Triagram: Fena Canı Yanan

Triagram: Fena Canı Yanan

Kedi, tastamam bir şaheser olmalı. Öteki hayvanlar gibi. Yoksa bu kadar korunmasız ve mutlu edici olmazdı. İç yumuşatıcı. Hayata sığınmış bir mülteci olmalı. Peki, şimdi neresinden tutunmalı sarkıtılmış iplerine hayatın? Bilinmez.

Triagram: Fena Canı Yanan

Oğuzcan ÇAĞAN.jpgOğuzcan Çağan  

Bir kedi görmüştüm vaktiyle. Görünüşte diğerlerinden pek farkı olmayan, belki biraz huysuz. O kadar.

  Kendinden başka canlıların hayatını da bayatlatıyordu insan, bunu anlamıştım kediyi tanıdığımda. Ne garip değil mi bir insanın kedinin yaşanmışlığını, geride bıraktıklarını falan anlaması? Kedi, benim indimde kutsanmış bir varlıktır ya da cezalandırılmış, yoksa bu kadar yanlış anlaşılması başka nasıl açıklanabilir! Kesinlikle bir şeyleri geride bırakabiliyor olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmeli. Acıyı bir kedi bile tanımalı.

   Onu televizyonda gördüğümde, şiddet mağduru diğer kedilerden ayıran bir özelliği yoktu. Hem olsa da, olsa da onu diğerlerinden o anda ayıramazdı. Belki daha sonra.

   Hayvanların canını çok fena yakıyoruz, yakıyoruz da umursamıyoruz. Hâlbuki tarihin derinine tanıklık etmiş canlılardan biri onlar da. İlk katilin cinayet sonrası tanığı olan bir kargaymış örneğin. Ya da insanları doyuran. Onlara feyz veren.

   Dibine kadar yaşanmış bir hayatın tanıklığını yapmış olan hayvanlardan yalnızca biri olan kedileri, ana haber bültenlerine taşınmış o kediyi, hunharca tecavüz malzemesi yapmak hangi vicdanı  kaçık ruhunu ürünüdür diye çok düşündüm önceleri. Benim gibi başkaları var mı, onu da düşünerek. Acılanarak. Doymayarak, umudumu sorgulayarak.

   Nereye kadar götürebiliriz can yakma meselesini? Sorumsuzluğunu? Gide gele bitirdiğimiz tüm yollar yine en sonunda yaşama çıkarken, hayata neresinden tutunduğunu dahi düşünmediğimiz bir kedinin canını  fena yakarken aklımızdan ne geçiyor olabilir? Bu sorumluluk kimin?

    Kedi, tastamam bir şaheser olmalı. Öteki hayvanlar gibi. Yoksa bu kadar korunmasız ve mutlu edici olmazdı. İç yumuşatıcı. Hayata sığınmış bir mülteci olmalı. Peki, şimdi neresinden tutunmalı sarkıtılmış iplerine hayatın? Bilinmez.

    Ya sonbahar? Hala mı sürüyor yaprakların dökülmesi? Nereye kadar devam eder bu iç boşaltma, ruh temizleme serüveni ağaçların?

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.