Emel SUNGUR
10 Aralık İnsan Hakları
1O ARALIK;
Tarihlerin insanlar üzerindeki etkisi, ne anımsattığı, o tarih söylendiği zaman verilen tepkiler insanların dünya görüşüne göre değişir. O tarih ya anımsanır yada hiçbir tepki gösterilmeyebilir.
Aslında bu tarihlerin sayfalara yazılmış ve kafalara kazınmış olma nedenleri dünyanın geçmişinde canlıları, kültürleri, ırkları, hayvanları, doğayı yok etmeden kaynaklanan tarihler olmasıdır.. Kısaca ülkemizde de bilinen tarihleri bir anımsayalım;
1 Eylül Dünya Barış Günü; 2. Dünya Savaşının başlangıç tarihi olan 1 Eylül 1939 tarihi Dünya Barış Gününün çıkış nedenidir. Bu yıllarda yaşanan katliamlar 6 yıl sürmüştür ve savaşın dünyaya bıraktığı çeşitli sonuçların dışında belgelere göre yaklaşık 35 bin, 60 bin kişi arasında insan katledildiği tarih sayfalarına yazılmıştır.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü; 8 Mart 1857 New York eşit işe eşit ücret direnişi ve yakılan 129 emekçi kadın.
1 Mayıs Emeğin Bayramı; 1856 yılında ilk kez Avustralyalı işçiler ortaya attı. Ancak 1866 yılında 1 Mayıs tarihinde Amerikanın her bölgesinde emekçilerin eylemi, grev ve mitinglerle başlayan direnişe karşılık burjuvazinin eylem yerlerini sabote etmek için göstericilerin üzerine bomba atarak katılımcıları alanlardan dağıtması. Ve bu eylemler nedeniyle 4 işçi önderi idam edilmesidir bizleri ilk 1 Mayıs taşıyan ve sonra ülkemizdeki 1 Mayıs"lar.
12 Mart Muhtırası ve yeni bir katliam süreci. Daha sonra ki yıllarda yapılan anma toplantıları.
Bu süreçte yaşanan davalardan biri THKO Davası; Atilla Keskin, İrfan Uçar, Mustafa Yalçıner, Mete Ertekin, Osman Arkıs, Semih Orcan, Ercan Öztürk, Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş, Mehmet Asar, Metin Yıldırımtürk, Mehmet Nakipoğlu, Mustafa Çubuk, Hacı Tonak, Recep Sakın yargıları ve düşülen mahkeme notları İDAM GEREKİR der.
Yine yaşanılan anlatılması veya bugün anlatıldığında anlaşılması çok zor binlerce ihlal.
6 Mayıs 1971 tarih yazan Deniz, Yusuf ve Hüseyin.
Dilimize yerleşen bir türkü Şarkışla"ya düşürmesin ..
12 Eylül; 650 bin gözaltı, 1 milyon 683 kişi fişlenmiş insan, 210 bin açılan dava, 230 bin yargılanan kişi, 517 kişi için idam istenmesi, 50 kişi idam edilmesi.Ve bu tarihin sayfalarına katliamlar süreci ve uzayan zincir olarak düşen tarih.
Her yıl 12 Eylül tarihinde miting ve anma toplantıları, geleceğe bir kayıt olarak düşmesi.
Bunlar ilk anda anımsanan tarihlerden sadece birkaç tanesi katliam tarihleri ne yazık ki sıralanmaya başlandığında sayfalarla ifade edilemez.
10 Aralık İnsan Hakları Günü.
Bu tarih ise tüm bu katliamlara ilave olarak yok edilen kültürleri, yok edilen, yakılan köyleri, yok edilen inançları, yok edilen cinslerin bir dökümünü bizlerin gözleri önüne bir anda sıralıyı verir.
Sıralanır; yaşam hakkı ellerinden alınanlar, cezaevinde, işkencede ölümler, polisin dur ihtarına uymadığı için öldürülenler, zorunlu adres değişiklikleri, zorunlu yeni ikametgah adresleri, ajanlık dayatmaları, inanç özgürlüğüne yönelik baskılar, Alevi kız çocuklarının özellikle okullarda gördüğü baskılar, haber alma özgürlüğünün kısıtlanması, basın özgürlüğü üzerinde baskılar, telefon dinlemeler özel yaşamın genel yaşama dönüşmesi.
KISACASI; zorunlu dil, zorunlu din,zorunlu cins, zorunlu ideoloji.
Bu zorunlulukların dışında yaptığın, yaşadığın her şey için karşılığında her türlü ihlali hak edersin.
10 Aralık bir insan hakları günü daha geldi ancak bu artık kulaklarımıza yerleşmiş ihlallerin dışında olan ve ne yazık ki ilk anda bakıldığında çok önemli görünmeyen binlerce ihlali sizlerle paylaşmak isterim.
Böylesine geneli içeren ve herkesin yaşamında karşılaşma olasılığı olan ihlallerin dışında kadına yönelik sıralanacak ihlaller, geleneksel erkek egemen ve muhafazakar toplumun kadına cinsiyetinden ötürü saldırıları, çocuk yaştaki anneler, en yakınları tarafından, dedesi yaşında olan ve aile içinden taciz, tecavüz e maruz kalan çocuk anneler, çocuk gelinler.
Anasının kulağına söylediği ninniyi anasından öğrendiği dille çocuğuna söyleyemeyen kadınlar, gece uykularından uyandırılıp zorla ilişkiye girilen binlerce kadın.
İtaatsizliği asla kabul etmeyen devlet, itaatsizliği asla kabul etmeyen baba ocağı itaatsizliği asla kabul etmeyen koca evinde yaşayan binlerce kadın ve binlerce hak ihlali.
Renk yasağından deyiş yasağına, kot pantolon yasağından bağlama yasağına müthiş bir belgesel oluşturulmuş ve biz tüm bunların karşısında durmaya çalışan bir grup. Hala dünyayı öküzün boynuzunda algılamamızı isteyen iktidarlar, açlığa şükür eden bir toplum ve bütün bunların sonucu olarak binlerce hak ihlali.
Sağlık ihtiyacından, beslenme ihtiyacına, sıcak bir ev ihtiyacından bağıra bağıra türkü söyleme ihtiyacına yaşanmadan geçen yıllar.
Ancak bunları sıraladığımda yaşam hakkı olmayan bir ülkede tüm sıralananlar lüks ihtiyaca giriyor.
10 Aralık yine tatil ve tatil olunca adeta bu tarihlerde ertelenir belleklerden bakalım göreceğiz yarın kaç kişi kaç örgüt böylesine önemli ve özel bir günü anımsayacak.
Ne çok isterim sevginin yüksek sesle ifade edilmesinden rahatsızlık duymayan bir dünyayı, ne çok isterim sıcak bir evde sıcak bir çorba ve sımsıcak ana,baba, kardeşlerimle yeni bir yıla girmeyi, ne çok isterim akşam yatağa girdiğimde yarın ne yenilecek, bu taksit nasıl ödenecek, çocuğun okul kıyafeti alınabilecek mi, kira ödenebilecek mi diye düşünmeden ve uyku ilacı kullanmadan uyumayı. Ama en çok ne isterim biliyor musunuz; 10 Aralık günü geldiğinde o yılın bilançosu döküldüğünde o yıla ait hak ihlali olmadan bir yıl yaşamayı.
Tarihlerin insanlar üzerindeki etkisi, ne anımsattığı, o tarih söylendiği zaman verilen tepkiler insanların dünya görüşüne göre değişir. O tarih ya anımsanır yada hiçbir tepki gösterilmeyebilir.
Aslında bu tarihlerin sayfalara yazılmış ve kafalara kazınmış olma nedenleri dünyanın geçmişinde canlıları, kültürleri, ırkları, hayvanları, doğayı yok etmeden kaynaklanan tarihler olmasıdır.. Kısaca ülkemizde de bilinen tarihleri bir anımsayalım;
1 Eylül Dünya Barış Günü; 2. Dünya Savaşının başlangıç tarihi olan 1 Eylül 1939 tarihi Dünya Barış Gününün çıkış nedenidir. Bu yıllarda yaşanan katliamlar 6 yıl sürmüştür ve savaşın dünyaya bıraktığı çeşitli sonuçların dışında belgelere göre yaklaşık 35 bin, 60 bin kişi arasında insan katledildiği tarih sayfalarına yazılmıştır.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü; 8 Mart 1857 New York eşit işe eşit ücret direnişi ve yakılan 129 emekçi kadın.
1 Mayıs Emeğin Bayramı; 1856 yılında ilk kez Avustralyalı işçiler ortaya attı. Ancak 1866 yılında 1 Mayıs tarihinde Amerikanın her bölgesinde emekçilerin eylemi, grev ve mitinglerle başlayan direnişe karşılık burjuvazinin eylem yerlerini sabote etmek için göstericilerin üzerine bomba atarak katılımcıları alanlardan dağıtması. Ve bu eylemler nedeniyle 4 işçi önderi idam edilmesidir bizleri ilk 1 Mayıs taşıyan ve sonra ülkemizdeki 1 Mayıs"lar.
12 Mart Muhtırası ve yeni bir katliam süreci. Daha sonra ki yıllarda yapılan anma toplantıları.
Bu süreçte yaşanan davalardan biri THKO Davası; Atilla Keskin, İrfan Uçar, Mustafa Yalçıner, Mete Ertekin, Osman Arkıs, Semih Orcan, Ercan Öztürk, Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş, Mehmet Asar, Metin Yıldırımtürk, Mehmet Nakipoğlu, Mustafa Çubuk, Hacı Tonak, Recep Sakın yargıları ve düşülen mahkeme notları İDAM GEREKİR der.
Yine yaşanılan anlatılması veya bugün anlatıldığında anlaşılması çok zor binlerce ihlal.
6 Mayıs 1971 tarih yazan Deniz, Yusuf ve Hüseyin.
Dilimize yerleşen bir türkü Şarkışla"ya düşürmesin ..
12 Eylül; 650 bin gözaltı, 1 milyon 683 kişi fişlenmiş insan, 210 bin açılan dava, 230 bin yargılanan kişi, 517 kişi için idam istenmesi, 50 kişi idam edilmesi.Ve bu tarihin sayfalarına katliamlar süreci ve uzayan zincir olarak düşen tarih.
Her yıl 12 Eylül tarihinde miting ve anma toplantıları, geleceğe bir kayıt olarak düşmesi.
Bunlar ilk anda anımsanan tarihlerden sadece birkaç tanesi katliam tarihleri ne yazık ki sıralanmaya başlandığında sayfalarla ifade edilemez.
10 Aralık İnsan Hakları Günü.
Bu tarih ise tüm bu katliamlara ilave olarak yok edilen kültürleri, yok edilen, yakılan köyleri, yok edilen inançları, yok edilen cinslerin bir dökümünü bizlerin gözleri önüne bir anda sıralıyı verir.
Sıralanır; yaşam hakkı ellerinden alınanlar, cezaevinde, işkencede ölümler, polisin dur ihtarına uymadığı için öldürülenler, zorunlu adres değişiklikleri, zorunlu yeni ikametgah adresleri, ajanlık dayatmaları, inanç özgürlüğüne yönelik baskılar, Alevi kız çocuklarının özellikle okullarda gördüğü baskılar, haber alma özgürlüğünün kısıtlanması, basın özgürlüğü üzerinde baskılar, telefon dinlemeler özel yaşamın genel yaşama dönüşmesi.
KISACASI; zorunlu dil, zorunlu din,zorunlu cins, zorunlu ideoloji.
Bu zorunlulukların dışında yaptığın, yaşadığın her şey için karşılığında her türlü ihlali hak edersin.
10 Aralık bir insan hakları günü daha geldi ancak bu artık kulaklarımıza yerleşmiş ihlallerin dışında olan ve ne yazık ki ilk anda bakıldığında çok önemli görünmeyen binlerce ihlali sizlerle paylaşmak isterim.
Böylesine geneli içeren ve herkesin yaşamında karşılaşma olasılığı olan ihlallerin dışında kadına yönelik sıralanacak ihlaller, geleneksel erkek egemen ve muhafazakar toplumun kadına cinsiyetinden ötürü saldırıları, çocuk yaştaki anneler, en yakınları tarafından, dedesi yaşında olan ve aile içinden taciz, tecavüz e maruz kalan çocuk anneler, çocuk gelinler.
Anasının kulağına söylediği ninniyi anasından öğrendiği dille çocuğuna söyleyemeyen kadınlar, gece uykularından uyandırılıp zorla ilişkiye girilen binlerce kadın.
İtaatsizliği asla kabul etmeyen devlet, itaatsizliği asla kabul etmeyen baba ocağı itaatsizliği asla kabul etmeyen koca evinde yaşayan binlerce kadın ve binlerce hak ihlali.
Renk yasağından deyiş yasağına, kot pantolon yasağından bağlama yasağına müthiş bir belgesel oluşturulmuş ve biz tüm bunların karşısında durmaya çalışan bir grup. Hala dünyayı öküzün boynuzunda algılamamızı isteyen iktidarlar, açlığa şükür eden bir toplum ve bütün bunların sonucu olarak binlerce hak ihlali.
Sağlık ihtiyacından, beslenme ihtiyacına, sıcak bir ev ihtiyacından bağıra bağıra türkü söyleme ihtiyacına yaşanmadan geçen yıllar.
Ancak bunları sıraladığımda yaşam hakkı olmayan bir ülkede tüm sıralananlar lüks ihtiyaca giriyor.
10 Aralık yine tatil ve tatil olunca adeta bu tarihlerde ertelenir belleklerden bakalım göreceğiz yarın kaç kişi kaç örgüt böylesine önemli ve özel bir günü anımsayacak.
Ne çok isterim sevginin yüksek sesle ifade edilmesinden rahatsızlık duymayan bir dünyayı, ne çok isterim sıcak bir evde sıcak bir çorba ve sımsıcak ana,baba, kardeşlerimle yeni bir yıla girmeyi, ne çok isterim akşam yatağa girdiğimde yarın ne yenilecek, bu taksit nasıl ödenecek, çocuğun okul kıyafeti alınabilecek mi, kira ödenebilecek mi diye düşünmeden ve uyku ilacı kullanmadan uyumayı. Ama en çok ne isterim biliyor musunuz; 10 Aralık günü geldiğinde o yılın bilançosu döküldüğünde o yıla ait hak ihlali olmadan bir yıl yaşamayı.
Öyle gitmek isterim uzun yolculuğa.
Bakalım bu nakarat ne zaman bitecek.
10 Aralık 2008 ANKARA