Dr. Mustafa ÇUKURYILDIZ

Dr. Mustafa ÇUKURYILDIZ

Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler!...

Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler!...

Artık bahar da geldi ya şimdilerde yavaş yavaş yazlık elbiseler paketlendikleri yerlerden çıkmaya başlıyordur!... ve ilk sürprizini de hemen o an yapar bahar!...

 

Nedense geçen yıldan kalan ve giyinmekten büyük zevk aldığımız en sevdiğimiz elbiseler hiçte bol gelmez hepside dar geliyordur şimdilerde!...

 

Havalar ısınmaya başlayınca hepinizi bir endişe kaplamaya başlamıştır. Sizler uyku bile uyuyamıyorsunuzdur, kabuslar görüyorsunuzdur şimdilerde!...

 

Artık o eskiyen bahanelerin arkasına da sürekli saklanılmaz ki;yok; “son sevgilim göbeklilerden hoşlanıyormuş!...”, yok; “Türk Erkekleri balık etli Bayanlardan hoşlanırlarmış!...”, yok; “göbeksiz erkek balkonsuz eve benzermiş!...” 

 

Bu bahanelere de sığınamıyorsunuzdur artık!...

 

Saygıdeğer Bayan Dostlar!...

Sizler;tüm kışı oturduğunuz sıcacık evlerinizde televizyonlardan yemek ve pasta tariflerini dinleyip kendilerinize ziyafet yaparak geçirdiniz değilmi!... ayrıca pastaların, böreklerin, çöreklerin çok çok olduğu günleriniz de birbirini kovalamaya devam etmiştir bu arada

 

Saygıdeğer Erkek Dostlar!...

Sizler;tüm kışı büyük ihtimalle soğuklarda kahvehanelerde okey veya kağıt oynayarak hareketsiz geçirmişsinizdir… bazı akşamlarda biraz içimizi ısıtalım diye iştah açıcı mezelerin bol olduğu sofraları kurdunuz ve misafir oldunuz… akşam eve geldiğinizde hanımefendilerin günlerinden arta kalan pasta, börek ve çörekleri büyük bir iştahla afiyetle yediniz!...

 

Tüm bunları yaparken bizleri düşünmediniz tabiî ki!. Yoksa yanılıyor muyum!...

 

Ve şimdi kara kara düşünceler almaya başladı hepinizi bunlardan ben nasıl kurtulacağım diye değilmi!... Bende şimdi sizlere kızmadan geçemeyeceğim; yaptıklarınızdan bir kısmını da bana gönderseydiniz hayır mı derdim sanki!...

 

Neyse sizleri de şimdi fazla üzmeyeyim!… kim bilir belki de yollarda yürüyüşlerde karşılaşırız sizlerle!...

 

Diyetisyen ve konunun uzmanı değilim ama; yinede sizlere bu sorununuzun çözümünde ufak bir katkıda bulunayım!... önümüzde 2-2.5 ay daha var plajlara denizlere girmeye daha!...

 

er bugünden başlayarak ekmek-tuz ve yağdan kısıtlama yaparsanız, içtiğiniz çayların şekerini yarı yarıya azaltırsanız ve akşamları yatmadan 1-2 saat önce yarım tabak yoğurt yerseniz oturduğunuz yerden ayda 2-2.5 kg zayıflayabilirsiniz!...

 

Vücudunuzun birazda form tutması içinde; aslında her gün sağğınız için yapmanız gereken günde 3-5 km yürüyüş yaparsanız bu endişelerinizden hiçbiri kalmaz… ve önümüzdeki 2 ayda 8-10 kg vererek yaza harika bir giriş yapabilirsiniz!..

 

Sevgili Dostlar!...

“Hiç bir zaman ve hiçbir konuda umutsuzluğa ve yılgınlığa kapılmayın!... Doğru hedef koyma, irade ve çalışmayla ve sürekli öğrenmeyle hayattaki tüm zorlukları aşabilirsiniz!... Ve her zaman “Yürüyelim arkadaşlar!...” Sevgi ve saygılarımla…

 

Gönderdikleri oldukça düşündürücü ve anlamlı mesajlarıyla beni aydınlatan dostlarıma teşekkür ediyorum...

Geçen gün sevgili Hüda duygulu olduğu kadar da düşündürücü bir mail göndermiş ve sonunada haklı olarak başka mesajları onlarca kez göndereceğinize bunuda gönderin diye not yazmış...

 

Ne denebilirki!... Hüda haklı... eminim sizde okuyunca hak vereceksiniz... bende mail göndermekte zorlandığım için yazıya ekledim... teşekkürler Hüda!...

 

ıÜüıÜüsen rahat uyu ATAM...Cumhuriyet baki kalacak!!!!!!!!!!!!!!!

Babası öldü.
Yetim büyüdü.
Tutuklandı.
Hapse atıldı.
Sürüldü.
İşsiz kaldı.
(Şöyle yazıyordu o sıkıntılı günlerde kaleme aldığı günlüğüne:

                       "Harcamalarım fazla değil, zira gelirim hep az.")
Hastalandı...
Böbreklerinden.
Vuruldu...
Göğsünden.
Mesleğinden atıldı.
İdama çarptırıldı.
Kardeşleri öldü.
Çocuğu olmadı.
Boşandı.
Karaciğeri iflas etti.

Evet...
Mustafa Kemal Atatürk bu.
Evladı olmayan bir yetimin, duygularını anlatın... Anlatın ki, o yetimin, evlatlarımıza bıraktığı hediyenin kıymetini anlasın evlatlarımız.

Cumhuriyet, çocuklara anlatıldığı gibi, folklorik bir müsamere coşkusundan ibaret değil çünkü... Anlatın ki, kökeninde barınan derin hüznü kavrasınlar.

İşte liste yukarıda.
Kısacık ömründe bir insanın başına ne felaket gelebilirse, gelmiş... Bunu anlatın.

"Direnen...
Teslim olmayan ruhu anlatın.
Korkmasınlar engellerden.
Korkmasınlar yalnız kalmaktan.
Korkmasınlar işsizlikten.
Korkmasınlar parasızlıktan.
Korkmasınlar alçaklardan.
Korkmasınlar doğrulardan."

Yürek dediğin...
Sadece organ değil arkadaş.
Bunu anlayın!!!
AB Uyum yasalari geregince devlet dairelerinden "Atatürk resimlerinin kaldirilmasini protesto ediyoruz!"

Ulusal bilincimizi yavas yavas yok etmelerine izin vermek istemiyorsaniz; iletebileceginiz kadar iletiniz!

Izmir kurtulmus, çok tatli bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edecekler...
Trene binerler ve kompartimana çekilirler. Ertesi gün, yaveri, Atatürk"ün kompartimaninin kapisini çalar. Atatürk, yorgun, bitkin bir halde kravatini yikamaktadir.

Yaveri: 'Pasam bu ne hal, hiç uyumadiniz herhalde; niye böylesiniz', der. 'Çocuk, kompartimanima yastikla battaniye koymayi unutmussunuz, kolumu yastik yaptim agridi, setremi yastik yaptim üsüdüm, uyumadim kalktim', der. Yaveri: 'Aman Pasam! Birimize haber vereydiniz; hemen size bir yastikla battaniye getirirdik', der. Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan tarihi bir cevap verir:'Geç fark ettim, hepiniz en az benim kadar yorgundunuz, hiç birinize kiyamadim. Önemli olan benim uyumam degil; milletimin rahat uyumasi'.

ATAMIZ SAYESINDE NE KADAR RAHAT UYUYORUZ KI; HALA UYANAMADIK ?
Bir sürü saçma maili 10 kere birilerine gönderip dileklerinizin gerçeklesmesini bekleyeceginize, lütfen bunu iletin !!!!!!!!

Önceki ve Sonraki Yazılar