ŞİMDİ SURİYE PEKİ YA SONRA…

ŞİMDİ SURİYE PEKİ YA SONRA…

Bir kere Suriye’ye yönelik niyetler yeni değil. Yani öyle Beşar Esed’in birkaç yıldır yaptığı zalimliklerle falan doğrudan bağlantılı değil. Bu işin epey geriye doğru giden bir geçmişi var. Fazla uzağa gitmeye gerek yok ama 1979’lara 1982’lere bakarsak

ŞİMDİ SURİYE PEKİ YA SONRA…

Tevfik KARABULUT

 Görünen köy kılavuz istemez.

Suriye’ye  müdahalenin eli kulağında.

Papatya falı  sadece  yarın mı, öbür gün mü? Yoksa bir hafta sonra mı olacağına ilişkin açılıyor. İsterseniz buna  şartların biraz daha olgunlaşması için bekleniyor da diyebilirsiniz.

Malum olduğu üzere hem müdahaleyi öteden beri  isteyen ülkelerin kamuoyları nezdinde hem de dünya kamuoyu nezdinde yeterli meşruiyet altyapısının oluşturulması açısından sıkıntılar var.

Onun için biraz daha zamana ihtiyaç var gibi.

Belki de nereden atıldığı belli olmayacak yeni bir kimyasal  gaza veya bombaya ihtiyaç var.

Hepsi bu yoksa karar  çoktan verilmiş.

   Bilindiği gibi Türkiye, içine nasıl atıldığımızı çoğumuzun bilmediği bu kriz doğdu doğalı kraldan fazla kralcı bir tavır sergiliyor.

Tabir  caiz ise “ne bekliyorsunuz vursanıza “  tavrı içinde.

 

   Ülkeyi yönetenler elbette bir çok şeyi bizden daha iyi görüyorlardır. Daha doğrusu görmeleri lazım. Ama ortada herkesin biraz gözünü açınca görebileceği şeyler de var. Ve bunlar pek de hoş şeylere benzemiyor.

Mesela mı?

 

   Bir kere Suriye’ye yönelik niyetler yeni değil. Yani öyle Beşar Esed’in birkaç yıldır yaptığı zalimliklerle falan doğrudan bağlantılı değil. Bu işin epey geriye doğru giden bir geçmişi var.

Fazla uzağa gitmeye gerek yok ama 1979’lara 1982’lere bakarsak bile bunu açık olarak görürüz.

Çok basit bir örnek verelim.

1982 yılında Dünya Siyonist Kongresinin yayın organı Kivunim dergisinde Oded Yinon isimli eski bir İsrailli diplomat tarafından yazılan makalede İsrail’in güvenliği için Suriye’nin ise altı farklı parçaya bölünmesi gerektiğinden bahsedilir. Benzer çevrelerin k0nuyla ilgili senaryolarında ise Irak’ın üçe, Suriye’nin dörde bölünmesi gerektiği ifade edilir. Irak’ı üçe böldük değil mi efendim. Şimdi sıra Suriye’nin dörde veya altıya bölünmesinde herhalde.

   Birileri anlamazdan gelse de BOP (Genişletilmiş Kuzey Afrika ve Büyük Ortadoğu Projesi) tıkır tıkır yürüyor.

Hani o Condoleezza  Rice ‘ın 22 ülkenin sınırları  dahi değişecek dediği proje var ya. Tıkır tıkır işliyor.

Bu projenin şu sıralar hedef ülkesi görüldüğü üzere Suriye.

Bir şekilde yeniden dizayn edilecek.

Yani İsrail için zararsız, küresel egemenler için kendilerine bağlı yeni bir şekle sokulacak. 

Niyet bu.

 

Bu niyeti gerçekleştirmek için şartların olgunlaştırılması gerekiyorsa olgunlaştırılacak. Gerekirse Sarin gazı ise sarin gazı.

Napalm ise Napalm.

 

Aynı  tiyatroyu geçmişte çok kere seyrettik biliyorsunuz.

Meşhur 11 Eylül tiyatrosunu, Irak işgali öncesi İngiliz ve ABD istihbaratlarının habire piyasaya servis ettikleri ama sonradan fos çıkan Saddam’ın kimyasal silahları yalanlarını gördüğümüz için sütten yanmış ağızlarımızla yoğurdu artık üfleyerek yemekte haklıyız.

 

   Bu coğrafyalar bizim coğrafyalarımızdır. Daha yüz yıl öncesinde bizim hükümran olduğumuz, en azından birlikte yaşadığımız halkların coğrafyasıdır.

Bu bakımdan bu coğrafyadaki meselelerin içine bu coğrafyalarda öteden beri  gözü  olanların karışmaları, hatta davetiye ile çağrılarak bulaştırılmaları bizim çıkarlarımıza aykırıdır.

 

 Diyeceksiniz ki engellemeye gücümüz yetmiyor ne yapalım.

Gerçi tartışılır ama farz edelim ki öyledir.

O zaman bizim burada kendi çıkarlarımıza en yakın senaryoların içinde olmamız gerekmez mi?

 

  Görünen o ki mevcut senaryoda bize hammaliye, lojistik destek, indirme bindirme gibi ucuz taşeronluk işleri verecekler.

Kaç yıldır zaten onu yaptırmıyorlar mı?

Yeni Suriye’nin (eğer olacaksa) oluşumunda söz ve karar sahibi olamayacağız.

Ve ne acıdır ki Irak’takine benzer şekilde yeni Suriye’de Nusayri’lerin, Hristiyan azınlıkların, Kürtler’in, çoğunluk Sünniler’in statüleri olacak ama 3.5 milyon Türk- Türkmen’in statüsü olmayacak.

 

  Ve Irak’ta  Afganistan’da yıllardır seyrettiğimiz filmleri aynen seyredeceğiz.

Acımasız bir iç savaş,

kardeş kavgası,

kan ve göz yaşı.

Ve üstelik.

bize  de sıçrayacak bölgesel bir istikrarsızlığın uzun yıllar ceremesini çekeceğiz.

 

Diyelim Suriye’yi de dizayn ettiler.

Sonra sıra kime gelecek dersiniz beyler.

 

Bütün İslam Dünyasını yakmaya şimdiden başlayan etnik fitne ile mezhep ayrılığı fitnesinin yeni ateş kümeleri nerelerden yükselecek.

 

Son söz: Kaderini başkalarının çizmesine müsaade edenler hiçbir şeyden şikayet hakkına sahip değildir.

 

http://www.orduhayatgazetesi.com/author_article_detail.php?article_id=2460

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.