Abdullah AYDIN
İŞGAL
Atatürk’ün karakterini severim. Ne diyor. “Benim karakterim bağımsızlıktır”. İnsan olabilmenin ilk şartlarının başına ‘bağımsız’ olmayı yazmaz mısınız? Herhalde yazarsınız! Sevgili Atatürk’ün başarısının sırrı, bu düşünce ve davranışında gizlidir…
Ne diyor Şair: “Toprak; eğer üstünde ölen varsa Vatandır”. Acaba bu topraklar için canını verenlerin çocukları, bu vatanda rahat yaşayabiliyorlar mı? Tam bağımsızlar mı, özgürler mi, eşit yurttaşlar mı? Evet mi desek, hayır mı desek acaba!
‘İşgal’ sadece askeri güçle olmuyor. Günümüzde bin bir çeşidi var. Türkiye işgal çeşitlerinin hemen hemen tümünü yaşıyor…
‘İşgal’ sadece dış güçlerle de olmuyor. Bir ülke, iç güçler tarafından da işgal edilip, halkın bir bölümü, ülke ve toplumun ürettiği artı değerlerin dışında bırakılabiliyor. Bu işgali göremeyenlerimiz var mı dersiniz’ Yaşadıklarımıza bakınca, göremeyenlerimizin sayısı hayli fazla galiba!
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, ‘İslâmi kökenli Partilerle çalışabiliriz’ diyor. Bu açık itiraf, sömürgeciliğin İslâmi kökenli Partilerle de yapılabildiğinin itirafıdır. Bu durum, sömürgeciliğin ve işgalciliğin Ulusların iliklerine kadar işlediği anlamını taşır…
BDP, KCK, DTK sanki Türkiye kurumları değillermiş gibi, sürekli PKK, Barzani ve Talabani ile İş ve Fikir alışverişinde bulunuyorlar. Onlarca kişinin katillerinin cenazelerini merasime dönüştürüp, Türkiye’ye meydan okuyorlar. BDP’li Milletvekilleri, Türkiye’nin iyiliği için tek söz etmiyorlar, sanki bu ülkenin Milletvekilleri değil, dış güçlerin görevlileri gibi davranıyorlar. PKK’dan, Barzani’den Talabani’den talimat alıyorlar görüntüsü veriyorlar…
Cumhurbaşkanı Gül’ün danışmanı, bir programda konuşma karşılığı TRT’den 266 bin lira almış. Alsın, Alsın! Aylık altı yüz lira asgari ücretin olduğu ülkede, yüce bir bürokrata(!) haftalık bir saatlik program için aldığı bu parayı çok görmeyin!
Üç milyon öğrencinin ailesi, özel dershanelere yılda iki bin lira ödüyorlarmış. Yani altı milyar lira. Bu, eğitimin kuşatılması anlamı taşıdığı gibi, ekonomisi zayıf ailelere ve çocuklarına karşı yapılmış bir haksızlıktır, onları eğitim dışına atmaktır!
Bedelli askerliğin kanunlaşması, her türlü öğrenimini yapmış, üst düzey ekonomik imkânlara kavuşmuş olanlara yapılan bir kıyaktır. O kültürde, o para ile karavana yiyip, postal giyecek halleri yok ya! Demek ki Vatan görevinde de eşitlik yokmuş!
TÜBA nihayet devreden çıkarıldı ve özerkliği elinden alındı. İktidarın istediği gibi bilim yapmayanların özerklikle ne işleri olabilir! Yetkiler hükümete geçti ve bizim oğlanlara yeni bir kapı daha açıldı…
Depremde yıkılan binaların günahı hep Müteahhitlere yüklenir. Nedense, teknik kontrol yükümlülerine ve mal sahiplerine kimse bir şey demez! Bu üçlünün alış verişinden, ülkeye ve insanlarına verilen zararın sınırlarını nasıl hesap edebiliriz ki!
Mandalinalar Etilen gazı ile sarartılıp halka yutturuluyormuş. Bu uygulamaya karşı, bu ülkede Sağlık Bakanlığı, Tarım bakanlığı diye bir kurumun varlığını nasıl tartışmayız! Aldatılmışlığa alıştık ve bize yapılanları rahatlıkla hazmedebiliyoruz!
Bilim adamı zannettiğimiz Rize Üniversitesi Rektörü Prof. Atıf Yılmaz’ın Başbakan önündeki duruşu ibret verici. Askerden pek hoşlanmayan Başbakan’ın, bir bilim adamının(!), önünde ayakta hazırol vaziyetinde durmasına nasıl izin verdiğini anlamak mümkün değil. Demek ki, iktidar olmak böyle bir şey!
Trafik kazalarını ve kaybettiklerimizi kanıksadığımız besbelli. Siyasi terörden haklı olarak çok şikâyetçiyiz ve kaybettiklerimizin acısını unutmamız mümkün değil. Ancak Trafik teröründe birkaç misli kaybetmemize rağmen, daha çok maddi kaybımıza karşın, çabuk unutuyoruz ve trafik terörünü pek umursamıyoruz. Dertlerimiz neredeyse yaşam biçimimize dönüşmüş durumda…
ABD F-16 uçaklarının uçuş ve atış kodlarını (şifrelerini) Türkiye’ye verecekmiş! Demek ki bu zamana kadar kandırılmış, bu semalarda iz bırakan uçaklarımızla boşuna gururlanmışız. Rahmetli İsmet İnönü’nün bir sözünü hatırlamakta yarar var: O değerli insan diyor ki; “Büyük devletlerle dostluk, Ayı’yla çuvala girmeye benzer”. Hâlbuki biz yıllardan beri ayılarla, yılanlarla aynı çuvalda yaşamaya çalışıyoruz…
Bir bilim adamı geldiğimiz noktayı tarif ederken diyor ki; “Mazlum Müslüman’dan zalime geçiş dönemini yaşıyoruz.” Fazla söze gerek var mı?
Bir başka bilim adamı da, içinde bulunduğumuz Hukuk yapımızı tarif ederken; “İyi yasa yetmez, iyi Hâkim de gerekir.” Hukuksuzluk, ancak bu kadar net tarif edilebilir!
Bu çıkarımların tümü 8 Kasım 2011 tarihli gazetelerden. Daha yüzlercesi var hepsi can yakıcı, utandırıcı sorunlar.
Ülke, şu veya bu şekilde bir nevi işgal altında. Bu olumsuzlukta hepimizin katkısı var. Özellikle siyasetçilerin, bilim adamlarının, eli kalem tutanların.
Ancak, işgallerin sürekli olamayacağı da bilinmelidir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.