Abdullah AYDIN
İRADESİZ SEÇİM
Günümüze kadar denenmiş ve yaşanmış siyasal sistemler içinde, bütün aksaklık ve noksanlıklarına rağmen, ‘Halk iradesini’ en fazla yansıtanı ‘Demokratik rejimler’ olmuştur.
Yine de, siyaset dünyası Demokrasi konusunda tam uzlaşmaya ve uygulamaya ulaşabilmiş değildir. Şu anda, dünyada yaşanmakta olan Demokratik sistemlerin, neyin ve kimin demokrasisi olduğu konusunda da tartışmalar vardır. Kimine göre yaşadığımız ‘Burjuva Demokrasisidir’, kimine göre ise, halkın oyuyla oluştuğuna göre ‘Halk Demokrasisidir’. Ancak oluşturulmaya halk katılıyor görünse de, güç dağılımı ve uygulama, yaşadığımızın Burjuva Demokrasisi olduğu gerçeğidir. Bütünün oy kullanıyor görünümü, tam Demokratik katılımı gerçekleştirmiyor, usulü legalleştirmeden öte bir işlev görmüyor…
Ülkemizde seçmenin sandık iştiraki yüksek görünse de, oyların Parlamentoya yansıması oldukça düşük görünüyor. 2007 genel seçimlerinde:
İstanbul 1. bölgede 2.680.699 seçmen kayıtlı olmasına karşın, Parlamentoya yansıyan oy adedi 1.740.000 olmaktadır. AKP 72.500 oyla, CHP 79.991 oyla, MHP 104.390 oyla, bağımsızlar da 79.381 oyla bir milletvekili çıkarmışlardır. Toplam seçmen oyunun parlamentoya yansıma oranı %65 civarındadır.
Bilecik’te 127.524 toplam seçmenden, parlamentoya yansıyan oy sayısı 54.796 olup, 72.728 seçmenin oyu ya kullanılmamıştır, ya da parlamentoya yansıyacak orana ulaşamamıştır. Bilecik’te AKP 49.899, CHP 27.398 oyla birer milletvekilliği almışlar, genel seçmenin parlamentoya yansıyan oy oranı %40.30 olmuştur.
Bayburt’ta toplam 53.470 seçmenin, sadece AKP’nin aldığı 25.632 oyu parlamentoya yansımış, milletvekili seçilmek için12.816 oy yeterli olmuştur. Genel seçmen oyunun parlamentoya yansıması % 48 olmuştur.
Ordu ilinde seçmen sayısı 459.460 olup, 373.225 geçerli oy kullanılmıştır. AKP’nin beşinci milletvekili 29.565 oyla seçilmiş olduğundan AKP’nin artan 25.869, CHP’nin 28.521, MHP’nin 24.451 oyu, kullanılmayan ve diğer partilerin almış olduğu toplam 215.000 oy parlamentoya yansımamıştır. İlimizde kullanılan oyların Parlamentoya yansıma oranı %54 dolayındadır. Şu anda, Ordu halkının %46 sının kullandığı veya kullanamadığı oyları, seçim sistemi ve seçmen ilgisizliği nedeniyle parlamentoya yansımamaktadır.
Toplumumuzun siyasi irade beyanı konusunda önüne çıkarılan engel sadece seçim sisteminden kaynaklanmıyor. Partiler yasası da bir başka engel olarak seçmenin önüne çıkıyor. Daha işin başlangıcında, kimleri temsilci olarak seçeceği konusunda partiler yasasının tanıdığı hakla, parti merkez yöneticileri, üyelerin elinden tercih haklarını alıyor ve merkezi otorite kendi kullanıyor. Daha işin başlangıcında seçme ve seçilme olgusu yara alıyor, demokratik tercihin dışına düşüyor…
Ülkemizin bir bölümünde kullanılan ve kullanılacak oyların da, ulusal iradeyi veya kişisel iradeyi temsil ettiğini söyleyemiyoruz. Her türlü tedbire rağmen, terör örgütlerinin baskısı ve korkusu altında kullanılacak oyların, ulusal irade veya seçmen iradesi olarak kabul edilmesi her zaman yanılgı ile sonlanacak, çağdaş bir demokrasinin önünü tıkayacaktır…
Halkımızın irade beyanı konusunda karşısındaki bir başka engel, sivil toplum kuruluşu adı altında örgütlenen tarikat ve bazı inanç yapılanmalarıdır. Kişilerin ve grupların mensubiyeti, yurttaşların özgürlükleri ve iradeleri önünde her dönemde barikat oluşturmuş ve halkı, öz istemleri hilafına oy yönlendirmesine zorlamışlar ve bunu istedikleri sonuca ulaştırmışlardır…
Ülkemizin büyük bir bölümünde var olan sosyolojik yapılanma da, yurttaşların özgür iradeleri önündeki bir başka engeldir. Toprak ağalığı ve aşiret yapısı, bireylerin özgürce düşünme ve eylemde bulunmaları önünde aşılması zor barikatlar oluşturmaktadır. Egemen yapının isteği doğrultusunda şekillenmiş, güdülenmiş oy yığınlarının belirlediği siyasal sonuçlar, ülke yararına hizmet üretmekten uzak kalmaktadır…
Bu ülkenin seçmeni, 12 Haziran seçimlerinde yine aynı yöntemlerle ve baskılarla oyunu kullanmak zorundadır. Yurttaştan, korkmadan, çekinmeden ve baskılara aldırmadan özgür iradesi ile oyunu kullanmasını istemek, şartlar içerisinde haksızlık olur. Bu şartlarda oluşacak parlamentonun, ‘halk iradesi ile oluştuğunu’ kabullenmek, demokrasimizin geleceği ve özgürlükler açısından kabullenilemez sonuçlara gebedir, her zaman rahatsızlıkların kaynağı olacaktır. Halk iradesi Meclise ve dolayısıyla yasalara yansımayacaktır…
Yeni oluşacak parlamentomuza düşen ilk görev, demokrasimizi ve yönetim biçimimizi sakatlayan Partiler yasasını, Seçim yasasını ve Meclis iç tüzüğünü düzeltip, demokratik bir uygulamayı zorunlu hale getirmek olmalıdır. Şayet aynı yasalarla devam edersek, kendimizi kandırmaktan, marazi bir sistemin iradesiz mensupları olmaktan kendimizi kurtaramayız…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.