fikirler üretmek mümkün, ancak sonuç ortadadır. Bugün CHP içinde milletvekili sıralarında yer alan ve özellikle önseçim dışından kontenjanla atanmış olan birçok ismin eylem ve söylemlerine bakarak CHP dizaynının ne kadar başarılı olduğu açıkça görülebilir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi olan CHP, Atatürk Devrimlerine bekçilik yapmak yerine, CHP’nin geçmişiyle hesaplaşmayı gündemine almış durumda. Yaşamının hiçbir döneminde SOL düşünceleri benimsememiş onlarca siyasetçinin CHP listelerinden milletvekili olmaları karşısında CHP projesinin amacını anlamamak saflık olacaktır.
CHP, elitist siyaset batağında Parlamento içi ağız kavgasına tutsak edilerek ve halktan kopuk bürokrat ağırlıklı TBMM kadrosuyla adeta AKP’ye iktidarda kalması için kan vermektedir. Aynı CHP, ABD istihbarat örgütlerinin bilgi kaynaklarını Genel Başkan Yardımcılığı koltuklarına oturtmakta, CHP heyetleri Washington ile ilişkileri iyileştirmek için heyetler halinde ABD gezileri düzenlemekte, kent varoşlarında ve kasabalarda CHP’nin silinmesine giden muhalefetsizlik ve örgütlenme eksikliğine gözler kapanmaktadır. Ülke hiçbir rasyonel nedeni olmadığı halde komşularıyla savaşın eşiğine getirildiği halde ana muhalefet partisi CHP; Türkiye’nin hiçbir bölgesinde bir halk eylemi örgütleyememektedir. Böylesi bir siyasi partinin ana muhalefet olarak isimlendirilmesi doğru olur mu bilemiyorum.
Kısacası CHP, ülkenin yaşadığımız kritik günleri için önceden dizayn edilmiş bir “sözde” muhalefet partisine dönüşmüştür. CHP, muhalefet partisi değildir.
MHP Muhalefeti
“MHP Muhalefeti” sözü, ne derece doğru olur bilemiyorum. MHP’nin bir muhalefet partisi olmaktan çok, arada yazılı açıklama yapan bir dernek olarak görülmesi daha doğru olacaktır.
Seçimler öncesinde ABD merkezli kaset komplosu ile ince bir ayarla hizaya sokulan MHP’nin bu operasyonu görmezden gelerek Meclis koltuklarında uyuklamasını anlayabilmek mümkün değildir. Birkaç hırçın MHP milletvekilinin arada sert söylemler ile yırtınması ise bu muhalefet edememenin etkilerini azaltmak için tasarlanmış izlenimi veriyor.
Hangi güç, MHP milletvekili adaylarının özel hayatlarını yasa dışı biçimde kasete alarak bunları internet aracılığıyla seçimler öncesinde piyasaya sürebilir? Böylesi bir komploya bir siyasi parti nasıl sessiz kalabilir? Bugün MHP’nin “Kuzu Muhalefeti” ile bu komplo arasında bir bağlantı kurulabilir mi?
MHP, arada sırada Genel Başkanlarının elindeki kâğıtlardan yüksek sesle tehditler savurduğu bir siyasete tutsak edilmiştir. Her kritik karar öncesinde AKP’nin safında yer alması ise MHP’nin aslında bir muhalefet partisi olmadığını ortaya koymaktadır.
MHP muhalefeti üzerine söylenecek bir söz yoktur. Çünkü MHP, asla bir muhalefet partisi değildir. MHP, Kuzuların Sessizliği’ni oynamaktadır.
DTP Muhalefeti
Bir etnik kimliğin siyasetini yapan DTP ise iktidar partisi için bulunmayacak bir fırsattır. Üstelik, terör örgütünün piyonları görünümünde olan ve arada sırada terör örgütü yöneticilerinden fırça yiyerek dizayn edilen DTP, iktidar partisinin her sıkıştığında ülke gündemini belirlemek amacıyla başvurduğu bir şamar oğlanına dönüşmüştür.
Barış ve kardeşlik söylemi ile yola çıkıp terör hareketlerini kınayamayacak noktada sıkıştırılmış olan DTP siyaseti, iktidar partisinin bölgede kutuplaşma siyaseti uygulayarak diğer muhalefet partilerini sıfırlaması için de bulunmaz bir fırsat yaratmıştır. Bu biçimiyle DTP, Türk seçmenine hitap edemeyen, sadece etnik bir grubun emellerine sıkıştırılmış siyasetiyle iktidar partisinin nimetlerinden birisi olarak değerlendirilebilir.
Muhalefetsiz Demokrasi Olur mu?
Türkiye’de en azından Parlamentodaki siyasi güçler açısından muhalefetsiz bir rejim yaratıldığı görülüyor. Muhalefetsiz bir rejim ya da iktidar partisini ayakta tutmak için dizayn edilmiş “sözde” muhalefet ile renklendirilmiş bir siyasal rejimin “sözde demokrasi” olması kaçınılmaz değil midir?.
Muhalefetsiz bir iktidarın yönetme erkinin sınırlarını giderek genişlettiği bir ortamda, iktidarın tek elde toplandığı bir rejimin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu durumda ise muhalefetsiz bir rejim ve ilerisinde de tek adam rejiminin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bunun örnekleri geçmişte Almanya’da, İtalya’da, İspanya’da, Portekiz’de, Şili gibi birçok Latin Amerika ülkesinde ve Asya kıtasında çokça yaşanmıştır ve bu örneklerde o ülkenin bu açmazdan kurtulmak için büyük bedeller ödediği görülmüştür.
Türkiye, muhalefetsiz bir demokrasiye sürüklenmiyor, demokrasi dışına itiliyor. Bu süreçte suçluyu sadece iktidarda görmek, “dizayn edilmiş” sözde muhalefetin sorumluluğunu görmezden gelmek doğru olmaz. Bu yazının konusu da işte bu sorumluluğu hatırlatmaktır.
Sonuç olarak şunu açık biçimde ifade etmek gerekir : Ülkenin hızla demokrasi dışı bir rejime sürüklenmesinde iktidar partisinin sorumluluğu olduğu kadar, rejimin dönüştürülmesine seyirci kalan ve etkisiz muhalefet yapan CHP, MHP ve TDP de büyük bir sorumluluğa sahiptirler.
Bizden söylemesi ….
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.