ekindiyebiri; Balıkesir Deplasmanı
Adamla muhabbet ettik, Ankarasporun burjuva takımı olduğundan falan bahsetti, bildiklerimi tazeledi hafiften. Orada bi konu geçti, ekin deplasmanı yazarken Ö.den de bahset (Ö, polisin adının ilk harfi) adam da ne yazması falan derken benim blogun konusu
Balıkesir Deplasmanı
5 Nisan’da Balıkesir Deplasmanı‘na başlıklı yazımda 1-1 biten Balıkesirspor – Orduspor maçı için başlangıç yapmıştım. Kadroda bi kaç değişiklik oldu, Fikret abi de geldi. Onunla ilgili yazacaklarımı en başta yazmak istiyorum çünkü ileride pek fazla ön planda yer aldığı konu yok, kendisine de söyledim. Hayatında Orduspor için gittiği ilk deplasman, biraz yabancılığın verdiği de çekingenlik diyelim artık ne molalarda aşağıya indi, ne de birlikte yapılan bi şeyde bulundu. İlk deplasmanıdır diye bi şey demedik tabi, zaten son deplasmanı oldu sayılır, Urfa’ya taşınıyor. Neyse o akşam otobüse binmeden önce saat 23:30 civarı otogarın oradaki büfeden ne var en yok aldık. Doğu her zamanki gibi hepimizden önce davranmış, 2-3 bira daha içerse bin kilometreyi sorunsuz devirecek kıvama gelmiş. Neyse otobüsün kalkmasını bekliyoruz – otobüsün içinde de teyp hırsızı diye çağırdıkları – Niyazi geldi. Şu birlikte Bolu’ya gittiğimiz, İstanbul’daki maç dönüşünde de bize yardımcı olan teyp hırsızı (: Ardından çarli geldi, Özgür falan hep birlikte bindik otobüse. Fatsa, Ünye, Samsun derken otobüstekiler tabi sınırları zorlama konusunda ısrarcı, kapalı alan arka 5′lide ben hariç herkesin kafası dönüyo.
Henüz çok fazla gitmemişken otobüs mola vermeye başladı. Bu arada Fikret abi gelirken yanında sırt çantası getirmiş içinde her türlü nevale var. Bunu şimdi söylüyorum aşağıda konusu geldiğinde hatırlayacaksınız.
Otobüste öndekilerin hafif uyukladığı şu üstteki fotoğrafta arka 5′linin devirdiği binlerce kilometreyi anlatan fotoğrafta Burhan abinin konusu dönüyor. Burhan abi, Ordu’dan Balıkesir’e gidip, dönüşte de Yalova’ya kadar geldikten sonra İstanbul’a geçti. İstanbul’daki tanıdıklarına da fındık götürüyormuş, elinde getirip otobüsün bagajına koyduğu valizinde. Bu olağan bir durum ancak sen bunu Niyazi’ye söylersen otobüste OHAL ilan edilir (: İlk molada nasıl olduysa valiz otobüsün içine girdi, Niyazi’nin ayaklarının dibinde duruyor. Niyazi ise sırf çarli’yi düşündüğü için otobüsün içine almış, polis arama noktasına girdiğimizde polisler bunun içinde ne var? ooo fındık mı getirdiniz gençler, bakalım nasıl bi şeymiş… derler diye yanıma aldım diyo. Aradan 20 dk geçmez ki avucumun içi fındıkla dolsun. Çarli önde, arka 5′li fındıkları yemeye başladı. Fındıklar kırılırken sesi duymuş olmalı ki Niyazi’ye çakıştırarak yanımıza geldi. Niyazi’nin fındığa dokunmadığına dair ettiği yeminlerden sonra sözüne güvenilir bir arkadaş! olduğunu bir kez daha anladım (: (: Çarli bile oradayken, la naber niyazi diyip elimi selam vermek için uzattığımda bile elimin içine tokalaşırken fındık koyuyo, Niyazi Allah diyo beni çarpsın dokunmadım abi fındığa, çarli otobüsün koridorunda yürürken fındık kabuklarına basıyo (: Bi ara Niyazi’ye biz de inanacak gibi olduk söylediklerinden sonra, acaba gerçekten biz fındık yemedik mi(?) diye…
Tabi hava karanlık, bir şey görünmüyor, buralar nereler oğlum, biz yine nerelere geldik, kime uyup da geldim ben muhabbetleri döndü, derkeeen bi mola daha verdik (: Git ıssız bi yerde dur kaptan niye asfalt taşıyan tırın arkasında durursunki… Herkes bi taraflara dağılmışken bi baktık bizimkiler tırın arkasına çoktan imza atmış. Arkadaşlar yapmayın, etmeyin (: desem de nafile. Bu fotoğrafta yok ama şu EBS yazan yerde de Niyazi yazıyodu en son. Söz yazarsın, şehrinin adını yazarsın anlarız da niye kendi adını yazdırırsın adamım. Olay bu değil tabi, biz otobüse bindik gidiyoruz, sen Niyazi gel yanıma, la ekin az ben saa bişi dicem, bu tırın şoförü bize küfür eder mi?.
- la Niyazi niye biz oğlum, adam tırın arkasını gördüğünde bize niye küfretsin, bu niyazi kimse diye başlar, tekilden çoğula 1. akrabalarından tut soyağacındakilere kadar seni şevkatle hatırlar dedim, Niyazi de bana deme lan öyle belki küfretmez diyo :):):)
Otobüsün içi bi ara çok soğuk oldu, kaptana söylüyoruz donuyoruz diye tamam açtım klimayı, burası sıcak orası da ısınır diyo. Klima yerine arkadaki dolabın soğutucusunu açtığını Balıkesir’e indiğimizde öğrendik. Benim oturduğum yerdeki kapının altı tam kapanmıyomuş, dışarıdaki bütün hava direkt bana geliyo, ben de otobüsün içi soğuk sanıyorum (: battaniyeler, montlar örttüler üstüme ama yok daha dayanamadım olacak gibi değil otobüsün en önüne geçtim sabaha doğru. Yolda bi çok kez durduk, diğer otobüsün kayışı attı, onu bekledik bi dinlenme tesisinde, otobüs yapılırken de gidelim şurada bi çay içelim muhabbeti geçti.
Biz oturduk masaya, ben, batuhan, çarli, özgür, arif, niyazi, çarli… böyle gider kadro. Çaylar geldi masalara, Batuhan’a dedim git fikoyu çağır otobüste beklemesin. Sen batuhansın, uuu doğru diyon laaa diyip heyecan yapıp sandalyeyi arkaya doğru itip kalkarken arkada oturanın elindeki çayı döktü çocuğun üzerine, la noldu falan derken dönerkende kendi elindeki çayı döktü, oradaki kargaşada nasıl yaptıysa hepimiz gülme krizine girmişken benim bardağıma da vurdu benim çay da benim üzerime döküldü. Yani bir batuhan’ın varlığı, alkolik bir kafayla gidilen binlerce kilometre yoldan daha tehlikeli onu anladık.
Diğer otobüsün motor kısmına yatan ibo, nasıl olduysa otobüsü tamir etti. O sırada karnı aç olan karnını doyurdu, alkolünü içen içti.
Hava aydınlığa kavuşmuşken fotoğraf çeksenize muhabbetleri falan derken, önce şöyle bi şey çıktı ortaya. Biz bu fotoğraflarla uğraşırken kat/kut sesler geliyo tabi Niyazi hala fındık yiyo (: çarli de poz mu versem küfür mü etsem derken bu fotoğrafta en sağdaki kol dikkatimizi çekti,
baktık bizim yedek şoför uyuyo, dedimki bi tane daha çek ama şoförü de çıksın. O adam da hiç bozuntuya vermeden nasıl da gelmiş yanımıza oturmuş bilemedik. Belki çocukları da bizim gibi Orduspor deplasmanlarına gider de babalarının fotoğrafını görür diye çektik
Bi mola daha vermiş olmalıyız ki öyle hatırlıyorum, bi yerde yemek yiyoduk, otobüsün içinde kalan çocuklara da geçin çocuklar paranız yoksa da karnınızı doyurun dediğimi hatırlıyorum. Biz de yedik tabi, ama konu hesap ödemeye gelince bazıları adisyonu yırtıp attı, adam anlaştığımız gibi değil de fiyatı yukarı çekince kendisi kaybetti. Biz protesto edip para ödememe kararı almışken (: fiko sağolsun gitmiş ödemiş hepsini. Batuhan yol boyunca evladını sokakta kaybetmiş gibi üzüldü, nasıl olur da sen para verirsin diye.
Kaç kilometre kaldı, gelmedik mi hala derken polis noktasına geldiğimizde herkes bi şeyleri saklama peşindeydi, her ne kadar saklasalar da biri silah mı yakalatmış, üstünde mi çıkmış tam çözemedik ama ruhsatlı çıkınca bi şey olmadı. Niyazi bi ara gözetim altında bekletildi, çarli şikayetçi olmuş fındığımı çaldı diye Niyazi de savunmasını, ne yaptıysam otobüsteki kardeşlerim için yaptım diyerek imzalamış. Her şeyden öte, ben orada bi polisle tanıştım, adamla iki dk ayaküstü sohbet ettik ama tabi ne kadar muhabbet edebilirsinki, bizimkiler gelip abi sen ekin’le fazla konuşma, tartışmaya girme kaybedersin falan diyo. Sivil arkadaş, terörle mücadeledenmiş. Bir de anadolu takımı
taraftarı olduğunu öğrendik. Adamla muhabbet ettik, Ankaraspor’un burjuva takımı olduğundan falan bahsetti, bildiklerimi tazeledi hafiften. Orada bi konu geçti, ekin deplasmanı yazarken Ö.’den de bahset (Ö, polisin adının ilk harfi) adam da ne yazması falan derken benim blogun konusu açıldı, sakın benim adımı yazma, fotoğrafımı atmayın derken, biz Karadenizliyiz sen rahat ol, verilen söz silahtan çıkan kurşun kadar değerlidir, ya kalır içerde zamanını bekler ya çıkar can yakar dedim. Ben fotoğraf falan çekmedim ama konuya vakıf olan birisi fotoğraf çekmiş. Ordu’ya geldiğimde ise o konuşmanın yapıldığı ve bizim otobüse binmemizden sonra gerçekleşen istatistiklerde şöyle de bir şey dikkatimi çekti.
Batuhan’ın alkolden dolayı biraz fazla hareketli olduğunu görse de sesini çıkarmadı. Niyazi biraz daha zorlasaydı zaten bu polisle akraba çıkacaktı
Otobüsle yola devam ederken arkadan gelen ekip arabalarının sileceklerini çalıştırmak için Batuhan otobüsün camından şişedeki suyu boşalttı. Deplasman otobüslerinin vazgeçilmezi olan, taraftar bekletme alanından stada kadar otobüslere polislerin yerleştirilmesini de Batuhan protesto etti. Otobüsün içinde Karşıyaka’nın bestesi olan ampül bestesi söylendi. Soldaki parmak Batuhan’a ait.
Karşıyaka demişken Nazım abilerin Balıkesir deplasmanımız için Karşıyaka’dan çıkıp yanımıza gelmesini atlayamam. Sercan’ın da üçkağıtçı Mücahit’in abisi olduğunu öğrenmiş oldum. O gün aradım söyledim buradan da yazayım, maç olsun olmasın, Balıkesir’e gelen kadro Ordu’ya gelmezse Göztepe’lidir, duydun mu Aygün. Daha çok yazılacak şey var ama detaylara giremiyorum fazla.
Maç berabere bitti, biz de bittik tabi şu an hala boğazlarım şiş hasta olma evresindeyim. Maç sonrasında benim de şöyle bi fotoğrafımın olduğunu öğrendim. Zaten deplasmana fotoğraf çektirmek için mi giderler, takıma destek olmak için mi anlamış değilim. Olursa Buca deplasmanında ama mutlaka Urfa’da yeniden görüşeceğiz.
Yazım yanlışı, harf eksikliği, devrik cümle gibi şeyler olursa görmeyin, yazdığımı okumadan paylaşıyorum. Balıkesir deplasmanıyla birlikte, deplasmanmetre 87.675 km oldu.
Dostlukla canlar…
http://ekindiyebiri.com/balikesir-deplasmani/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.