Adnan YILDIZ
Ordunun Suyu
Ordu’nun Suyu
Su yaşamaktır. O yüzden suya duyulan ihtiyaç bir anlamda yaşamaya duyulan ihtiyaçtır.
Özellikle yoğun yaşam alanları olan şehirlerde bir gün dahi su olmamasının sıkıntılarını yaşayanlarımız bilir.
Bir zamanlar suya kavuşabilmek için bileziklerini bile bağışlayan Ordulu kadınlar gibi.
1932 yılına kadar Ordu şehrinde su sıkıntısı had safhadaydı. Bırakınız musluklardan su akmasını, şehirde özellikle içilecek su bulmak çok zordu.
Halk içme suyu ihtiyacını Keçiköy’de bulunan bir çeşmeden sağlanan su ile gidermeye çalışıyordu. Bu suyun tenekesi ise özellikle yaz aylarında 25 kuruşa kadar satılmaktaydı. Üstelik pek sağlıklı da değildi. Bu yüzden bazı aileler daha uzak yerlerden büyük masraflarla daha iyi su temin etmeye çalışıyordu. Çünkü susuzluktan dolayı bağırsak ve mide hastalıklarından birçok insan hayatını kaybediyordu.
Bu yıllara kadar Ordu şehrine su getirmek için birçok girişimde bulunulmuştu. Ancak başarılı olunamamıştı.
Mesela, Osmanlı Arşivlerinde bulunan bir belgeden 1904 yılında böyle bir girişimde bulunulduğunu öğrenebilmekteyiz. Belgede, şehre yaya dört saat mesafede bulunan sağlıklı bir suyun getirilmesi için tahsisat istenmektedir.
Bu girişimlerin gerçekleşmediğini ise 1932 yılına kadar çekilen susuzluktan anlamaktayız.
Artık Orduluların dayanacak gücünün kalmadığı bu yıllarda, 20.09.1931 tarihinde Ordu’ya Nazif Ergin adlı genç bir vali atanmış ve Ekim ayında da göreve başlamıştı.
Ordu valiliği, Nazif Ergin’in vali olarak ilk görev yeriydi.
Nazif Ergin’in ilk işi ise şehre su getirme çalışmalarını başlatmak olmuştu.
Getirilmesi düşünülen su, şehre 18 km mesafede Akobuz mevkiinde bulunan ve daha sonra 1 Nisan 1942 tarihli belediye meclisi kararıyla adı Nazif bey konulacak olan suydu.
Bu suyu getirebilmek için Ordulular bir cemiyet bile kurmuşlardı. Bu cemiyet aracılığıyla 20-30 bin lira civarında bir para da toplamışlardı.
Paraların çoğu ise kadınların bağışladığı ziynet eşyalarından birikmişti.
İşe başlanmıştı.
Önce Kovaç adlı bir mühendise proje yaptırılmış ve sonra Almanya’dan kunt boruları getirilmişti. Bu işler için 60 bin lira harcanmıştı.
Geriye, boruların döşeneceği hendeklerin kazılması, taşınması ve yerleştirilmesi işleri kalmıştı. En zor olanı ise bu işlerdi..
Bu iş için ise köylüler bedava çalışacaklardı.
Vali Nazif Ergin bu çalışmaları, 1949 yılında İktisadi Uyanış dergisinde “Ordu’ya ait Hatıra ve İntibalar” adıyla kaleme aldığı yazısında şöyle anlatmaktadır.
“…Köylüler hendekleri parasız kazmışlar ve su borularını hayvan ayağı ve tekerlek gitmeyen sarp yamaçlara sırtlarında taşımışlar ve soğuk günlerde ırmaklar içerisine borular yerleştirmişlerdir.
O zamanki rayice göre bu tesisatın 250 bin liraya mal edildiği hesap olunmuştur. Suyun miktarı ise 24 saatte nüfus başına 85 litre olarak hesap edilmiştir ki Avrupa’nın en ileri memleketlerinde bu nispet kati (yeterli) görülmektedir. Su, içmek, kullanmak, hatta bahçe sulamak için şehrin bütün ihtiyacına cevap verecek kadar mebzul (bol) ve ilerde de artırılacak kadar menbaında boldur. Mikyasımağ derecesi 1 ½ dir. Böbrek hastalıkları, kum, taş için nafi havasa maliktir(Faydalı özelliklere sahiptir). Bu su yüzünden Ordulular mide ve bağırsak hastalıklarından da kurtulmuşlardır.”
Böylece bütün işlemler tamamlanmıştı. Şehir ise bayraklarla donatılmıştı. Ve 1932 yılının bir bahar günü Nazif bey (Akobuz) suyu şehirdeki çeşmelerden akıtılmaya başlanmıştı.
1938 yılında ise su şebekelerden de verilmeye de başlanacaktı. Ordu 1963 yılına kadar bu suyu içmiş ve kullanmıştır. 1963 yılından sonra ise civil civarından getirilen ilave suya karıştırılarak şehir şebekesinden verilmeye devam etmiştir.
İşte Ordu suyuna böyle kavuşmuştur.
O yüzden suyun kıymetini elimizden gitmeden önce bilmeliyiz.
Özellikle bugünlerde şirketlerin çıkarlarına teslim edilen su kaynaklarımızı bütün ziynet eşyalarımızı dahi satsak geri
getiremeyeceğimiz gerçeğinin
farkında olmalıyız.
Su azizdir…
SUCU MEHMET AKATA' NIN ARŞIVİNDEN
ORDU SU TARİHİNE AİT ÖZEL RESİMLER
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.