Doç. Dr. Birol ERTAN
BOYALI BASINDAN PARALI BASINA
21. yüzyılda medyanın toplumlar ve ülkeler üzerindeki etkisi tartışılamaz. 20. yüzyılda yasama-yürütme-yargı güçlerinin ayrılığı ekseninde dördüncü bir kuvvet olarak algılanan medya, bugün için gücün denetimine girerek gücün kendisi ya da güçlerin medyası durumuna gelmiştir.
Geçmişte halkı oyalamak ve gündemi saptırmak amacıyla kullanılan kitle iletişim araçları ve özellikle satılık-kiralık gazeteler, boyalı birer oyuncağa dönüştükleri için boyalı basın ismini almışlardı. Günümüzde ise gazetelerin rolleri değişti ve iktidarı ele geçirmenin araçları olarak kullanılmaya başladılar.
Gerçek ve sorumlu gazetecilik, topluma karşı sorumlu, basın meslek ilkelerine saygılı, kişisel özgürlüklerin ayırtında olan ve halkı bu yönde bilinçlendirmeye çalışan demokrasinin temel unsurlarıdır. Bu nedenle, sorumlu gazetecilik, iktidara bağımlı olmayan, iktidar ve muhalefet ile halk arasında bir köprü görevi gören, muhalefet etme fonksiyonunu yerine getiren, yanlışları dile getirmekten çekinmeyen ve halkı aydınlatmak göreviyle sorumlu demokratik bir araçtır. Ne var ki, günümüz toplumlarında siyasal iktidarların kendi gazetelerini yarattığı ve mevcut gazeteleri de çeşitli araçlar kullanarak denetim altına aldığı da sıkça görülüyor. Bunu fırsat bilen bazı uyanıklar, maddi güç ve kazanç elde etmek için gazetecilik işine soyunmuşlar ve gazeteciliği, kendi kişisel çıkarlarına endeksli hale getirmekten ve gerçekleri çarpıtmaktan geri durmuyorlar. Kişisel çıkarlar için gazetecilik (!) yapan bu uyanıklar, iktidardan nemalanan, iş takipçiliğinde uzmanlaşmış, parayı verenin düdüğü olan kağıttan silahlara dönüşmüşlerdir.
Ülkemizde de kişisel çıkarlar için kullanılan ve siyasal iktidarların kağıttan silahlarına dönüşmüş gazeteler ve gazeteciler bulunmaktadır. Dün tepetaklak gösterdiği siyasetçileri bugün göklere çıkaran, yolsuzluk iddialarıyla yerin dibine geçirdikleri siyasi parti ve liderlerin cömertliğinden yararlanıp köşe dönmeyi marifet sayan gazetecilik, toplumların yozlaşmış yapılarının en iyi örnekleri olarak raflarda kitlelerin beyinlerine sıkılmaya hazır manipülatif bombalar olarak yerlerini almışlardır.
Bu süreçte işin en üzücü yanı, gazetecilik ve meslek sorumluluğu konusunda en çok sesi çıkanların, bu niteliklerden yoksun olan kiralık ve satılık medya mensupları olduğu unutulmamalıdır. Kendilerinin sahip olmadığı niteliklere sahip olan gazetecileri ve gazeteleri aşırı, marjinal, enayi, ideolojik, işe yaramaz ve saf olarak gören sahtekar gazetecilik, siyasal iktidarların en gözde beslemeleri olarak değişik siyasal iktidar dönemlerinde aynı biçimde el üstünde tutulmaya devam ediyorlar. Satılık ya da kiralık gazeteciler; güvenilmez, yalancı, manipülasyon ustası, sahtekar, sorumsuz ve yararsız olduklarını çok iyi bildikleri için de sorumlu gazetecilik yapanlara nefretle ve düşmanlıkla bakmaktadırlar. Sorumlu gazetecilik, onların gerçek yüzlerini gösteren bir ayna olduğu için onları çok rahatsız eder ve kendi aynalarına karşı her aşamada düşmanca duygularla yaklaşırlar.
Gözleri kör, kulakları sağır ve vicdanları paslanmış olan kiralık ve satılık medya sahtekarları, akşamları rahat bir uyku çekebilmek için bin dereden su getirerek kendilerini rahatlatmaya çalışırlar. Onlar için geceler, yaptıkları sahtekarlıkları düşünme ve akla getirmek gibi korkunç bir zaman dilimi olduğu için mümkün olduğunca ayık olmamayı tercih ederler. Demokrasi düşmanı sahtekar gazetecilere güvenerek siyasette başarılı olacağını sanan koltuk siyasetçileri, eninde sonunda iktidarı kaptırdıkları için nerede yanlış yaptıklarını bir türlü öğrenemezler. Siyasetin Zübükleri ve sahtekar gazeteci ortaklıkları, bir ülkedeki gelişmenin, güçlenmenin, halka hizmet eden kurumsal yapıların, adaletin, demokrasinin ve insan haklarının en büyük düşmanlarıdır. Halk olarak bu çirkin ortaklığı başarısız kılamadığımız sürece, demokrasi ve adalet beklentimizin gerçekleşmesi olanaksızdır.
Elbette ki, her ulus, layık olduğu biçimde yönetilecektir, ancak iyi ve güzele layık olmak için de siyaset ve medyadaki sahtekarların kirli ortaklıklarının boşa çıkarılması bilinci ve bu bilinçle yürütülecek siyasal çalışmalar önemli rol oynar. Günümüzde boyalı basın, paralı basına dönüşmüştür. Paralı basının gerçek yüzünün farkında olmayan bir halk, cehenneme giden yolun taşlarını örmüş demektir. Bu süreçte halktan yana, sorumlu ve gerçek gazetecilerin görevi, siyasetteki ve medyadaki sahtekarların ipliğini pazara çıkarmaktır. Haydi Göreve !