Hüseyin Necmi Akata'yı Rahmetle Anarken
Bu yazıdan alacağımız çok güzeller mesajlar var. Hiç bir kimseye karşı ön yargılı olmamalıyız. Allah'ın kime hidayet nasip edeceğini hiç birimiz bilemeyiz. Ben de bir defa daha Hüseyin Necmi kardeşimize Allah'tan gani gani rahmet diliyorum.
HÜSEYİN NECMİ AKATA'YI RAHMET İLE ANARKEN
Bekir Öztürk arkadaşımızın kısa bir süre önce vefat eden Hüseyin Necmi Akata ile ilgili yaşadığı anıları dile getiren bir yazısını okudum.
Bu yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum.
Yazı aynen şöyle:
"12 Eylül 1980 askeri darbesinde tutuklandığını, yaklaşık 8 yıl cezaevinde kaldığını ve çok işkence ve zulüm gördüğünü söyledi. Sabahattin Arabacının da tutuklandığını, cezaevinde işkence ve zulümlere dayanamayıp öldüğünü, Hasan Arabacının da Almanya'ya iltica ettiğini söyledi. 12 Eylül askeri cuntacıların yapılandırılması ve anayasa değişikliği ile ilgili referandum halk oylamasından geçtikten sonra bir gün bana;
- Hep bu darbecilerin yargılanması ve kendisine ve Türk halkına yapılan işkence ve zulümün hesabının sorulmasına fırsat veren Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür ediyor, ona hayranlığını dile getiriyordu.
O artık davaya müdahil idi.
Cuntacı ve darbeci Kenan Evren hakkında şikâyet dilekçesi yazmış idi.
Şikâyet dilekçesini bana gösterdi."Okur musun abi?" dedi.
Şikâyet dilekçesini okudum. Cezaevinde yaşadığı zulmü ve işkenceyi anlatıyordu.
Gerçekten yazdıkları kan dondurucu idi.
Anladım ki Hüseyin Necmi'nin bu denli hayattan kopuk ve perişan yaşamasının sebebi bu idi.
Hüseyin Necmi her hafta Beyoğlu sohbetlerine gelirdi. Sohbetlerden çok şey kazandığını düşünüyorum.
Bir akşam "Kaldığım eve götürür müsün abi?" dedi, bende "Memnuniyetle" dedim. Dolapdere'de metruk bir binada kalıyordu.
Binanın elektrik ve suyu yoktu.
Yalnız köpekler, kediler ve fareler vardı.
Hüseyin Necmi'yi bazen İstanbul Üniversitesi'nin girişinde İslami bir kitapevinde gördüm.
Orada İslami kitaplar okuyor, oradaki insanlarla sohbet ediyordu.
Yine bir keresinde daha onu kitapevinde gördüm.
Beni oradaki insanlar ile tanıştırdı.
Ve elinde namaz kitabı vardı.
Dışarı çıktık, bana dedi ki ; " Ben Fatiha Suresi'ni ezberlerim. Beni bir dinler misin ?" dedi. Ve okudu. Fatiha Suresi'ni ezberlemişti. O artık namazda okunan diğer sureleri ezberliyordu.
Sonraki hafta Hattat Mustafa Rakım Kültür salonunda, bana "Abi türbenin içine girelim. Bana namaz kılmayı öğret." dedi. Ona namaz kılmayı öğrettim ve beraber akşam namazını kıldık. Daha sonraki haftalar, yani cuma akşamları, Atikali Camii'nde akşam ve yatsı namazlarına gelir, fakat safta en geride dururdu.
Sohbetlerimizde o artık yönü Islama çevirmiş benim gözümde bir Sufi idi.
Bir akşam bana " Abi ben hastayım. Allah'tan 6 ay ömür istiyorum." dedi.
Ben kendisine Allah'ın kendisine hayırlı ömür vermesi için dua ettim.
Hüseyin Necmi, hiçbir zaman maddi yardımı kabul etmezdi.
O yine eski elbiseleri giyerdi.
Hayattan hiçbir beklentisi yoktu.
Hatta Ordu Akçatepe köyündeki yerlerinin hepsinden feragat ettiğini Allah'a ulaşmak istediğini söyledi.
Cenazesine sahip çıkmamızı ve onu Ordu Akçatepe köyü mezarlığına defnetmemizi söyledi.
Allah ona 6 ay değil 12 ay ömür verdi. Ölümden hiç korkmazdı.
5 Temmuz 2013 cuma günü Hakk’a yürüdü.
O gün memlekete gidiyordum.
Vefat haberi mesaj ile geldi.
Cumartesi günü Ordu Orta Camii'nde öğle namazının ardından Akçatepe köy mezarlığında defnettik.
Cenazesine Fahri Şahin, Ayhan Doğan, İsmail Başaran'da bulundular."
Bu yazıdan alacağımız çok güzeller mesajlar var.
Hiç bir kimseye karşı ön yargılı olmamalıyız.
Allah'ın kime hidayet nasip edeceğini hiç birimiz bilemeyiz.
Ben de bir defa daha Hüseyin Necmi kardeşimize Allah'tan gani gani rahmet diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.