Yol Ayırımındayız
Zaman, sağcı, solcu, liberal, laik, İslamcı şucu bucu olma zamanı değil beyler. Zaman yerli ve milli olma veya işbirlikçi olma arasında tercih yapma zamanı. Zaman bu küresel emperyalist saldırıya karşı birlik içinde davranma zamanı. Gerisi lafı güzaf b
Yol Ayırımındayız
Av Tevfik KARABULUT
Yol ayırımı denince bir çoğumuzun aklına Kemal Tahir merhumun meşhur romanının geldiğini hisseder gibiyim. Ama ben bu gün geçmişte yazılan bir romandan bahsetmeyeceğim. Tam tersine bu günden ve karşıya bulunduğumuz risklerden bahsedeceğim.
Kafamızı kuma sokmamızın veya gelişmelere at gözlüğü ile bakmamızın anlamı yok.
Bu gün ülke ve millet olarak tam bir yol ayırımındayız.
Öyle bir yol ayırımı ki;
Bir tarafta;İç barışı ve dolayısıyla siyasal istikrarı yakalamış,ekonomisini dışa bağımlılıktan kurtarmış, hukukun siyasallaşma geleneğini ve zaafını terk ettiği, hak ve özgürlüklerin olabildiğince genişlediği, dışarıdan yön ve telkin alan değil dışarıya yön ve telkin verebilen , bilimde, teknolojide,sanayileşmede dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girmiş bir Türkiye’ye giden bir yol var.
Diğer tarafta ise; gittikçe siyasal istikrarını ve dolayısıyla birliğini kaybeden, ekonomisi kırılgan ve dışa bağımlı,hak ve özgürlüklerin gittikçe daraltıldığı, totaliter eğilimlerin ve yönetme anlayışının ağırlık kazanmaya başladığı, bilimde,teknolojide ve sanayileşmede orta sınıf ülkeler düzeyini aşamamış, dışarıdan yön ve telkin almaya devam eden ama en tehlikelisi bölünmeye doğru giden bir Türkiye’ye doğru uzanan bir yol var.
Önümüzdeki üç beş yıllık dönem, hiç mübalağasız ifade ediyorum, bu yollardan hangisine gireceğimizi tayin edecek yıllar gibi görünüyor.
Hiç şüphesiz avantajlarımız var ama dezavantajlarımız da var.
Avantajlarımızdan en büyüğü hiç şüphesiz bu tür zorlukları aşma alışkanlığı olan bir milletin mensubu olmamızdır.
Zira tarihe dönüp baktığımızda tarihe yön veren üç beş milletten birisinin mensubu olduğumuz Türk Milleti olduğunu ve benzer nice badireleri rahatlıkla aşma iradesine sahip bir tarihi ve kültürel mirasın sahibi olduğumuzu görürüz.
Hatta çoğu zaman bu tür yüksek risk taşıyan durumların bizim millet olarak kendimize gelmemize ve yeniden yükselişe geçmemize giden kapıyı açtığını görürüz.
İkinci en büyük avantajımız ise şudur.
Türkiye artık eski Türkiye değildir. kaynakları ve dolayısıyla imkanları eskiye göre daha fazla, entelektüel birikimi yüksek insan potansiyeli fazla olan bir ülke oluşumuzdur.
Ama zaaflarımız da vardır hem de önemli ölçüde vardır.
Ülkemize ve bölgemize yönelik hasmane gözlerin ve hainane niyetlerin yoğun olduğu bir dönemde yaşıyoruz.
Ne yazık ki bu tür durumların olmazsa olmazı olan iç istikrar ve birlik konusunda zaaflarımız var.
Onun haklı bunun haklı olması önemli değil siyasal aktörlerimizin üslupları yeterince barışçı ve birliği sağlamaya yönelik değil.
Ayrışmayı tetikleyici, keskin ve kırıcı bir üslup hastalığımız hala devam ediyor.
Bilim,Teknoloji,Sanayi alanlarında özlenen seviyede değiliz ve ekonomik bağımsızlığımız henüz yeterince sağlanmış değil.
Dışa bağımlılığımız ne yazık ki devam ediyor.
Ve en acısı içimizdeki işbirlikçi sayısı bir hayli fazla.
Beyler, bölgemizdeki gelişmeleri etkileme ve yönlendirme durumunda değiliz. Birileri bize haber bile vermeden harekete geçiyor veya birden duruyor.
Suriye konusundaki son gelişmeler de bunun en açık kanıtı.
Bizi Suriye batağına sokanlar ve biz askeri operasyon yapacağız ve sizi yanımızda görmek istiyoruz diyenler birden vaz geçti ve işler başka mecralara döndü.
Biz de apaçık ortada kaldık.
Zaman, sağcı, solcu, liberal, laik, İslamcı şucu bucu olma zamanı değil beyler.
Zaman yerli ve milli olma veya işbirlikçi olma arasında tercih yapma zamanı.
Zaman bu küresel emperyalist saldırıya karşı birlik içinde davranma zamanı.
Gerisi lafı güzaf beyler.
http://www.orduhayatgazetesi.com/author_article_detail.php?article_id=2486
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.