HEVES, İHTİRAS VE DUVARLAR
Basın yayın kuruluşları ile okuyucu ve kimi kurumlar arasına, basın özgürlüğü ile basın yayın organları arasına duvarın ötesinde, mayınlar döşenmiş, iktidarı desteklemeyen yayın organları ekonomik ambargo ile boğulmaya çalışılmış ve yayın hayatına son ve
HEVES, İHTİRAS VE DUVARLAR
ABDULLAH AYDIN
Demagoji, Siyasetin en etkili silâhlarından biridir. Kitleler yalan ve hamasetle yönlendirilir, boş umutlar içinde beklemeye sokularak mücadele güçleri kırılır, liderler Tanrılaştırılır, uyutulan kitleler boş beşik sallarken, yandaşlar da sistemden her türlü nasiplenmenin yollarını bulurlar…
Demagojiye en çok başvuranlarsa, heveslerini, ihtiraslarını gemleyemeyenler, yönetsel ve siyasal kanalda hukuksal, eşitlikçi ve özgür düşünemeyenlerdir. Söylem ve eylemlerinde samimi değillerdir. Onlar gücü bir kez ellerine geçirdiklerinde, yaşamları boyu o gücü ellerinde tutmak ve her şeye hâkim olmak düşüncesindedirler… Bütün duvarları yıkacaklarını, kendilerinden başka güç kalmadığını zannederler…
Ülkemiz siyaseti, bugüne kadar hiç bu kadar Demagojik olmamıştı. Özellikle iktidar kanadı, yerel seçim propagandalarını Demagoji temeline oturtmuş, sorgulamayan, olaylarda ve gelişmelerde Nasıl? Neden? Kim? gibi sorgulamaları yapmayan seçmen kitlemizin geniş bir bölümünün oyunu alarak seçimlerden kârlı çıkmıştır…
Türkiye bu ihtiras yükünü kaldırabilir mi? Kaldıramaz. Şehir sokaklarının karmaşası ve korku alanlarına dönüşmesi, görsel ve yazılı basından okuyup izlediklerimiz, bu ülkenin bunca kişisel hevesi ve sonu gelmez ihtirasları kaldıramadığının işaretidir. Yurttaşlık kavramı, her konuda ortaklığa ve paylaşım temeline oturur. ‘O da benim, bu da benim’ dayatması yaptığınız zaman, yurttaşlık ortaklığı bitmiş demektir ve getireceği sonuç, karmaşa, kavga ve yok olmadır…
Her sistemin ve ülkenin kendini korumaya alan iç ve dış koruma duvarları vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin de iç ve dış duvarları var. Kimi konularda gereğinden az, kimi konularda gereğinden fazla. Meselâ İnsan Hakları, Hukuk, özgürlükler ve emeğin haklarının teslimi konusunda oldukça yüksek ve çok sayıda duvar var. Yığınların yönetime katılımı biçimseldir, sanaldır. Sermaye ve egemen sınıf çıkarlarını koruyan duvarlar yükseltilirken, ülkenin bağımsızlık duvarları aşındırılmaktadır.
Türkiye’yi yönetenler ihtirasları paralelinde aşabilecekleri duvar istemekteler. Yönetim yöntemlerini ülke ve toplumsal çıkarlar paralelinde değil, siyasi ikballeri doğrultusunda şekillendirip uygulamaktalar. Bu yöntem bitmek bilmeyen toplumsal rahatsızlıklara kaynaklık ediyor, barış ve gelişmenin önüne aşılmaz setler çekiyor…
“Siyaset, kalptekiyle dildekini samimiyet köprüsüyle birbirine bağlayabiliyorsa halka ve hakka hizmettir. Samimiyet köprüsü yıkılırsa, gönül ile dil arasındaki bağ kopar.” Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla yaptığı konuşmada bunu söyleyen Başbakan Tayyip Erdoğan, kendi içinde çelişiyor, eylemi ile söylemi birbiriyle kavga ediyor… Başbakan, kendisi, etrafı, Partisi ve emelleri uğruna, toplum, Devlet, ülke ve Demokrasi adına olması gereken koruyucu ne kadar duvar varsa hepsini yıkmış, ancak yararına hizmet edecek bir sürü duvar örmekten çekinmemiştir.
Örneğin:
Demokrasi anlayışı kendine münhasırdır. Hep ben, bana ve bize dönüktür. Onun anlayışında toplumun farklı parçaları olabileceğinin gerçekliği yoktur. Siyasi terbiye anlamsızdır ve terbiye duvarları paramparça edilebilir.
Demokratik, toplumsal Adalet anlayışı ve örgütlenmesi yıkılmış, yerine AKP doğrultusunda ve emir komuta içinde işleyen bir Adalet örgütlenmesi hayata geçirilmek istenmektedir.
Ekonomik ve sosyal duvarlar yıkılarak, uyduruk söylem, gösterge ve rakamlarla toplum yanıltılmaktadır. Rakamlar ve kalkınma aldatıcıdır. Toplumdaki sosyal tabakalar arasındaki yaşam kalitesi geniş yığınlar aleyhine gelişmekte, sosyal tabakalar arasına yüksek duvarlar örülmektedir.
Türkiye’nin Dünya’daki yerini koruyan bağımsızlık duvarlar yıkılmış, ülkenin bütünlüğü tartışılmaya açılmıştır. Etnik ayrışım günlük hayatımızın içine girmiş, farklılıklar arasına aşılmaz duvarlar örülerek, birlikte yaşamanın zemini hasar görmüştür.
Devleti, toplumu ve inançları koruyan duvarlar yıkılmış, inanç farklılıkları rekabete sokulmuştur. Karşılıklı inanç saygısı ve Devletin inançlar arasındaki tarafsızlığı yok edilmiş, inançlar arasın duvarlar örülmüştür.
Basın yayın kuruluşları ile okuyucu ve kimi kurumlar arasına, basın özgürlüğü ile basın yayın organları arasına duvarın ötesinde, mayınlar döşenmiş, iktidarı desteklemeyen yayın organları ekonomik ambargo ile boğulmaya çalışılmış ve yayın hayatına son verenler olmuştur.
Duvarlar yıkılıyor, duvarlar örülüyor. Hevesler, ihtiraslar uğruna kimi değerler yok ediliyor. İnsan haklarına, adalete, Demokrasiye karşı örülen duvarlar mutlaka yıkılır. Bilinmeli ki; hiçbir duvar yıkılmaz değildir. Yıkılır, hem de çoğu kez örenlerin, ördürenlerin üzerine yıkılır, iktidar yelkenini şişirenlerin, iktidar postuna oturanların üstüne yıkılır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.